Beşiktaş şampiyonluğunu Gaziantep’te, hem de sezonun bitimine bir hafta kala ilan etti. Siyah Beyazlılar, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da şampiyon oldu ve apoletine üçüncü yıldızı takmayı başardı. Öncelikle tüm camiayı gönülden kutluyor, avuçlarım patlayana dek alkışlıyorum.

Bir yılın, upuzun lig maratonunun bitimine bir hafta kala, mutlu sona ulaştılar. Başkan Fikret Orman’dan başlayarak tüm yönetime, Şenol hoca yönetimindeki teknik kadro ve futbolcu gurubuna, malzemeciden kulüp çalışanına ve o büyük camiaya gönül vermiş bulunan tüm Beşiktaş taraftarına, hem şampiyonluğun, hem de üçüncü yıldızın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Umarım, başarıları daim olur.

Beşiktaş’ın bu yılki başarısının altında, sahadaki performansları olduğu kadar, yönetim, teknik kadro, futbolcu üçgeninin olağanüstü uyumuydu kuşkusuz. Şöyle bir çırpıda baktığımızda görüyoruz ki, Fikret Orman yönetimi, teknik patron Şenol Güneş’e tam ve de kayıtsız şartsız bir güven duydu. Şenol hoca da, bu güvenin gücüyle öğrencileriyle bütünleşti. Bu bütünlüğün sağlanışı, bu yılın işi değildi tabi ki. Geçtiğimiz sezonun şampiyonu bir takıma yapılan birkaç takviyeyle Beşiktaş emin adımlarla hedefe yürüdü. Sezon içinde zaman zaman düşüşler yaşansa da, Şenol hoca toparlamasını bildi. Zaten dünyada hiçbir takım, sürekli kazanamaz, aralıklarla kayıplar da yaşar. Bu Beşiktaş için de geçerliydi. Önemli olan düşüşlerin uzun ve sık olmamasıydı.

Tabi Beşiktaş’ın hedefe gitmesinde kuşkusuz Fenerbahçe, Galatasaray’ın da büyük katkısı vardı. Trabzonspor’u hiç saymıyorum bile. Çünkü Bordo Mavili takım, bırakın şampiyonluğu, ilk yarının sonlarında, “Acaba ligden düşme potasına girer mi” sorusunu akıllara getirdi. Bu arada ekstra bir durum olmaması halinde gelecek hafta Trabzonspor’la ilgili yazmayı planlıyorum. Şimdiden belirteyim.

Evet Beşiktaş’ın şampiyonluk yürüyüşünde Fenerbahçe Galatasaray’ın baskısını yaşamamış olması onları hayli rahat kıldı. Tabi ki, Medipol Başakşehir’in verdiği zirve mücadelesini takdir etmemek imkansız. Son iki haftaya girene kadar nefes nefese süren bu mücadelenin içinde olmayı başardılar. Tamamen sisteme dayalı bir futbol ortaya koyan Abdullah Avcı’nın öğrencileri, sanırım taraflı tarafsız herkesin beğenisini elde etmeyi bildi. Ancak biraz tecrübe, biraz kadro kalitesi ve kısmen de stres yönetimi, onlardan çok Beşiktaş’ta olduğu için sonunda gülen taraf Beşiktaş oldu. Ancak ciddi anlamda herkes kendi kendine ve çevresine, “Bursaspor’un 2009 – 2010 sezonunda başardığını, bu yıl Medipol Başakşehir gerçekleştirebilir mi?” sorusunu sordu.

Sonuç itibarıyla Beşiktaş belki de kariyerinin, yüzüncü yılında, yani 2003’teki şampiyonluğundan sonra en önemli zaferine imza attı. Başta da vurguladığım gibi. Bu şampiyonluğun tüm camiaya hayırlı olmasını diliyor emeği geçen herkesi gönülden kutluyorum.

Hoşçakalın…