Dünya nefesini tuttu Rusya ve Ukrayna krizinin nereye varacağını bekliyor. Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in iki dudağından çıkacak Ukrayna kararını Türkiye dahil Batılı ülkelerinde en önemli dış politika gündemi olmaya devam ediyor.

Rusya’nın Ukrayna sınırına 100 binden fazla asker yığması ve ABD’ye göre işgalin her an olma ihtimali taraflarla birlikte dünya ülkelerini yeni şekillenecek küresel politikaların gidişatına yönelik hazırlıklılara itti. Yaşananlarla birlikte Batılı ülkeler Ukrayna’nın işgali durumunda Moskova’ya sert yaptırımların uygulamasını yanı sıra Türkiye’nin de kriz karşısındaki tutumu da konuşulan konular arasında.

Askeri güce baktığımızda başta Amerika olmak üzere birçok ülke Ukrayna’ya savunma alanında destek sağlamaya başladı. Zaten 2014 yılından itibaren milyon dolarlık askeri malzeme desteği sağlamıştı. Ukrayna daha fazlasına ihtiyacı olduğunu düşünüyor.Çünkü Rusya Ukrayna işgali durumunda binlerce asker ve sivilin ölmesinin ihtimali konuşuluyor.

Moskova’ya düzenlenecek yaptırımlara değinmek gerekirse her ne kadar birçok uzman tarafından Rusya’yı beklenen kadar etkilemeyeceği söylense de Rusya’nın oldukça fazla sektörünü etkileyecek seviyede.

Rusya’dan Almanya-Avrupa’ya inşa edilen Kuzey Akım 2 boru hattının çalışır hale gelmesinin engellenmesi,Putin dahil Rusya Cumhurbaşkanına yakın aile üyeleriyle zengin iş adamlarına yaptırımlar,enerji piyasalarındaki dalgalanma sebebiyle petrol piyasalarına etkisi gıda sektöründeki artış dünya finansal dengelerini etkileyecek gibi gözüküyor.

Sadece ekonomik değil aynı zaman da askeri dinamikleri de etkileyecek bir savaş çağrısından söz ediyoruz.NATO’nun Karadeniz’e ilerleyişi , Karadeniz’in güvenliği,Boğazların önemi ve Türkiye’nin bulunduğu zor konum da krizin bizi ilgilendiren kısımlarından biri.

Biden, “Eğer Putin harekete geçerse bu İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük işgal olacak. Bu dünyayı değiştirecek” sözlerini unutmayalım. Dünya’yı değiştirmeye aday olmuş kriz savaş alanına dönüşmeden önce Türkiye arabuluculuk fırsatını elde edebilirse önce kendi çıkarına uygun bir şekilde dinamikleri kontrol altına almayı hedeflemesi gerekiyor. Bu uzun ve yorucu süreçte Türkiye’ye büyük rol düşüyor.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Ocak ayında “Türkiye Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimi azaltmak için her türlü rolü üstlenmeye hazırdır. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan her iki ülke lideriyle görüşmeler yürütmektedir ve aralarındaki sorun ve anlaşmazlıkları çözmek üzere kendilerini Türkiye’ye davet etmiştir.”demişti. Bu Türkiye’nin yaptığı ilk arabuluculuk teklifi değildi. Kasım 2021’de de Türkiye iki ülke arasında tesis edilecek barış sürecinde arabuluculuk rolü üstlenmeye hazır olduğunu açıklamıştı.

Ancak Ukrayna tarafının olumlu bakmasına rağmen Rusya Türkiye’nin krizin bir taraf olmadığının göstergesini sunuyor ve bu teklife sıcak bakmıyordu.Bunun altında yatan sebepse Minsk anlaşmalarını uygulamaya geçirme konusunda Ukrayna tarafının hiçbir ilerleme kaydetmemesidir. Minsk anlaşmalarının yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde Türkiye’nin bir adımı olması dahilinde bu teklifi memnuniyetle karşılayacaklarının altını çiziyor.

Peki Türkiye neden arabuluculuk görevini üstlenmeli ?

Öncelikle Karadeniz’de önemli bir konuma sahip Türkiye, olası bir savaşta en çok etkilenen ülkelerin başında gelecek. Son zamanlarla Rusya ile olan yakın ilişkilerine zarar gelmemesi ve aynı zamanda Ukrayna ile olan ilişkilerinin de etkilenmemesi için stratejik hamleleri peş peşe getirmesi çok önemlidir.

Aynı zamanda verilecek arabuluculuk rolü ile hem eski Sovyet cephesinde hem de Doğu Avrupa’da etkisini daha çok arttıracağı kuşkusuz.Türkiye de bunun farkında ve bu şansı değerlendirmek için tam da zamanı.Ancak bu söylenildiği kadar kolay değil. Çünkü Rusya, Türkiye’nin Ukrayna ile olan ilişkilerinden , Kırım ilhakını kabul etmediğini belirtmesinden ve ekonomik ticari sosyokültürel gelişmelerden oldukça rahatsız. Özellikle ,Türkiye’nin Bayraktar TB2 SİHA’ları 2019 yılından itibaren Ukrayna silahlı kuvvetleri envanterine girmeye başlaması da askeri alandaki işbirlikleri de diğer rahatsız olduğu konulardan biri.

Sonuç olarak Rusya Türkiye’den gelen arabuluculuk teklifini kendi lehine bir sonuç ortaya çıkaracağına inanmadığı için kabul etmesi de zor gözüküyor.Ama diğer taraftan da Karadeniz’de Türkiye’den başka hiç kimsenin barışı korumakta üstün yeteneğe ve fırsata sahip olmadığının da farkında. NATO’nun Karadeniz’de devamlı donanma varlığı bulundurmasını sağlamak ve bu bloğu Ukrayna ve Gürcistan gibi yeni üyeler ile genişletmek amacını Rusya çok iyi biliyor. Bu sebeple en önemli uluslararası hukuk belgelerinden biri olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin gerekliliklerinin uygulanması işin Rusya bakış açısıyla önemli bir konumdaki devlet olan Türkiye’ye büyük ve kritik bir rol düşmektedir.