Son günlerde Ankara’ya yönelik diplomatik trafiğin yoğunlaşması, içinde bulunduğumuz konjonktür dikkate alındığında, Türkiye’nin önemini vurgulaması açısından gurur vericidir. Fakat, bu baş döndürücü trafik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ın da katıldığı Bahreyn ziyaretinde yaptığı “Fars milliyetçiliğini” vurgulayan konuşmasıyla birlikte değerlendirildiğinde, ortaya ürkütücü bir tablo çıkmaktadır. 

Batılıların Ortadoğu’ya ilişkin planları, Türkiye ile İran’ın kontrol altına alınması, Rusya’nın pasifize edilmesi üzerine kurulur. Son günlerde bölgemizde yaşanan Suriye merkezli gelişmeleri bu çerçevede değerlendirmek gerekir. 

Almanya Başkanı Merkel’in, İngiltere Başbakanı Therassa May’in, CIA’nın yeni Başkanı Mickey Pompeo’nun, ABD Genelkurmay Başkanı Org. Joseph Dunford’un peşpeşe Ankara’ya gelmeleri, PKK ve PYD’yi terörist çizgiden siyasi aktör düzeyine taşıyacak “Kürt Konferansı’nın Perşembe günü Moskova’da toplanması… baş döndürücü bir trafiktir. 

Son günlerde Ankara’ya yönelik diplomatik trafiğin yoğunlaşması, içinde bulunduğumuz konjonktür dikkate alındığında, Türkiye’nin önemini vurgulaması açısından gurur vericidir. Fakat, bu baş döndürücü trafik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ın da katıldığı Bahreyn ziyaretinde yaptığı “Fars milliyetçiliğini” vurgulayan konuşmasıyla birlikte değerlendirildiğinde, ortaya ürkütücü bir tablo çıkmaktadır. 

“Ürkütücü tablo” tanımlamasından kastımız, Ortadoğu’yu Cehennem’e çeviren BOP uygulamalarının ruhani boyutuyla ilgilidir. 11 Eylül İkiz Kuleler şokuyla İslam Alemi potansiyel terör bataklığı ilan edilmişti. Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasından sonra ABD’nin yeni düşmana ihtiyacı vardı. Bu yeni düşman İslam’dı. Dönemin ABD Başkanı G.W. Bush’un “Haçlı Seferleri başladı!” çığlıkları bu BOP’un ruhani hedeflerini ortaya koyuyordu. Ortadoğu’da 22 Müslüman ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen BOP, bir yönüyle, Haçlı Seferleri’nin çağdaş versiyonudur. Ortadoğu’da IŞİD/DEAŞ eliyle katledilen milyonlarca masum insanın hepsi Müslüman’dır.

“FARS MİLLİYETÇİLİĞİ” NE DEMEK?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bahreyn ziyaretinin İran destekli bir Şii ayaklanmasının yıldönümüne rastlaması, yaptığı konuşmada “Fars milliyetçiliği”ne vurgu yapması İran’da rahatsızlık oluşturdu.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahreyn Uluslararası Barış Enstitüsü’ndeki konuşmasında şöyle diyordu: 

“Bu coğrafyada kaderimiz de kederimiz de ortaktır. Bu topraklarda mazimiz de istikbalimiz de müşterektir. Bugün Suriye’nin, Irak’ın, Libya’nın, oralarda yaşayan kardeşlerimizin başına gelenlerin, yarın bizim de başımıza gelmeyeceğinin garantisi yoktur. Bu sebeple, daha sonra değil hemen harekete geçmemiz gerekiyor.” 

Konuşması sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken de şu vurgulamaları yaptı Erdoğan:

“Biz Suriye’nin bölünmemesini istiyoruz, Irak’ın bölünmemesini istiyoruz. Irak’ı da bölmek isteyenler var. Burada da bir Fars milliyetçiliği var, bunun önüne geçmemiz gerekiyor. Biz zulme seyirci kalamayız, kalmayacağız.”

Bugüne kadar Batılıları karşısına almak bahasına İran’ı her platformda savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Fars milliyetçiliği” vurgulaması, “Biz zulme seyirci kalamayız, kalmayacağız” söylemi çok önemli mesajlardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahreyn konuşmasında İran’ın, Afganistan, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de izlediği agresif yayılmacı politikanın, İslam ülkelerini birbirine düşürme, yani bir mezhep savaşına yol açma olasılığı açısından tehlikeli gelişmeler olduğunu vurguluyor. 

İran’ın Yemen’in Şii bölgesine egemen olan Husilere verdiği füzelerin Suudi Arabistan’ın Başkenti Riyad ve Cidde semalarında dolaşması hayra yorulacak gelişmeler değildir.

ÜRKÜTÜCÜ GELİŞMELER

Bilindiği  gibi, Irak’ın işgal edilmesi sonrasında, Suriye krizi sürecinde İran’ın Şii milislerden oluşturduğu Haşdi Şabi örgütünü kullanarak Irak, Suriye ve Yemen’de önemli nüfuz alanları elde etmişti. İran’ı her zaman kontrol altında tutmaya çalışan Batılılar, İran’ın bu agresif yayılma hamlelerine sessiz kalmayı tercih etmişti. Kendini İsrail’in güvenliğinden 1. derecede sorumlu tutan ABD’nin bu sessizliği çok manidardı. 

Hatırlayacaksınız, İran’ın bu agresif yayılma hamleleri, Suudi Arabistan öncülüğünde bir “İslam Ordusu”nun oluşturulmasına neden olmuştu. “İslam Ordusu Kime Karşı?” (18.12.2015) ve “III. Dünya Savaşı’na Davetiye mi?” (05.01.2016) başlıklı yazılarımızda, emperyalistlerin mezhep savaşları için uygun cepheler oluşturma çabasından söz etmiştik. “III. Dünya Savaşı’na Davetiye mi?” başlıklı yazımızdan kısa bir alıntı yapalım: 

“Suudi Arabistan ile İran arasında ürkütücü bir şekilde tırmanmakta olan gerilimin bölgedeki İslam ülkelerini mezhep ekseninde bir çatışmaya sürükleme potansiyeli oldukça yüksektir. Asıl tehlikeli olan ise, Şiilerle Sünniler arasında meydana gelecek bir çatışmanın, bölgenin sahip olduğu enerji kaynaklarının zenginliği nedeniyle, diğer küresel aktörleri de içine çekecek bir girdap oluşturacak olmasıdır.” (05.01.2016)

“İslam Ordusu Kime Karşı?” başlıklı yazımızda da şöyle demişiz: 

“Türkiye ile Rusya arasındaki krizin giderek tırmandığı bir dönemde kuruluşu açıklanan “Teröre Karşı İslam İttifakı”, Başbakan Davutoğlu’na göre,” Terörle İslam’ı özdeşleştirmek isteyenlere güzel bir cevap.”Fakat, bu ittifaka ilk katılacak 34 İslam ülkesi arasında Irak, İran ve Suriye’nin olmaması nedeniyle, kurulacak İslam Ordusu yalnızca Sünni İslam’ın vurucu gücü olacak, bu da, İslam Alemi’nde bölünmelere ve Ortaçağ Avrupası’nda olduğu gibi, sonu gelmez mezhep savaşlarının başlamasına neden olabilecektir. Bu ciddi olasılık, Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Muhammed bin Salman tarafından düzenlenen sürpriz bir basın toplantısıyla açıklanan “Teröre Karşı İslam İttifakı”nın arkasındaki dinamiklerin ve gerçek hedeflerinin sorgulanmasına neden oldu.” (18.12.2015)

TRUMP MEZHEP SAVAŞI MI TEZGAHLIYOR?

Suriye, Libya, Yemen, Sudan ve Somali gibi Müslüman ülkelerin vatandaşlarının Amerika’ya girişlerini yasaklayan ABD Başkanı Donald Trump, bu ülkelerin liderleriyle yaptığı telefon görüşmelerinde olası bir mezhep savaşı konusunda nabız yokladığı konuşuluyor. 

Geçen hafta Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) liderleriyle görüşen ABD Başkanı Donald Trump, son olarak Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad el-Sani ve Kuveyt Emiri Şeyh Sabah el-Ahmed el-Cabir el-Sabah ile telefonda görüştü. Beyaz Saray'dan Trump-İbadi görüşmesi hakkında yapılan açıklamada, "İki lider İran'ın tüm bölgede teşkil ettiği tehdidi konuştu" deniyordu. 

Ortadoğu’yu Cehennem’e çeviren BOP uygulamalarının ruhani boyutunun öne çıkmakta olduğunu görmek, kaygılarımızın artmasına neden oluyor. Çünkü, Ortadoğu’da çıkacak bir mezhep çatışmasının bölgesel bir savaş olarak kalması mümkün değildir. 

Allah’ın, insanlığı böyle bir çılgınlıktan koruması için dua ediyoruz.