“Ne olacak, kıyamet mi kopacak sanki. Gönül bu seviyor işte.!” dedi bana.

Hem de hiçbir şeyden korkmadan, utanmadan.

Evli bir adamla aşk yaşadığını,kendisinin de evli olduğunu anlattı kadın.

Ardından başka bir erkek:

“Kadınlarla zina yaptığından söz ediyordu. Ben çapkın adamım.”

Bir diğeri;

“Günah falan diye bir şey yok. İçimden geleni yaparım.” diyor dine ve topluma aykırı en büyük günahları işliyor. Çirkin yaşamının kahramanı olduğunu iddia ediyordu.

Bir başkası, dinimizin “haram” saydığı alkolden tutunda ne varsa fütursuzca kullandığını, sapkınlık yaptığını ve hangi günahın onu cezalandırdığını soruyordu.

Ve;

“Bana günah falan işlemez, günah olsaydı cezası çoktan bu hayat beni altüst ederdi. Yaptıklarımdan hiç pişman olmadım, kimse de benim yaşamımı yargılayamaz” diyordu.

Ramazan ayının ilk gününde; yoldan geçen bir kadın olabildiğince açık seçik giyinmiş. Dekolte gösterisindeydi.

Sahil kıyafetleriyle oruç tutan insanların önünden geçen kadın saygısızca bir şeyler yiyordu.

Birkaç genç arşa yükselen ezan sesi ile rahatsız olup; offff deyip duruyorlardı.

Birileri;

Akşam ezan sesine kadar aç susuz kalmanın saçma şey olduğunu savunuyorlardı.

Yine bazıları;

Beş vakit eğilip kalkmanın “Namaz” adında yapılan gereksiz bir spor olduğunu söylüyorlardı.

İslam dinindeki mukaddes ay “Ramazan” için daha neler neleri söyleyenler, ne kendi günahlarına ne de başkalarının ibadetlerine inanmıyorlardı.

Saygının sevginin olmadığı en önemlisi de, dinimize inancın bittiği insanlarla karşılaşmak; onların kocaman bir boşlukta yuvarlanıp durduklarını gösteriyordu.

Unuttuğumuz bir şey vardı!

İslam dininin gerektirdiklerini yapmasak da aynı dine sahip hepimizin bir diğerine saygı duyması gerekmekteydi.

Ne iyi olurdu;

İslam dinine, Türk geleneksel toplumuna aykırı davranışları yaşayan ve bu hallerinden utanmayan nice insanlar, hiç olmazsa bir ay boyunca kirli ruhlarını temizleyebilselerdi.

Leke, pas içindeki nefeslerini huzurla değiştirebilselerdi.

Haramdan, yalandan, dedikodudan, hasetlikten uzaklaşıp, intikam kin, nefretten arınıp ilahi huzura kavuşmayı deneyebilselerdi.

Bile bile zevk alarak işledikleri günahlarına dur deyip, bağışlanmayı dileyebilselerdi.

İyilik yapıp, aç yoksul olan sayısız çocuklara yaşlılara gıda, barınma yardımında bulunabilselerdi.

Müslüman olup da İslam dininin gereklerini ilgili kutsal kitaptan okuyup, din adamlarından dinleyip bilinçlenebilselerdi.

Ya da;

Kutsal “Ramazan Ayında’’ oruç tutan, namaz kılan insanlara saygı duyup kılık kıyafetlerine, hal ve davranışlarına nezaketten de olsa bir aylık saygı gösterebilseler, eminim; yaşam onları daha huzurlu kılacaktır.

İlahi güç!

“Bağışlayan affeden, Rahman ve Rahimdir!”

Yeter ki el açıp kalpten dualar yapılsın.

Kötü düşüncelerden uzaklaşıp içsel yolculuğun doğruluğuna doğru niyet edilsin.

Kendimiz için vatan millet için yürekten dualar edilsin…

Bolluk bereket dolu sevgi dolu bu kıymetli günlerde hepimizin duaları kabul olsun.