“Değerli Müşterimiz, Elektrik Piyasalarında 2016 yılı Kasım ayından beri öngörülemeyen maliyet artışları yaşanmakta olup, artışlar halen devam etmektedir.  01 Ağustos 2018 tarihinden itibaren elektrik üretim santrallerinin kullandığı doğalgaz fiyatına yüzde 49,5 oranında zam yapılmıştır.  Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı, tarafınıza uygulanacak yeni dönem elektrik enerjisi birim satış bedeli; ‘görevli tedarik şirketleri tarafından uygulanacak birim satış fiyatının en az yüzde 45 fazlası’ olarak öngörülmekte olup iş bu yazımız ile bu fiyat tarafınıza teklif olarak sunulmaktadır.”
Yukarıdaki metin bir elektrik satış şirketinin müşterilerine gönderdiği mektuptan alındı ait. Mektubun devamında, “Bu şartlarda elektrik enerjisini şirketimizden tedarik etmekte herhangi bir avantajınız kalmamıştır. Piyasaların düzelmesi ve firmanıza avantaj sağlayabilecek maliyetlerin oluşması durumunda siz değerli müşterimiz ile irtibata geçeceğimizi bilgilerinize sunar, bölgenizde bulunan görevli tedarik şirketinizle perakende satış sözleşmenizi imzalamanız gerektiğini bildiririz” ifadeleri yer alıyor.
Yani “Size elektrik satmaktan vazgeçtik” diyor firma.  
**
İş dünyasından bazı isimlerle görüşmelerimiz oldu.  Demir fiyatlarındaki artıştan yakınan bir işadamı, “Amerika Türkiye piyasasını karıştırdıktan sonra demirin ton fiyatında yüzde 300’ün üzerinde artış yaşandı” dedi.
“Demir yerli üründür. Yurt dışına döviz karşılığı satış yapmak daha kârlı iken Amerikan müdahalesiyle bu imkân ortadan kalktı. Fabrikanın büyük demir firmalarına verdiği ürün piyasaya sunulmadı ve ihtiyacın yükselmesiyle birlikte talep yoğunluğu yaşandı” diye de ekledi.
Bazı fabrikaların peşin parayla bile demir bulamama sebebiyle kısa dönemlerle de olsa üretime ara vermek zorunda kaldığı da ifade ediliyor.
**
Alüminyumda durum nedir?
Muhatabımız izah ediyor; “Yerli üründür, Seydişehir’de üretiliyor. Amerikan oyunundan sonra fiyatı yüzde 300 oranında arttı.”
- Dolar yüzde 80-90 seviyesinde artış göstermişken bu ürünler neden yüzde 300’leri aşan zam gördü?
“Biriken ve ertelenen zam ihtiyaçları vardı. Mesela asgari ücrete, günün şartları üzerinde yapılan zammı firmalar ürünlerine yansıtmadan karşılamaya çalıştı. Ancak yükselen maliyetler karşısında, ertelenen zamlar da devreye konulmaya başlandı”
**
Yaygın marketlerden birinin ödeme noktasındaki diyalogdan bir örnek;
-Fiyatları ne çok artırmışsınız!
-Arttı efendim. Zaten filanca markete, yaptığı zamlardan dolayı devlet ceza kesti, sıra bizde!
Et fiyatlarındaki anormal yükselişin önüne geçmek üzere ithal edilen etlerin devletin belirlediği fiyattan satıldığı marketlerde de “etten başla fiyatı yükselmeyen ürün kalmadığından” şikayet ediliyor.
**
Okullar açılıyor, günün konusu kırtasiye ürünleri. Yıllardır sektörün içinde olan bir esnaf A4 kağıt fiyatını örnek veriyor; “Geçen sene 1 Eylülde 7.25 lira olan bir top A4 kağıt bugün yaygın markette 19.95 liraya satılıyor. Dolar karmaşasından önce 27.5 liraya aldığımız tuvalet kağıdını şimdi 45 liradan aşağı bulamıyoruz.”
**
Konya Kitap Kırtasiye Fotokopi ve Matbaacılar Edsnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Ramazan Kuşpınar ile konuşuyoruz.
-A4 kağıdı başta olmak üzere fiyat artışları nasıl değerlendirilebilir? Cevap net;
“Fiyat artışına dolar sebep olduysa, maksimum yüzde yüz olmalıdır. Ama bakıyoruz, geçen sene 7 liraya satılan kağıdın fiyatı bugün 24 liraya kadar çıkıyor. Demek ki piyasada doların dışında çok ciddi bir etken var. Bunu bulmak ve önlemek lazım!”
Kuşpınar SEKA Kağıt fabrikalarının satılması ve kapanmasından, KDV oranlarına, geri dönüşümden gümrük vergisi ve KDV’ye kadar birçok konuyu anlatıp taleplerini sıraladı. Kağıt, karton başta olmak üzere tüm matbaa ürünlerinde KDV’nin yüzde 8’in altına çekilmesini istedikten sonra “KOSGEB nefes kredilerine uygulanan ötelemenin ve vergi barışında yapılandırılan borçların ödemesinin 2019 yılına ertelenmesi bizim sektörümüzle birlikte piyasanın tamamını bir nebze olsun rahatlatacaktır. Devletin bu adımı atmasını bekliyoruz” dedi.
**
Hayat pahalılığındaki artışın konu olduğu bir diğer ortamda okurlarımızdan biri enteresan tespitte bulundu:
“Amerika ile bir şekilde ilişkisi olan işadamlarının bu aşırı zam uygulamalarında etkinliğinin olup olmadığını araştırmak lazım. Malum; dünyada birçok gizli fon parası, yerel işadamları eliyle piyasalarda tutuluyor. Türkiye’de de olabilir ve bu emanetçi işadamları sahiplerinin emrinden çıkamaz.” Bir başkası farklı bir öneride bulundu:
“Piyasaya örnek teşkil etmesi, vatandaşın devlete olan güvenini pekiştirmesi için devlet eliyle verilen hizmetler ve ürünlerin fiyatlarında iyileştirme yapılabilir. Mesela Konya’da KOP suyu cazibeli akıntı ile şebekeye verildi. Bu sayede su kuyularında harcanan elektrik enerjisinden de tasarruf edildi. Yani suyun maliyeti ucuzladı. Bu halka yansıtılırsa ciddi anlamda bir güven artışı sağlanır.”
Özetlemek gerekirse; Amerika’nın Türkiye’ye yönelik döviz operasyonunun etkileri derinleşiyor. Neyse ki vatandaş Amerikan operasyonunun farkında ve 15 Temmuz ruhuyla, cebindeki parayı eriten zamlara karşı dişini sıkıyor. Vatandaşın canı daha fazla yanmasın.