Kıymetli Okurum; Bazen yerinde ve zamanında anlatılan bir hikâye, fıkra veya bir söz; saatlerce konuşarak, ciltler dolusu kitap yazarak anlatmakta zorlanacağınız konuları anlatmanızı kolaylaştırabilmekte ve çok daha etkili olabilmektedir.

Avustralya’da yaşayan kıymetli dostum Dr. Rıdvan Beşiroğlu’nun paylaştığı hikâyeyi bende sizinle paylaşmak istiyorum. Hikâyenin yaşanıp yaşanmadığı çok önemli değil ama hikâye üzerinden resmin bütününü görmek kolaylaşabilir düşüncesiyle sizlerle paylaşıyorum. Hikâyeyi okuduktan sonra bir an durup hikâyenin sonundaki soruları düşünmenizi rica ediyorum.

ABD’de bir askeri okulda ders olarak anlatılan

Horoz ve Tilki Hikâyesi!

“Öğrenciler sınıfta hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış. Filmin adı “Küçük Tavuk“. Bir kümes var. Kümeste birçok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor. Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor.

Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor.

Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar.

Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.

Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor. Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor.

Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor. Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor. Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor.

Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor.

Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor. Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor.

Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor.”

Çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak, “İşte Üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir” diyerek derse başlamış.

Sorular:

1-Kümes Neresi?

2-Yaşlı Horoz/Horozlar Kim/Kimler?

3-Genç horoz Kim, şu anda neler yapıyor?

4-En önemlisi Tilki/Tilkiler Kim/Kimler?

Gerek sosyal olayları ve gerekse insanları değerlendirirken tek boyutlu bakış açısıyla değerlendirmemek gerekir. Siyasi, sosyal ve insani konuları değerlendirirken genellikle görmeye şartlandığımız şeyleri görüyoruz. Yarıya kadar su dolu bir bardak için kimisi “yarısı dolu” derken, bir başkası “yarısı boş” diyebilir.

Siyasi ve sosyal olayları, gelişmeleri değerlendirirken tek açıdan bakmak yerine çok boyutlu bakabilmeliyiz. Bazen gerçek olan gözümüzün önündedir de göremeyebiliriz. Bu bakış açısı gerçeği görmemizi sağlayabilir. Biri bize birde şöyle bak dediği zaman öyle bakmayı deneyelim. Ne kaybederiz ki?