Hayat itina ile gelişirken insanlara farklı tuzaklar kuruyor. Her gün başka bir sınav karşısına çıkarıyor. Kimileri ders alıyor kimilerinin yeni tecrübeler kazanmasını sağlıyor.

Doğmak ve ölmek kolaydır zor olan hayatın kendisidir, diyerek tarihe not düşen Tom Robbins, hayatın ne denli zorlu olduğunu yaşamıştır. Hayat denen yolun zemini kaygandır ve tıpkı bu hikayededeki gibi özünde sınav vardır:

Yaşlı bir marangoz, ailesi ile birlikte daha özgür bir yaşam sürmek için işveren müteahhidine emekliliğini istediğini iletir. Müteahhit iyi marangozunun emekliye ayrılmasına üzülür. Kendine bir iyilik olarak, son bir ev daha yapmasını rica eder.

Marangoz istemeyerek kabul etti ve işe girişti, ne var ki gönlü bir an önce emekli olma niyetindedir. Bir an önce bitirmek için baştan savma bir işçilik yapar ve kalitesiz malzeme kullanır.

Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne talihsizlikti.

İşini bitirdiğinde, müteahhit, evi incelemek için gelir. Dış kapının anahtarını marangoza uzatır.

-  Bu ev senin, şimdiye kadar verdiğin emeklerden dolayı benden sana hediye.

Marangoz şaşırır tabi, yaptığı evin kendi evi olacağını bilseydi böyle baştan savma yapar mıydı.

İnsanoğlu da tıpkı hikayedeki marangoz gibi hergün ev yapar. Yeni temeller atar, duvarlar örer. Hayatını kendi şekillendirir. Yapı malzemesinden kaçarsa sağlam sandığı binalar yıkılır.

Zor zamanlar bunlar.

Biraz hoşgörü, biraz anlayış, biraz saygı yeni temeller için her şeye yeniden başlamak için mükemmel olgular.