Bir sabah uyanan İstanbullular, sokaklardaki kaosa önce anlam veremediler. 

Sokaklarda mangalar halinde İngiliz üniformalı siyahi askerler dolaşıyordu. Halk şaşkın şaşkın etrafa bakınıyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kimdi bu Afrikalılar?

O sabah Mustafanın yaşadıkları, İstanbulluların gerçeğiydi, kısa özetiydi.

Mustafa zıpkın gibi bir delikanlı, çalışkan, zeki… Tam bir vatansever, Türk genci… 

İstanbul’da bir matbaa da getir-götür işleri yapıyordu. O sabahta evrakları gerekli yerlere bırakmış, matbaaya dönmüştü. Ama bu sabah farklıydı Mustafa… Matbaadakiler ne olduğunu sordu. Yüzünde donuk bir bakış, gözleri nemliydi Mustafanın. İş arkadaşlarına boğazda İngiliz gemilerini gördüğünü söyledi… İstanbul fethedilmişti…

Gemilerin topları havaya dikilmişti, Dolmabahçe, Yıldız sarayları ilk hedeflerdi. Dinleyenlerin de Mustafanın da nefesi kesilmişti. Dudaklar kurumuş, nem gözlerde birikmişti... 

İşte o sırada Mustafa yumruğunu sıktı “Gününüzü göreceksiniz” diye haykırdı. 

O Mustafa, çok üzgün ama umudunu yitirmeyen Türk milletinin en güzel portresiydi. Yumruğu Kuvay-ı Milliye’nin ta kendisiydi… O ruh, o günden sonra Anadolu’ya, direnişe her türlü desteği verdi. Ve İngilizler günlerini gördüler… Hatta sadece İngilizler değil tüm itilaf devletleri günlerini gördü…   

Anlık mutsuzluklar, umudumuza zarar veremez. Umudunu yitirmeyenler, sürekli mutluluğun tek efendisidir.

Bu anlayış adeta benliklerimize kazınmış…

TÜİK, her yıl yaptığı “Yaşam Memnuniyet Araştırması”nı açıkladı. 

Ve her 100 kişinin 58’i mutlu. Ama umutluların oranı çok daha yüksek… Her 100 kişinin 73,4’ü umutlu… Bir önceki sene umutlu olanların oranı 76,8 idi. Biraz yılgınlık hissedilse de, umudunu koruyanların ve geleceğin güvencesi olanların sayısı hayli yüksek. 

Mutluluğunda, umudunda kaynağı tabii ki sağlık… Araştırma sorularına verilen cevaplarda temel kaynak yine “sağlık” gösterilmiş.

Mustafa gibi genç yağız delikanlının da umudunun temel kaynağı, sağlıklı ve dinç olmasıydı… 

Sağlıklı olduktan sonra, kim ne zarar verirse versin, günü geldiğinde layıkıyla cevabını veririz yüzdesidir aslında, yüzde 73,4…

Özelleştirme kararı alınan şeker fabrikalarının işçileri de, bundan önceki özelleştirmelerden alınan dersler ile günü geldiğinde kendini ifade etti. Fabrika’ların önünde seslerini duyurdular. 1925’te kanunlaşan ve kurulan şeker fabrikalarının peşine düştüler. 

Hükümette hesapta olmayan bu tutum karşısında bazı düzeltmeler yapmak durumunda kaldı. 

Yeni düzenleme ile fabrika satılacak ama en az beş yıl ayakta kalacak, faaliyet konusu değiştirilmeyecek, kapatılamayacak, işçi çıkartılamayacak, işçi hakları korunacak…