İzmir'in dağlarındaki
çiçekler ve Konya

Hamdolsun, Konya'nın hiç bir şehidinin kanına halel getirdiği olmamıştır.
Anadolu Türke yurt oldu olalı, devletin bekâsı için üzerine ne vazife düşmüşse harfiyyen yerine getirmiştir.
Konyalıların, "Şehitlerinden utanmasını gerektirecek bi suçu yok!
Konya İzmir Marşına karşıymış.
Hadi oradan!
..
Bak anlatayım;
Moğollar zincirden boşalmışçasına batıya, Anadoluya girdiklerinde Selçuklu Devletinin karşı koyacak gücü kalmamıştı.
Bunun için "vergi önerdiler" anlaşma yaptılar; maksat zaman kazanmaktı.
Konya muhasaradaydı ve Moğollara düzenli vergi ödüyor bir yandan da uzak diyarlarda "yeni bir devlet kurmanın" planlarını yapıyordu.
Başka kurtuluş yolu görünmüyordu.
Ertuğrul Gazi ve Oğlu Osman bey bu iş için ideal insanlardı. Yanlarında da Osman beyi yetiştiren Edebali gibi bir büyük bilge vardı.
Günü geldiğinde Konya işareti verdi, Osman bey yeni devleti ilan etti.
Aslolan saltanat değil vatanın, devletin bekasıydı.
Konya saltanatı Kayı Beyine "kendi planıyla" devretti.
...
Devlet unutmaz ya!
Osman Beyin torunu da altıyüzkusür sene sonra unutmadı. İstanbul İngilizler adımlarıyla titrerken "bir kurtuluş yolu olmalı" deyip "atalarının nasıl yaptıklarına baktı.
Sonra Konya'nın Karaman kazasından göç etme Mustafa Kemal'i buldu.
-Atalarımız böyle yapmış, biz de böyle yapalım, dedi.
Saltanatı gözden çıkardı.
Aslolan yine vatanın, devletin bekasıydı.
Konyalı Mustafa Kemal'e "Yeni bir devlet rotası" çizdi.
Sen "Selanikli" diyebilirsin.
Olsun, orası da bizim; İstanbul gibi, Van gibi, Bosna gibi, Yemen gibi, Tanrı dağı gibi...
...
Bak ne diyeceğim;
Mustafa Kemal İzmir'i "süpürme" kararı aldığında Nif'te Yüzbaşı Şerafettin'le buluştu. Yanında İsmet ve Fevzi Paşalar da vardı.
Planını anlattı; Şerafettin'e "İzmir Hükümet Konağına Türk bayrağını asma görevini" verdi.
Şerafettin, arkasında duran Onbaşı Konyalı Ali Atar'a dönüp "30 kadar cesareti yüksek asker seç" dedi.
Ertesi akşam önce atların ayaklarına keçe bağladılar, sonra Yunan asker elbiselerini giyip yola çıktılar.
Bak ne diyor Gazi Ali Atar;
-Tuzluoğlu Fabrikası’nın yanından geçerken şiddetli bir yaylım ateşine uğradık. Buradan şimşek gibi geçerek Kordonboyu’na çıktık. 
Kordonboyu’ndan ilerlerken bir İngiliz müfrezesi tarafından selamlandık. (Yunan elbisesi işe yaramış)
Önünden geçmekte olduğumuz bir evin balkonundan Rum karısı üzerimize el bombası attı.Yüzbaşımız Şerafettin Beyin atının tam boynunun üzerine düştü. Düşmesiyle atı, ön ayakları üzerine dikildi kaldı, Şerafettin Bey’de atının önüne düştü. Yüzbaşının atı derhal öldü, şükür kendsine bir şey olmadı.
Hükümet Konağı’nın önüne vardığımızda Yunan bayrağı dalgalanıyordu. Oraya varır varmaz Şerafettin Bey bana:
-“Haydi Ali Onbaşı atla!” diye emir verdi.
-Yıldırım hızı ile belimde dolalı bayrağı çıkarıp koştum. Bayrak direğinin bulunduğu yere tırmandım. Gavurun bayrağını indirdim. Kendi bayrağımızı direğe çektim. Ellerim birbirine dolaşıyordu. Çok heyecanlıydım.
...
Böyle anlatıyor, Konya'nın Sadıkhacı Köyünden Onbaşı Ali Atar.
"Orduları Akdenize süren" komutan da Konyalıydı...
Akdenizin kıyısına, İzmir'e bayrağı asan askerde Konyalıydı.
Umarım anladın!
...
Şimdi soru şu;
-Konyalılar, İzmir'in dağlarındaki çiçeklere niye düşman olsun?
Bir de...
Sahi; sen niye bu kadar Konya düşmanısın?
***
Tüm okurlarımızın, ülkemizin, Türk ve İslâm dünyasının Bayramı kutlu olsun. 
Huzur, mutluluk, başarı üzerimizden hiç eksilmesin. Allah yardımcımız olsun.