Yılmaz GRUDA (d. 14 Temmuz 1930, İstanbul)  Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, şair, oyun yazarı, çevirmen gazeteci. GRUDA; Ankara Ticaret Lisesi’ndeki eğitim sürecini yarıda bırakarak  çalışma hayatına başlamış, uzun süre bankalarda görev yapmıştır. İstanbul’a geldikten (1956) sonra, ‘’Yeni Sabah Gazetesi’nde muhasebecilik  görevinin yanısıra, Tiyatro ve filmlerde rol almaya başlamıştır. Yazdığı şiirler, 1950’li yıllarda, çeşitli dergilerde yayınlanmış; 1956 yılında girdiği Cep Tiyatrosu’ndaki  oyunculuk yaşamı, Ankara Devlet Tiyatrosuna ait Küçük Tiyatro’da, Ankara Meydan Sahnesinde ve Nisa Serezli topluluklarında devam etmiştir.                 
 Bir süre Muammer Karaca tiyatrosunu yöneten  sanatçının  eserlerinde geleneksel Türk tiyatrosu ve Çehov etkisi açıkça görülür.Attilâ İlhan ile beraber’ Mavi ‘hareketini başlatmıştır. Seyirlik tiyatro oyunları da yazıp, çeviriler yapan GRUDA; 73 yıldır şiir yazan  günümüz şairlerindendir. Sinema ve dizi filmlerde rol alarak, ayrıca tiyatroda oyuncu ve yönetmen olarak  65 yıldır sanat hayatını devam ettirmektedir.

Hülya ASLAN: Sn.GRUDA Sanatçı emekli olmaz emekçi olur sözü tam da sizi tanımlıyor. 65 yıldır sahnelerdesiniz bu  pozitif enerji ve sanat aşkınızı neye borçlusunuz?

Yılmaz GRUDA: Sizin deyiminizle benim pozitif enerjim; belli bir dünya görüşü doğrultusunda toplumun,ülkemin yüksek düzeyde bir düşünceye erişmesi, giderek değişmesi, gelişmesi ya da dönüşmesi amacıyla; ülkemin var olan temel niteliklerini, beklentilerini özümseyerek görsel ve anlatımsal imgelerle kotarılmış yaratı’larla gerçekleştirmeye çalışıyorum. Sanat aşkım bu çabayı bir görev bellememden ve  her çabamı hiç aksamadan kendime bile ödün vermeden disiplinli şekilde sürgit kılmamdan kaynaklanıyor.Ayrıca uzun yıllar spor yaptım eski sporcuyum.

İkisi ödüllü olmak üzere 16 kitabın yazarısınız , eserleriniz arasında otobiyografi  türünde kitabınız varmı,yazmayı düşünüyor musunuz?

Biyografi yazmadım,yazmayı da düşünmüyorum ama, Ulusal Kanal’da yaptığım çalışmalara ilişkin Haziran ayında basılacak olan “Tevelerin Hası Ulusal Kanalda Saat 7’den 77’ye 7 Yıl” başlıklı Anılar’da biyografimden bazı ‘kare’ler yer alacak…

İstanbul -Beylikdüzü Belediyesi, Sizin adınızı taşıyan Dr. Ayla Savaş Ortaokulu’na, öğrencilerin pek çok etkinlik gerçekleştirebilecekleri çok amaçlı bir salon kazandırdı. Adınızın yaşatılması Türk tiyatrosu ve kültür sanatımız adına onur verici .İstanbul Beylikdüzünde ikamet eden bir sanatçı olarak Beylikdüzünü kültür sanat alanında nasıl buluyorsunuz?

İstanbul Dünya Kültür sanat şehrimiz, Beylikdüzü de İstanbulun kültür sanat merkezi,adeta bir sanat atelyesi elbette bu konudaki çalışmaları çok başarılı buluyorum.

Beylikdüzü Belediyesi Kültür Merkezi’nde Tiyatro kursları vererek gençleri yetiştiriyorsunuz. Öğretim görevlisi olarak eski oyunculuk tekniklerini mi kullanmaya devam ediyorsunuz?

Öğrencilere verdiğim derslerde, sahnelediğim oyunlarda eski-yeni teknikleri kullanmak yerine… yaşam çerçevesi içre sürüp gelen, koşullarla, durumlarla oluşan “insan” olgusunu bulmaya; eğilimlerini, davranışlarını sergilemeye (sergiletmeye) çalışırım.

Dünyada Türk Tiyatrosunu nasıl ve nerede görüyorsunuz?

Okuduğum, izlediğim kadarıyla dünyada tiyatro var ve elbetteki  bu varı yaşatan, sürdüren  oyuncular da  var.Her biri, bir Bilim a damı sanki!  bizim tiyatrocularsa  oyuncularsa…  O’ batılı oyuncuların donandığ  bir tiyatro oyuncusu için gereken sosyoloji, psikoloji, ekonomi, tarih, cağrafya vb. gibi, zorunlu bilimlerden  bihaber işin kolayına kaçıyorlar. Karakterlere dışarıdan, deyim yerindeyse;  çer-çöp yüklüyor; giderek, oyunculuğu doğal olarak tiyatro olgusunu ve halkımızın seyirlik algı, tavır ve estetik anlayışlarını yok ediyorlar.
Sert olacak ama işin gerçeği yok  Ettiler de!... Hani Eren’lere sormuşlar. “Ramazan’ı nasıl bitirdiniz?”
Eren’ler: “Valla” demiş. “30 kişi bir araya geldik. Bir iftarda bittiriverdik!”
1874!’te Şi,nasi Efendi’nin ve Teodor Kasapyan’ın getirdiği,  geleneksellerin ve batı normlarının birleşimi olan tiyatronun ötesine geçemediler!...  Söz uzadı, biliyorum; kısacası: tiyatromuz hâlâ yok!

İlk şiiriniz hangisi, 73 yıldan beri şiir yazan İstanbullu  bir sanatçı olarak olarak İstanbul’u anlattığınız bir şiiriniz varmı bizimle paylaşır mısınız?

İlk şiirim “Memo’ya Mektup” 1945’te Yağmur ve Toprak dergisinde çıktı. İstanbul’a ilişkin şiirim yok! Ama kimi şiirlerimde yer yer görünümleri var…

İSTANBUL YIKINTISI

istanbulu sormasan ya
çare yok soracaksın
bu kan tükürmek istediğim
Haliç demişsin
bu evrenlere yuf çekmiş
bir zehir zıkkım sevda
bu geçmişi kandilli
Beyoğlu cumaları demişsin
yani sen
İstanbul demiş yıkılmışsın
İstanbul sana yıkılmış.
                 Yılmaz GRUDA

Sanatın birçok dalında  aktif,üretken  sanatçılarımızdansınız,gazetecilik yönünüz de  var günümüzde  gazetelerin durumunu  ve İnternet Gazeteciliği’nin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugünkü gazetecilik, birbirlerine çamur atmaktan; insanların gereksinimlerine, haber alma beklentilerine cevap veremiyor! İnternet gazeteciliği, galiba, yukarda sözünü ettiğim karanlığı biraz “yırtıyor!”

Sanat acıdan doğar sözünü bize açar mısınız?

Sanat, bir bakıma  acıları  içeren zaaflardan, gereksinimlerden, beklentilerden, halkımızı mutlu kılmak olgusundan doğar.
Oyunculuğunuzla ilgili kendinizi eleştirdiğiniz oldumu, Yılmaz  Gruda’yı eleştirebilir misiniz?
Bugün “bir yer”de isem… kendimi sürgit, hem de acımasızca, eleştirmekten ötürü “orada”yım!

Genç tiyatro oyuncularına  ve emekli sanatçılara  son sözünüz ne olur?

Sizin de başta söylediğiniz gibi  Kültür adamının, sanatçının emeklisi olmaz! Üretmeye devam etmelidirler,gençler de  azimle çalışmalıdırlar, Kültür ve sanat, girişteki olgu çerçevesinde olmalı. Derin saygılarımla…

Bize zaman ayırıp bilgilendirdiğiniz için kendi adıma ve Önce Vatan Gazetesi olarak saygılarımızı sunarız.



ÖDÜLLLERİ

Cumhuriyet Gazetesi, Yunus Nadi ödülü, 2003, şiir dalında birincilik, Marathon “Bir Uzun Koşu”Behçet Aysan şiir ödülü, 1999, Çerçi Zeus

ESERLERİ

Bir Başka O – Oratoryo, Kaynak Yayınları, Şubat 2007, ISBN 978-975-343-486-7
Manzum Nasreddin Hoca Fıkraları, Kaynak Yayınları, Haziran 2006, ISBN 978-975-343-457-7
Marathon “Bir Uzun Koşu”, Bilgi Yayınevi, Haziran 2002, ISBN 978-975-494-994-0
Çerçi Zeus – Bir Çağdaş Mitoloji Denemesi, Öteki Yayınevi, 1997, ISBN 975-8012-58400-1
Çarmıhtaki Yeni Mehmet, Öteki Yayınevi, 1997, ISBN 975-8012-56-8
Camdaki Düşman, Öteki Yayınevi, 1996,
Bir Çürümüş Kent Belgeseli, Serander Yayınları, 2002, ISBN 975-97589-2-X
Tek Perdelik Dokuz Oyun, Anton Çehov, Bilgi Yayınevi, 1994, ISBN 975-494-437-7
Şu Bizim Tiyatromuz, 1976
Kül Altındaki Kor, Anton Çehov, 1993

FİLMOGRAFİSİ


Ulan İstanbul -Dülger Hoca (konuk oyuncu) – 2014
Galip Derviş- Cavit Sönmezoğlu (konuk oyuncu) – 2013
Böyle Bitmesin (dizi) – (2.bölüm: konuk oyuncu) – 2012
İşler Güçler (dizi) Rustem abi – 2012
Suskunlar – (konuk oyuncu) – 2012
Aşk Tesadüfleri Sever – 2011
Bez Bebek(tayfun bey)-2010[1] Çakıl Taşları-2010 Süleyman
Şeytanın Pabucu – 2008
Aşk Geliyorum Demez – 2009
Kavak Yelleri – 2007
Yabancı Damat – 2004
Gözlerinde Son Gece – 1996
Aylaklar – 1994
Meryem ve Oğulları – 1977
Tek Başına – 1976
Arabacının Aşkı – 1976
Su Perisi Elması – 1976
Güngörmüşler – 1976
Kana Kan – 1976
Şoför – 1976
Aşk Dediğin Laf Değildir – 1976
Kuklalar – 1976
Vur Tatlım – 1975
Diyet – 1975
Nereden Çıktı Bu Velet – 1975
Kartal Yuvası – 1974
Fedai – 1974
Sevda Yolu – 1973
Cano – 1973
Bebek Yüzlü – 1973
Zulüm – 1972
Suya Düşen Hayal – 1972
Bir Kadın Kayboldu – 1971
Ölünceye Kadar – 1970
Herkesin Sevgilisi – 1970
Ağlayan Melek – 1970
Bomba Ahmet – 1970