Bakırköy’de okulların imam hatibe döndürülmemesi için veliler nöbet tutuyorlar. “Biz çocuklarımızın imam hatip olmasını istemiyoruz ve bu okullara gitmesini kabul etmiyoruz”, diyorlar. İlkokul çağındaki 5 yaşındaki kız çocuklarının kafalarını örtmek için, yeni yönetmelik çıkardılar. Şimdi, mahalle baskısı, kamu baskısı ile çocukların kapandığını görüyorum. Veliler buna da isyan ediyorlar.
Devlet Opera ve Balesi ve Senfoni Orkestralarına yeni kılık kıyafet yönetmeliği getirildi. Çağdaş giyim ortadan kalkıyor, onlar herkesin kendilerinin istediği gibi giyinmesini özendiriyorlar. Devlet tiyatrosunda oyunlarda kendilerine göre müstehcen buldukları konuşmaları ve sahneleri değiştiriyorlar. Bunu yapanlar yazarlara ve sanatçılara ve de halka büyük haksızlık ediyorlar. Genel Müdür bu işi protesto etmek için görevinden istifa etmiştir.
Yeşil park alanları, ormanlar, yeşil alanlar süratle yok ediliyor. Son 25 yılda İstanbul’un çehresi değişti, her yer inşaat, rezidans, AVM oldu. Halk için park kalmadı. Çeşitli baskılarla ve ahbap işi oyunlarla, elde kalan son yeşilliklerde plan tadilatlarıyla imara açılıyor ve buralar müteahhitlere peşkeş çekiliyor. Tabii birileri de köşeyi dönüyor! Olmadık yerlere binalar yapılıyor. İşte Selamiçeşme Meteoroloji Bahçesi, Ünlü, şanlı bir profesör buranın reklamını yapıyor… Çamlıca eteklerindeki villalar, Mecidiyeköy Ali Samiyen Arazisi, Karayolları Arazisi bunların birkaç tanesi… İstanbul’u rezil eden, silüetini mahveden ve yıkılması gereken o iğrenç beton yığınlarını yıkacak kimse ortaya çıkmamış. Zira herkes korkuyor. İmar planlarını ihlal etmek, asansör kazaları, ölümler, bunlar vız geliyor. Yapılan rezidans daireleri 2 – 3 milyon dolara satılıyor. Çok garip bir devlet anlayışı. Halk yeşili, doğayı, çevreyi ve ormanları korumak için mücadele ediyor, devleti yanında bulmak yerine, karşısında buluyor. Halk çocuklarının Atatürk İlke ve İnkılaplarına, çağdaş, batılı eğitim sistemine göre okumasını istiyor. Halkın yaşam biçimlerini değiştirmeye yönelik hareketlere karşı koyuyor. Türkiye’nin geri kalmış Arap ülkeleri ve gerici Molla idaresindeki İran gibi olmasını istemiyor. Atatürk Türkiye’sini istiyoruz.
Geçen gün Avrupa Birliği’nden gelen misafirleri Dolmabahçe Sarayına götürdüm, bende uzun süredir gitmemiştim. Dolmabahçe Sarayı eşi bulunmaz bir şaheserdir. Yabancılar hayran kaldılar. Çıkarken Sarayın tam karşısındaki inşaatı göstererek, sordular. “Bu nedir, buraya ne yapıyorlar?”. Utandım ve üzüntüyle cevap verdim; “Buraya 42.000 kişilik futbol stadyumu yapılıyor”. Yabancı misafirler hayretler içinde; “Nasıl olurda bu muhteşem sarayın tam karşısına, bu beton yığınını yaparlar, bu dünyaya mal olmuş kültür mirasına hiç mi acımazlar ve buna müsaade ederler, İstanbul’da stat yapacak başka bir yer kalmadı mı” diye konuştular. Ben utancımdan cevap veremedim…
Her gün İstanbul’da, hatta tüm şehirlerde yeşil alanların ve halkın park yerlerinin elden çıkarıldığına ve bunların iğrenç beton yığınları inşa etmek için imara açıldığına şahit oluyoruz. İşte son olarak Etiler Polis Okulu arazisi, bu bölgedeki son yeşil alan inşaatçılara peşkeş çekiliyor. İstanbul’un incisi, biblo gibi tarihi eser, Haydarpaşa Garını da satacaklarmış. Bari burasını müze yapın ve tarihi tahrip etmeyin. Bozcaada, Gökçeada’da doğal güzellikler tahrip edilerek, imara açılacakmış.