Beşiktaş, Club Brugge maçı sırasında bir kez daha ve tüm çıplaklığıyla anladım ki; Vefa, İstanbul’un bir semti olmaktan öte bir şey değilmiş..
Evet, Beşiktaş UEFA kupasına çeyrek finaline kapısını, üstelik de aralayıp, içeriye başını uzattıktan sonra veda etmek durumunda kalması gerçekten çok acı dramatik ve utanç verici.
Bu sonucun, skorun elenişin üzerine teknik ve taktik anlamda konuşabilecek çok fazla şey var. Hatalar zinciri ve sonrasında gelen eleniş. Bunlara bir şey demiyorum. Vurgulamaya çalıştığım gibi, üzerine konuşulacak şeyler var.
Lakin anlamadığım, anlayamadığım ve de kesinlikle anlamayacağım şey, bu yıl Avrupa’da ve Spor Toto Süper Lig’de son derece başarılı bir performans sergileyen Beşiktaş’lı futbolculara, Tolga Zengin’e, Mustafa Pektemek’e, Demba Ba’ya Club Brugge maçında ve sonrasında tribünlerde ve sosyal medyada yapılan protesto ve geniş anlamda da vefasızlıktır.
Nasıl anlayabilirim ki, Tolga Zengin gibi gerçek bir futbol emekçisi, huyu, suyu ve karakteriyle örnek alınacak bir insana edilen küfürlerin, ıslık ve protestoların bence hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. İşin aslı, hiç kimseye edilen küfrün mantıklı açıklaması yoktur bu kesin. Fakat Tolga’ya küfür etmek, hiçbir şekilde mantık ürünü değildir ve bu insanlara en hafifinden ‘Edep yahu’ demek gerekir..
Yakın zamanda annesini, amansız bir hastalık nedeniyle yitiren Tolga’ya edilen küfürler inanın benim içimi acıttı. Tribünde maçı izlerken, küfürler, ıslıklar ve tepkilerle yanan canım, eve döndüğümde, internetteki paylaşımlarla daha da acı duydum.
Maçta yediği ikinci golden sonra kendisine gelen her topta ıslıklanan Tolga Zengin'in moral bozukluğu yüzünden okunuyordu. Savunma oyuncuları son çeyrekte kaleci Tolga Zengin'e geri pas vermemek için yoğun çaba sarf ettiler.
Maç sonunda Ersan Adem Gülüm ve diğer oyuncular sinirini  kontrol etmekte zorlanan Tolga Zengin'in yanına koşarak Milli kaleciyi sakinleştirmeye çalıştı.
Maç sonrası Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Biliç ve takımın en önemli yıldızlardan Demba Ba’nın verdiği tepkiden de bunu anlamak mümkün.
Biliç kendisine uzatılan mikrofonlara skordan ve elenmekten duyduğu üzüntüyü ifade ettikten sonra tribünlerin tepkisini anlayabildiğini ancak, maç oynanırken, Tolga, Mustafa Pektemek ve diğer oyunculara verilen tepkiden utandığını, bu durumu anlayamadığını ifade etti. Hırvat teknik adamın gözlerinden, her zaman ve ortamda dilinden düşürmediği, övgüler yağdırdığı Siyah Beyazlı tribünlere olan inancını sorguladığı okunuyordu. Haksız da değildi Biliç, o takım o futbolcularla bulunduğu yere gelmiş, ligde ve Avrupa’da başarılı bir ivme yakalamıştı.
Yalnızca Biliç miydi bu olaydan, verilen tepkilerden etkilenen tabi ki hayır. Bu yıl takımın ikonu haline gelen, adına şarkılar yapılan camianın sevgilisi haline gelen Demba Ba da tepkisini dile getirdi.
Senegalli oyuncu gazetecilere, “Şunu söylemek istiyorum. Tüm takım arkadaşlarımla gurur duyuyorum. Buraya, bu noktaya hep birlikte geldik. Beşiktaş uzun bir aradan sonra buralara geldi. Ancak bunun farkında olmayan bazıları vardı. Bizi ıslıklama, hakaret etme yerine destek verselerdi durum farklı olabilirdi. Çok üzgünüm" dedi.
Bakın kim ve hangi takımın taraftarı olursa olsun. Unutmamamız lazım gelen yegane şey, futbolun toplumun çok büyük bir kesimi tarafından çok sevilen bir oyun olduğu ve bu oyunun temiz ve centilmence olması gerektiğidir.
Bizler eğer çok sevdiğimiz bu oyunun içinde, gönül verdiğimiz renklerin simgesi olan formaları sırtında taşıyan insanlara böyle adice davranıp hakaret edersek, o insanlardan nasıl hizmet ve başarı bekleyebiliriz.
Kantarın topuzunu kaçırmaktan korktuğum için, izninizle yazıya burada nokta koymak istiyorum.
Hoşçakalın (!)