7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri sonucu ortaya çıkan tablo ilginçtir. İlk olarak Türk seçmeni AKP’ye verdiği desteği azaltmış ve başkanlık sistemi ile Sn. Cumhurbaşkanının AKP Genel Başkanı gibi meydanlarda seçim kampanyası yapmasını, kabul etmemiştir. Ancak, ortaya çıkan tablo Türkiye’nin istikrarı bakımından iyi değildir. Zira, bu tablodan kalıcı, ülkeyi dört yıl yönetecek, istikrarlı bir Hükümet modelinin çıkması zor görülmektedir. 
Koalisyon Hükümeti kaçınılmazdır, ancak bu nasıl olacaktır? AKP için birçok sebepten dolayı İktidarda kalmak önemlidir. AKP kendisi dışında kurulacak Hükümetin kendi icraatlarını didik didik edeceğinden endişelidir! Ayrıca, AKP bürokraside, yargıda, milli irade de hemen hemen her yerde sağladığı kadrolaşma hareketinin sürdürülmesini istemektedir. Öte yandan CHP bu seçimden %25 oy ve AKP’nin 258 Milletvekiline karşılık, 132 Milletvekili alarak çıkmıştır. Tabiatıyla bu durum, tek başına hükümet kurmasına yetmemektedir. Ancak, CHP Genel Başkanı ve CHP kadroları başbakanlığı ve en azından Hükümet ortaklığını şiddetle istemektedir. MHP bu seçimlerde oylarını arttırmışsa da, 80 Milletvekili ile ne yapacaktır? MHP’nin ilk söylemleri ise koalisyona girmemek şeklindedir. Bu noktada aklıma şu geliyor; Rahmetli Ecevit 20 Temmuz 1974 Kıbrıs zaferinden sonra, CHP – MSP koalisyon Hükümetini dağıtmış ve Kıbrıs’ın getirdiği rüzgar sayesinde daha fazla oy alıp, İktidara gelebileceğini zannetmiştir. Ancak, sonuç böyle olmamış ve Sn. Ecevit İktidara gelememiştir. 
Bakınız, bu seçimlerde en başarılı görülen parti HDP olmasına rağmen, bu durum zahiridir. Zira, HDP oylarının hatırı sayılır kısmı emanettir. Millet sırf Sn. Erdoğan’a kızdığı için, Başkanlık sistemi gelmesin diye ve AKP eğer HDP barajı geçemezse o 80 Milletvekilini daha alıp, Anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşmasın diye, HDP ile ilgisi olmadığı halde, HDP’ye oy vermiştir: benim tanıdığım birçok kişi HDP ile hiç ilgisi olmadığı ve tasvip etmediği halde, Sn. Erdoğan ve AKP’ye karşı olduklarından kerhen oy vermişlerdir. Bende inanıyorum ki, HDP bir Türkiye partisi değildir. Türkiye’yi bölmek, ilk safhada özerk, daha sonra da bağımsız bir Kürt yönetimi kurmak onlar için en büyük hedeftir. Bu amaçla, nüfuslarını arttırmaya önem vermektedirler. Örneğin, Türkiye’nin nüfus artışı %1,8 iken, Kürt nüfusunun yaşadığı bölgede bu oran %2,8’dir. Şimdi ifade edeyim ki, yapılacak bir erken seçimde HDP’ye verilen oyların geri alınması çok muhtemeldir. Bu durum belki de HDP’yi tekrar baraj altına itecektir. 
Seçim meydanlarında birbirlerini kırıcı şekilde hırpalayan parti liderlerinin ve asıl önemlisi tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının nasıl bir araya geleceği ve uzlaştırıcı bir rol takınacağı merak konusudur. Yeni seçilen Milletvekillerini tatmin etmek için, belki de bir koalisyon veya birkaç koalisyon Hükümeti kurulacaktır. Ancak, bu durumun uzun süreli olacağını tahmin etmiyorum. Yapılacak ilk seçimde, AKP’nin oy oranını arttırarak, tek başına iktidar olması büyük bir olasılıktır. Esasen Sn. Cumhurbaşkanı siyaseti çok iyi bilen ve konumu ne olursa olsun, gereğini yapan ve zamanı kollayan bir ustadır. Bu nedenle, bir koalisyon Hükümeti kurulmasını istiyor görünse de, hani Sn. Demirel’in lafı ile “neyin olacağını görmek için, neyin olmayacağını görmek lazımdır” olgusunu uygulamakta ve Türkiye’yi, Anayasa’da öngörülen erken seçim şartlarına götürmeye çaba harcamaktadır. Keşke, AKP, demokratik, insan hak ve özgürlüklerine ve hukuk devleti ilkelerine bağlı, kendisini Türkiye’nin kalkınma ve refahına odaklayan, Merkez Sağ vatandaşları tümüyle kucaklayan bir Merkez Sağ Türkiye partisi olabilseydi. 
Seçim kampanyalarında söylenen herşeye rağmen, siyasi parti liderlerinin basiretle ve uzlaşmacı tavırla demokrasi rejimin esaslarına uygun olarak bir araya gelmeleri ve anlaşma yolu bulmaları en büyük arzumdur. Aslında, çağdaş demokratik sistemi uygulayan birçok ülkede, koalisyon Hükümetleri kurulur ve uzun süre görevde kalabilirler. Ne yazık ki Türkiye, birlikte çalışma ve koalisyon kültürüne, yeteri kadar sahip değildir.  Türkiye, büyük sorunlarla boğuşan dünyada, istikrarlı bir şekilde gelişmek ve mantıki ve doğru dış politika uygulamak ve 2023 hedeflerine, büyük Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak durumdadır.