Nurgali JUSİPBAY

Terazi, mutlak adaletin ve adil yargının tartışılmaz sembolüdür.
Ve mutlaka “Adalet Terazisi” dediğimizde, kendimizi bildik bileli hep Yunan mitolojisine dayalı değerler hamamında beynimizi yıkadığımızdan dolayı, adı bile kafamızda yankılanarak, gözleri bağlı, bir elinde keskin kılıç, diğerinde ise terazi tutan bir kadın heykeli canlanıverir gözlerimizde, doğal olarak.
Budur, diyoruz, işte kusursuz adaletin sembolü. Budur vicdanın hakkaniyetli sesi.
Ve bundan kuşkulanmayız, doğruluğunu adımız gibi biliriz.
***
Fakat, bizi kahreden birşey var ortada bilmediğimiz...
Doğrusu bir zamanları bildiğimiz, ama, daha sonra nedense hep beraber mankurtlaşarak unuttuğumuz, onun bulunduğu yeri ruhen ve vicdanen hissetsek de bir türlü  dönüp hiç bakmadığımız, baksak bile göremediğimiz, görsek bile tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız, kavramakta zorluk çektiğimiz bir şey var oratada işte...
Etrafı dikkatlice yokladıkça, içimizdeki o sese kulak verdikçe, bizi kahreden o şeyin, aslında, bizi var eden bir ana değer, kendimizden bir parça olduğunu anlıyoruz. Ve bu parçamız esrarengiz bir şekilde bir terazi görünümde karşımıza çıkıyor. Daha dikkatli bakınca ve ona doğru adım adım yaklaştkça, bu tılsımlı terazi bir Göktürk Alfabesinin harflerini andıran bir tamga şekline dönüşüyor ve tıpkı bir ayna gibi kendimizi yansıtmakta olduğunu farkediyoruz. Ve nedense şuuraltında kendimizi öksüz, yetim ve kumlu çölde kaybolmuş veya tek başına terkedilmiş, yıpranmış bir seyyah gibi hissediyoruz.
Sonra, etrafa bakınarak düşünmeye başlıyoruz.
Aniden hastalığından kurtulmuş bir mankurt gibi olup biteni tartmaya çalışıyoruz...
Terazi tamgası düşündürüyor bizi: KUTSAL TERAZİ’dir.
***
Bu Kutsal Terazi’nin Yunanlı Themis heykeliyle hiç bir alakası yoktur.
Çünkü kastettiğim değer Kırım Türkleri bayrağındaki o terazi sembolüdür.
Maalesef, çoğumuz o sembolün bir terazi anlamına gelmekte olduğunu bilmiyoruz. Unutmuşuz. Sahip çıkamamışız. Ama o her zorluğa rağmen, hep var olmuş ve Türklük kutsiyetiyle tartmıştır bizi hep.
Türklük terazisi. Türklüğün aynası...
 Bir  insanlık terazisi. Bir İnsanlık aynası...
***
Hep olduğu gibi şuanda da tartmaktadir bizleri. Bizleri; bugünkü bağımsız Türk Devletlerini, devlet yöneticilenin tutumunu, dudak arasındaki fısıltılarını, halkın sesini, ruhunu ve vicdanını...
Üç Yüz Milyonluk (!) Türklük gerçeğini, gerçeğimizi...
 Üç Yüz Milyonluk (!) Türklük varlığını, varlığımızı...
Biz istesek de istemezsek de Kutsal Terazi tarihi misyonunu yerine getirecektir. Misyonu gene tartmak olacak.
Ve terazi başlarının birinin ağırlaşması geleceğini, belki de, üç yüz milyon olan hepimizin geleceğimizi belirleyecektir.
Ve kıyamet günü her kuldan hesap sorulduğu gibi, Kırım'ın kaderi belirlenecek o gün, Terazinin bir başı hafifleştiğinde, bugüne kadar Türk Dünyasına yönelik kurulmuş olan tüm siyasi birliklerimizden, kültür kurumlarımızdan, bilimlik ve sosyal kuruluşlarımızdan hesap sorulacaktır.
 Alnımız açık, sesimiz gür çıkmalı.
Bunun için ortak bir duruş, bir davranış ve bir ağırlık bekliyor, bizlerden...
Yöneticilerimiz, sizlerden.
Bugüne kadar kurulmuş onlarca, belki de yüzlerce kurum, kuruluş, derneklerin varlığından bir anlam istiyor, Terazi, bir ortak ses bekliyor.
Bu isteği, bu bekleyişi aslında isteyen, kutsal terazi değil, terazide şifrelenmiş Türklük ruhu ve bilincidir belki de...
Artık biliyoruz...

Yardımımızı bekleyen bir Kırım Türklüğü var bir de Kutsal Terazi.
Diğer yandan refarandum, bu sözün arkasına gizlenen Kremlin ve bir de okunacağı anı bekleyen bir sahte sonuç bildirisi.
.Ve ne olursa olsun, tartmaya mükellef olduğundan Terazinin hiç bir suçu olamaz.
Ve eğer uluslarasa statüdeki kurumlarımız bu zor günlerde varlıklarını hissettirmezse, Kırım’dan yana, Kırım’a doğru ve Kırım için ağırlıklarını terazi başına koyamazsa, barışçıl bir çözüm yolunu üretmezse ve bunun için de öncülük yapamazsa, soyut varlığından somut yokluğu daha değerli olur tarih için belki de...
***
Bir teoriye göre, söylenen doğru söz kaybolmazmış.
Son günlerde hepimiz farkındayız bunun ve Gaspralı İsmail Bey’in o ünlü çağrısı bugünler için söylenmiş gibi yankılanıyor ruhumuzda.
“Dilde, Fikirde, İşte Birlik”!
Bunu duyan herkes Kırımlıdır. Kırım Türküdür.
Artık bilinmelidir...
Kırımlı Türklerin sayısı şuan üç yüz milyondur!
Ve üç yüz milyon Kırımlı bugün dilde, işte, fikirde bir olmalıdır. Tek ses! Tek yumruk!
***
Yolunda kurban olduğumuz Türklüğün kutsal Kırım Terazisi, lütfen bizi affet!
Bağışla bizleri!
Çağrını duyuyoruz, iliklerimize kadar işliyor, damardaki kanımız senin için akıyor, kalbimiz senin için çarpıyor, senin için çırpınıyor, “Çırpınan Kara Deniz gibi, bakıp Sana, Bayrağına”...
Elimizden geleni yapacağız, fikirde, ruhta, dilde birleşeceğiz.
Türklüğün gerdiği yaydan bir “Hu!” eşliğine ok olur fırlarız. Yaydan fırlatıldıktan sonra menzile doğru yol alacağız. Nefesin yettiği kadar uzun bir yolculuk olacak...
Ve sen tam bağımsızlığını hem görecek, hem yaşayacaksın. Tıpkı o şaşalı saltanat günlerinde olduğun gibi...
Ve gene hepimizi tartacaksın...
Ve hepimize dalgalanacaksın...
Kutsal Terazim, Sen hep yaşayacaksın!