Ey benim güzel ülkem; ben bugün senden özür diliyorum; çünkü ben bugün senden ve içindekilerden uzak durmak istiyorum… Bilmem, ben doktor değilim ama teşhisim o ki; ben ülke depresyonuna girmişim… Evet evet, ülke depresyonu… Çok çeşitli depresyonlar var ama doktorların toplumumuz üzerinde henüz bulamadığı, bulup teşhis edemediği, adını koyamadığı depresyanun adı “Ülke depresyonu”dur… Millet olarak hepimiz ülke depresyonundayız; "Banane" demeyen hepimiz ama... Çocukken en çok da savaşlardan korkardım; “Ya bizim ülkede savaş olsa… Ya caddelerde sokaklarda silah sesleri kulaklarımızı çınlatsa…, Ya savaş uçaklarıyla ateş yağsa başımıza… Ne yapacağız? diye hep düşünürdüm… Birde bakardımki; ben düşüncemde o savaşları zaten yaşardım… Ve şimdi düşünüyorumda zaten hep savaşlarla iç içe bir çocukluk geçirmişim, geçirmişiz… Dünya upuzun bir koridor; taaaa çocukluğumdan bu güne kadar o kridorun içinden geliyorum, geliyoruz… Ben koridorun ortasında yürüyorum; her iki tarafında peş peşe dizili kapılar, kapılar, kapılar… Geçtiğim her kapıda çığlık sesleri var; derin iniltiler, silah sesleri, ağlaşmalar, ağıtlar, kadın sesleri, çocuk sesleri… Öyle'ya gözümü açtım açalı; Sağcı Solcu ayaklanmaları, Alevi Sünni çatışmaları, Türk Kürt kavgaları, kadın cinayetleri, kan davaları, törenin ayak sesleri, ideoloji ayrışımlar, darbeler, operasyanlar, sokak şovları, eylemler… Mutfaklarımızdaki tencere tafalar bile karıştı bu savaşlara; onlarda döküldü sokaklara… Meğer ben hep savaşlarla iç içe büyüyen bir çocukmuşum… İslam ülkelerinde, savaş altında yaşayan çocuklara üzülürken, şu kahrolasıca koridordaki çocuk beni nasılda görmezden gelmişim… Çocukluğuma ve tüm yıllarıma bu savaşları yaşatanlara hakkın divanında hesap soracağım elbet… Çünkü ben ülke depresyonuna girmişim, hepimiz… O koridordan çıkamıyorum… Kulaklarımı kapatıyorum! Duymak istemiyorum hiçbir sesi… Olmuyor olmuyor… Kulaklarımı kapatsam, gözlerim görüyor… Gözlerimi kapatsam, kulaklarım sancıyan içimi duyuyor… Ülke meseleriyle hoplayıp zıplayan dolardan farkımız olmadı bizim… Dünya meselelerine endeksli nefes alabildik ancak… Her yudum nefesin bedeli ağır oldu bize canlar… 
Bugün televizyonumu açarken, çok eski bir Tük filmi takıldı gözlerime; sokaklarda çocukların rahat oynadığı, Işid’in, Pkk’nın olmadığı, silah seslerinin duyulmadığı, şehit haberlerinin olmadığı bir ülke… O filmin sokakları arasına saklanasım geldi, sayfaları arasına gizlenesim… Bugün haber maber yok… Bugün o koridordan çıkasım var, dışarıya… Az nefes alasım var, az nefes… Bu yazının düzenlemesini yapamayacak kadar koverdim bugün her şeyi… “Kendimi bile” demiyorum bak… Kendimi zaten o koridorda kovermişim, kovermişiz… Şimdi bu yazının düzenlenmesi nasıl olacak? Keşke öyle bir sistem olsaydıda; ben yazsam o düzenleseydi… Ama nerdeeee biz ülke olarak, birbirimizin etini yiyip, kemiğini kemirmekten hangi sistem geliştiriciliğinden söz edebilirizki? Ama insan eti nasıl yenir, kemiği nasıl kemirilir, psikolojisi nasıl didik didik didilir;bunu çok iyi biliriz… O yüzden ben bu yazımı yazıp, tüm ayıbıyla paylaşacağım; bu ayıp benim değil, o korkunç koridordaki savaşların, bizi o koridora hapseden içimizdeki hainlerin ayıbı olsun… Ey güzel ülkem, bugün ben uzak kalacağım senden ve sendekilerden… Başka bir Türkiye yok… Kirletilmemiş, acıların ve savaşların koridoru olmayan bir Türkiye olsaydı gider miydim acaba? Giderdim elbet… Lakin o Türkiye hiç birimizi kabul etmezdi; bunca kalleşliğimiz, bunca sabıkalarımız, bunca hainliğimizle …O yüzden gitmek gibi bir şansım olmayacaktı biliyorum… Kendisini kirletmemize izin vermeyecekti tabi… Başka bir gezegende yok, içinde koridoru olmayan… Dedim'ya dünya başlı başına bir koridor… Kapatın şu kapıları, acının seslerini duymak istemiyorum artık… Efendim? Tavuk bir şeymi sözlemek istiyor? Söylesin… "Gıd gıd gıdak; ey insanoğlu dünya denen yumurta, geldi bilmem nereme dayandı; hala paylaşamadınız, beyazını sarısını… Hem dünya denen yumurtanın kabuğu da çatladı; ne artık beyazı beyaz, ne sarısı sarı…” Susturun şu tavuğu! Kapatın şu koridorun kapılarını, acının sesini duymak istemiyorum!!! Sevgilerimle DİLEK EJDER