Osmanlı’da batı usülünde tıp eğitimi, 14 Mart 1827’de Tıbhaneyi Amire’nin kuruluşu ile başlar. 1918 yılına kadar anladığımız manada kutlama yapılmamıştır.

1918’de Osmanlı Devleti Birinci dünya Savaşı’nda yenik çıkar ve Mondros Mütarekesi’ni imzalar. 13 Kasımda işgalci donanmanın topları Selimiye kışlasına ve Haydarpaşa Tıbbiyesi’ne çevrilir. İngilizler Mektebi işgal eder. Dr. Süleyman Numan Paşa Malta'ya gönderilir. Öğrenciler çatı katına sürülür, karyolaları altlarından alınır, yer döşeklerinde yatmaya mecbur edilir. Gece aşağıya tuvaletlere inişleri bile yasaktır. Askeri öğrencilerin üniformaları çıkartılır ve askeri Tıbbiyeye alınacak öğrenci sayısı 20 ile sınırlanır. Belli ki Çanakkale ve Filistin Cepheleri’nde Türk hekimlerini tanıyan İngilizlerin gözü korkmuştur. Tıbbiyelilere sadece bodrum katı bırakılmıştır. Perişan tıbbiyeliler çabuk toparlanır ve "Ayın Pe yani Askeri Polis" teşkilatına mensup 15 Tıbbiyeli delikanlı bir gece Fenerbahçe’de ki İngiliz cephaneliğini soyarak kaçırdıkları silah ve bombaları işgal altındaki binanın bodrumuna getirip saklarlar. Delikanlı sözü, Türklere özgü bir özelliktir! İşte bu delikanlı hekim adayları tez elden silahları Anadolu’ya aktarılır. Milli Mücadele’ye katılmak isteyen “öğrencilere oturun, dersinize çalışın, hekim lazım” diye haber gönderilir. 

Çünkü; Çanakkale Savaşı’ndaki direnişleriyle de sembol olmuştur tıp öğrencileri. Hayatlarının baharında olan 1. sınıf tıp fakültesi öğrencileri 18 Mayıs 1915 gecesi şehit olmuşlardır. 1915 yılına kayıtlı tüm tıp öğrencileri şehit oldukları için 1921 yılında tıbbiye mezun verememiştir. İşte ilk Tıp bayramı kutlaması İstanbul’da Haydarpaşa Tıbbiyesi'nin İşgalcilere yiğitçe bir cevabıdır. 1919’un 14 Mart’ında İstanbul’un işgalini protesto etmek için yapılmıştır.   O gün yıldönümü kutlamaları için bir çay tertip edilerek Kızılhaç temsilcileri ve basın davet edilir. Burada söz alan Dr. Memduh Necdet Bey:

"İstanbul bizimdir, çünkü şehitler ve tarih, buradadır, Halife ve Hakan yatağı burasıdır" diyerek sözlerini bitirirken salon alkışlarla inler. 

Aslında 14 Mart 1827’de modern tıp eğitimine başlayan Osmanlı Devleti tıbbiyelileri yine 14 Mart günü işgali protesto etmek için bir toplantı düzenlemiş ve o günden bu güne kutlanan 14 Mart Tıp Bayramı’nın kutlanmasına vesile olmuşlardır. İkinci cevap 14 Mart 1921 de tekrarlanmıştır. 1935’ten sonra gelenekselleşen 14 Mart Tıp Bayramı'nın derinliğinde yurtseverliğin, cesaretin, direnişin ve teşkilatçılığın hikayesi vardır.  Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren doktorlar çağdaşlaşmada hep ön saflarda yer almışlar ve gerektiğinde vatanları için canlarını vermişlerdir. (Kay:Ah Şu Doktorlar; H.Akalın). 

Osmanlı’nın küllerinden, emperyalist işgale karşın kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin “kurtuluş” ve “kuruluş” süreçlerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakınındaki insanlar hep Tıbbiyeliler olmuştur. İşte bugünlerde itilip kakılan, öldürülen, darp edilen bu toprakların doktorları bakalım geçmişte neler yapmışlar. İşte vatansever hekimlerden önemli olan birkaç değerli isim!

Dr. Marko Paşa ve Dr. Abdullah Bey (1867 yılında Paris’te açılan sağlık sergisi münasebetiyle milletlerarası bir Kızılhaç Sıhhiye Konferansı toplandı. Osmanlı Hükümeti bu konferansa Mekteb-i Tıbbiye Tatbikat Muallimi Miralay Dr. Abdullah Beyi göndermişti. Dr. Abdullah Bey, konferans dönüşü Cenevre Mukavelenamesinin Türkiye tarafından da tatbik edilmesini istedi. Girişimleri sonucu Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa’nın emirleriyle ve Tıbbiye Nazırı Marko Paşa ile Kırımlı Dr. Aziz Bey’in teşebbüsleriyle 66 azadan oluşan Mecruhin ve Marday-ı Askeriye İmdat ve Muavenet Cemiyeti -Asker, Hasta ve Yaralılara İmdat ve Yardım Derneği’ni 11 Haziran 1868 yılında kurdular. Böylece geçici başkanlığa Marko Paşa’nın, Genel Sekreterliğine Dr. Abdullah Bey’in getirildiği Kızılay’ın kuruluşu tamamlanmış oldu).

Dr. Cemil Topuzlu Paşa (Abdülhamit’in doktoru. İlk kez bir resmi binada kaloriferi devreye sokan kişi). 

Dr. Besim Ömer Paşa (Jinekolog. Darülfünun’un ilk Emin’i “rektör”). 

Dr. Refik Saydam (Cumhuriyet döneminin ilk Sağlık Bakanı. 1919 Bandırma Vapuru yolcusu). 

Dr. Hulusi Behçet (Bakteriyolog. Birinci Dünya Savaşı’nda kolera aşısı geliştirdi). 

Dr. Tevfik Sağlam (Dahiliyeci. İstanbul Üniversitesi Rektörü. Kızılay Genel Başkanı. Verem Savaş Derneği kurucusu). 

Dr. Abdülkadir Noyan (Kolera ve Tifüs aşıları geliştirdi. Ankara Ün. Tıp Fakültesi kurucusu ve ilk Dekanı). 

Dr. İbrahim Tali Öngören (1919 Bandırma Vapuru yolcusu. 1920 Moskova Heyeti üyesi. T.C. Batum Konsolosu) 

Dr. Hikmet Boran (Atatürk’ün Sivas Kongresi’ni toplayacağını öğrenen askeri Tıbbiyeliler biz de temsilci yollamalıyız diyerek o zaman 3.sınıf talebesi olan Dr. Hikmet’i Sivas’a yollarlar. 9 Eylül 1919 gecesi çoğunluğun çözüm için manda önerisinde bulunduğu bir ortamda Dr. Hikmet: “Paşam üyesi bulunduğum Tıbbiyeliler adına konuşuyorum. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar kim olursa olsun şiddetle ret ve tenzih ederiz. Farz-ı muhal, manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder Mustafa Kemal; “vatan kurtarıcısı” değil “vatan batırıcısı dır” der ve tel’in ederiz” der. Herkesin şaşkın bakışları arasında Gazi Mustafa Kemal: 

-İşte benim güvendiğim gençlik budur. Müsterih ol evlat, parolamız tektir; “Ya istiklal ya ölüm” der).

Dr. Reşit Galip (Milli Eğitim Bakanı. Çağdaş üniversitelerin kurucusu. Halkevleri, Türk Dil ve Tarih Kurumları’nın kurucusu). 

Dr. Lütfü Kırdar (Göz doktoru. Manisa Valisi. İzmir Sağlık Müdürü. İstanbul Belediye Başkanı). 

Dr. Tevfik Rüştü Aras (1920-1938 yılları arasında 5 dönem milletvekilliği, 1925-1939 yılları arasında Türkiye Dışişleri Bakanlığı yapmış, öncesinde İttihat ve Terakki’nin önemli isimlerinden biri olmuştur. Jinekolog. İşgal İstanbul’undaki “Bekir Ağa Bölüğü” mahkumlarından. İttihat Terakki kurucularından Dr. Nazım’ın bacanağı, Latife Hanım’ın uzaktan akrabası.). 

Dr. Akil Muhtar Özden (Farmakolog. İşgal İstanbul’unun Tıp Fakültesi Dekanı). 

Dr. Esat Işık (Göz doktoru. Malta sürgünü. Dışişleri Eski Bakanı Hasan Esat Işık’ın babası). 

Dr. Rasim Ferit Talay (İşgal İstanbul’unda “Minber” gazetesinin imtiyaz sahibi. Atatürk’ün “can dostu”). 

Dr. Adnan Advar (İlk kabinenin Sağlık Bakanı. Sakarya Savaşı ve Büyük Taarruz’da TBMM 2. Başkanı). 

Dr. Nusret Fişek (Halk Sağlığı’nda, Sağlık Hizmetleri’nin sosyalleştirilmesinde bir simge, bir önder olmuştur).

Uzun yıllar sonra Haydarpaşa hastanesinin bahçesine Şehit Tıbbiyeliler anıtı dikilir. İstanbul Üniversitesi'nin Çanakkale’deki Tıbbiyeli Şehitler anıtı da 2000 yılında. Çanakkale'de çok şiddetli çarpışmaların cereyan ettiği Kanlı sırt'ın ancak 2,5 km uzağına dikilebilir, Kanlı sırt İngiliz toprağı(!) sayıldığı için!

“Tıp Bayramınız” kutlu olsun sağlık ordusunun unutulmaz ve unutmayacağımız vatanseverleri!