Merhaba güzel insanlar. İnsanların yarım kalan umutları, hayalleri vardır mutlaka yaşantısı boyunca. Gerçekleştiremediği zaman da haliyle biraz üzüntü bırakır derinlerinde. Çocukça sevinçleri, yeteneği bir an da elinden alınmış gibi hisseder bazen aklına geldikçe.

Benim de yarım kalan umutlarım vardı tabii ki sizler gibi... Bugün köşe yazımda kendi hayatımdan kesitler olacak izninizle… Umutlarıma yolculuk dedim ve vira bismillah diyerek koşturdum hayallerime kavuşmaya… Müzik benim yaşantım boyunca hep olmazsa olmazım oldu mesela. Çok küçük yaşta 7- 8 yaşlarımda babam bana Avrupa iş gezisinden bir “melodika” getirmişti. Kırmızı renkli, üzerinde beyaz siyah tuşları olan... Çocuk ruhum önce rengine vuruldu sonra ise sesine... Babam gittiği ve gezdiği ülkelerin güzelliğinin de etkisinde kalarak en çok İtalya’nın Cenova iline bağlı Portofino sahil kasabasını çok beğenmiş. Bugün hepimizin çok sevdiği ve bıkmadan dinlediği I Found My Love In Portofino şarkısının hayatıma nasıl dokunduğunu ve sonrasında nelere sebep olduğunu anlatacağım sizlere yazımda… Bu güzel eseri babam Portofino’dayken melodika ile çalmayı öğrenmiş. Türkiye’ye, Adana’ya döner dönmez de kızıma da öğreteyim diyerek ve bol bol çalarak, egzersiz yapmış gelmeden önce sağ olsun. Canım babam epeyi uzun süren iş gezisinden sonra nihayet evimize geldi ve bana aldığı hediyeleri elime uzattı. İlk pakette çok sevdiğim bir bambino bebek; ağzında yalancı memesini çekince ağlayan, göz bebekleri sağa sola dönen ve göz kapaklarını oynatan sanki gerçek bir bebek vardı. Yumuşacık bir bebek hemen sarıldım.  Bir paket daha açtım Panama markalı bir oyuncak uçak o kadar güzeldi ki…Gerçeğinin tıpkısı…. En son paketi açtım ve bir de ne göreyim…Hayatıma anlam katan en güzel hediye “melodika…”

Küçük yaşta evde bir müzik aletinin olması çok önemli gerçekten. Ben babamın bana öğrettiği Portofino şarkısını bıkmadan tutturdum artık; sabah çalıyorum, akşam çalıyorum durmadan…Annem aferin dedikçe daha da gaza geliyorum ve duyduğum her melodiyi çalmaya çalışıyorum. Kendi kendime çalışmalar yapıyorum çocukça… Neticesinde güzel sesler çıkıyor ortaya çünkü. En yakın dostum da haliyle melodikam oluyor. Arkadaşlarıma da çalıyorum tabi mahallede. İlkokula Adana’da, Lütfiye Kısacık okulunda, sınıf öğretmenim Günay Baltalı Hanımefendi ile başladım. Öğretmenimi çok severdim. Çok bakımlı, asil ve elleri pamuk gibi yumuşacıktı. El kreminin kokusu hala burnumda desem inanır mısınız? Halen yaşıyor kendisi. İlk fırsatta ziyaret edeceğim inşallah.  Bir gün ilkokul 4. Sınıfa geldiğimde okulumuza muhteşem yetenekli bir müdür muavinimiz geldi… Tülay Candemir Hanımefendi. Müzik derslerimize özel olarak girdi. Kendileri piyano eğitimi almışlar okul yıllarında… O zaman herkeste öyle enstrüman yok tabi… Müzik dersi için bize sadece birer blok-flüt alın çocuklar dedi. Dedim öğretmenim benim melodikam var onunla derslere katılabilir miyim? Elbette daha güzel renk olur melodika sesi hem de flüt al ikisini de ilerletirsin istersen dedi. O kadar güzeldi ki Tülay Hanım bakımlı ve mis gibi kokardı sınıfa girince…İlk derste bize bir uzun hava çektirdi… Karadeniz türküsü:

Çekin uşaklar çekin

Hemen aldık ırgatı

Geliyor bir sert poyraz

Vuralım iki katı…

Sıra tam bana geldi zil çaldı fakat öğretmenimiz dinleyelim arkadaşımızı da dedi. İlk defa duymuştum türküyü ve aynen söyledim birçok arkadaşım söyleyemedi bu bölümünü mesela. Öyle bir göz göze geldik ki Tülay öğretmenimle. Hani bende bir ışık hissetmişti sanki. Çok sevdik birbirimizi… Ardından arkadaşlarım beni müzik kolu seçtiler oylama ile sınıfta. Çok şanslıydım, o zaman yıl 80’ler… Bizi ortaokula o kadar güzel hazırladı ki öğretmenim. Ben ortaokula başladığımda 6 yıllık bir eğitim; 3 yıl orta ve 3 yıl lise bölümü olarak Adana Kız Lisesi’ne tam donanımlı olarak gelmiştim müzik adına Tülay öğretmenim sayesinde… Ve yıllar sonra geçenlerde telefonuna ulaştım, 24 Kasım Öğretmenler Gününde de aradım çok mutlu oldu canım öğretmenim… Köşe yazımda emeklerinden bahsedeceğimi anlattım…  İlk fırsatta ziyaret edeceğim kendilerini…

Ortaokulda müzik dersimize Rayegan Çakmakçı Hanımefendi girmişlerdi. Safranbolulu öğretmenim çok tatlı, naif ve güzeldi.  Eşi Allah rahmet eylesin Gündüz Çakmakçı Beyefendi amca Yüksek Ziraat Mühendisi ve babamla meslektaş olup aynı dairede görev alıyorlardı. Ve Kilisliydi, hemşerimizdi. Benim müziğe olan tutkumu keşfetti Rayegan Hanım. Bana not verirken çift not verirdi iki tane 10… Sen bu halinle flüt virtüözüsün kızım derdi. Tüm sınıf benden yeni çıkan şarkıları, eskileri flütle çalmamı isterdi. Kendimce ne duyarsam çalmaya çalışırdım…

 Ve bir gün beden dersindeyken spor salonumuza kim girdi dersiniz… İlkokuldan “Tülay Candemir Hanım Öğretmenim.”  Şu an rahmetli olan beden öğretmenimiz Tülin Özşahin Hanımefendi öğretmenimizi ziyarete gelmişler o gün. Nurlarda uyusun inşallah mükemmel bir öğretmenimizdi Tülin Hanım. Odasından çıkarken göz göze geldik Tülay Öğretmenimle… O kadar kızların içinde beni fark edip yanağımı naif eliyle sevip gitti. Hem ders saati içinde olduğumuz hem de utandığımdan dolayı konuşamadım bile. Yine çok şıktı güzel öğretmenim…

Bugün köşe yazımın teması için benim hayatımdan kesitler demiştim yazımın başında sizlere... Lise yıllarımda da müzik sevdam devam etti. Adana Kız Lisesinde müzik odamız, sınıfımız ayrıydı ve piyano eşliğinde dersleri işlerdik hep. Oda içinde çeşitli müzik aletleri de bulunmaktaydı. Zaman zaman da keman çalardı bize hocalarımız… Müzik öğretmenlerim Lale Sabancı Hanımefendi ve Rayegan Çakmakçı Hanımefendi sayesinde muhteşem bilgiler öğrendim. Üniversite sınavlarına girdim elbette… Yetenek sınavı ile Müzik öğretmenliği için 1988 yılında Konya Selçuk Üniversitesi’nde mülakata girdim. Çok beğendiler değerli hocalarımız tebrik de ettiler. Flütle İstiklal Marşımızı seslendirdim, ritimleri tekrarladım ve “Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu.” Eserini söyledim. Sınava 400 kişi girdi ve 30 kişi alınacağını söylediler. Ben 34. Oldum. Zaten hep hayatımda küsurat farkıyla kaybettim birçok güzellikleri… Hani ufacık sıfır… Küsuratlar var ya insanın kaderini değiştiriyor maalesef. Birçok kişi sınavda haksızlık olduğunu dile getirdi sonuçlar açıklandığında. Bilmiyorum ama ben duyduklarımı aktarıyorum sadece sizlere. Umarım olmamıştır.  Ama ben müzikte torpil olmaz diyenlerdenim. Bu bir yetenek sınavı çünkü. Böyle bir durum ilerde baş eğdirir. Okurken yeteneği yoksa bir insanın eğer haksız yollar ile geldiyse zaten bir yerlerde hata verir diye düşünüyorum. Çok üzüldüm elbette… Bir daha da böyle bir sınava girmedim çünkü hevesim kırılmıştı…

Farklı alanda iktisat bölümünde eğitimime devam ettim fakat hiç sevemedim. Benim gönlüm müzikte kalmıştı. Bu kısımları atlayarak hızlı geçiyorum… Çok genç yaşlarımda evlendim. İki güzel erkek evladım oldu. Büyük oğlumun müziğe yeteneğini fark ettim. Onu yönlendirdim notaları öğrettim, çalması için org aldım. Muhteşem kulağı olduğunu ve değerlendirmemiz gerektiğini eşime de söyledim. Oğlum ilkokuldayken öğretmeni müzik bilgisi olan bir velimiz müzik derslerine girebilir mi diye rica etti. Hiç düşünmeden ben gelirim gönüllü olarak dedim. İki sene alaylı ve gönüllü olarak müzik derslerine girdim. Kendimce bilgilerimi aktardım. Flüt öğrettim güzel kuzulara ve koro oluşturdum. Tıpkı Tülay Öğretmenim gibi… Oğlumu da takviye olarak özel sanat merkezine yazdırdım. Mezuniyet törenlerinde gitar ile eşlik etti canım oğlum koroma…Arkadaşları da flüt çaldılar. Kendi adıma çok mutlu olmuştum içimde ukde kalmıştı çünkü…O sene oğlum ilkokul 5. Sınıfı bitirdiğinde Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı sınavlarına girdi ve viyola bölümünü kazandı. Gerçekten yetenek kazandı birebir şahit oldum çünkü. Tüm eğitimine ortaokul, lise ve üniversite olarak konservatuvarda devam etti. Bugün çok güzel bir orkestra da Belediye Senfoni Orkestrasında viyola sanatçısı…

Gelelim bana aradan tam 35 sene sonra telefonuma gelen bir mesaj bana hadi Filiz dedi hayat sana bir şans daha vererek göz kırptı… Adana Büyükşehir Belediyesi Konservatuvar sınavı yapacağı duyurusunu yollamıştı…Hiç düşünmeden Türk Sanat Müziği Konservatuvarı bölümü sınavına girdim ve çok şükür başarılı oldum. Ali Şenozan Konservatuvarında eğitim alma hakkını kazandım. 4 yıl eğitim olduğunu ve 2. Yıl enstrüman eğitimi olduğunu da duyunca çok sevindim.  Umarım sağlıkla ve huzurla tamamlarım. Bakın müzik nelere kadirmiş. Faydası var zararı yok. Su akar yolunu bulurmuş ya aynen öyle oldu…Tülay Öğretmenimden bana, benden oğluma ve tekrar yarım kalan yerden bana geri döndü… Üzerimde emeği olan tüm öğretmenlerime, canım annem ve canım babama binlerce kez teşekkür ediyorum… Bugün benden oldu hep anlattıklarım. Bu köşe yazım da benim hayatımdan kesitler olsun… Umarım sizleri okurken sıkmadım umutlarıma yolculuk dedim ve düştüm yollara. Okuduğunuz için minnettarım sizlere… Bu heyecanlı müzik yolculuğumda bana renk katacak değerli hocalarıma şimdiden çok teşekkür ediyorum. Sizler de içinizde kalan ukdelerinizi gerçekleştirin inşallah.  Sonsuz sevgi ve saygılarımla…