24 Kasım 2015 saat 09.24'te Suriye sınırında bu sabah saatlerinde hareketli dakikalar yaşandı... Türk hava sahasını ihlal eden bir-Rus- savaş uçağı, saat 09.30 sıralarında bölgede hava devriye görevinde bulunan TSK’ya ait iki F-16Türk uçağı tarafından angajman kuralları gereğince vuruldu(Gazeteler).
Aslında, Türk hava sahası ihlali nedeniyle düşürülen SU-24 tipi Rus uçağı Türk pilotlarının tarihte düşürdüğü ilk Rus savaş uçağı değildi. Bundan 98 yıl önce Türk havacılığının efsane ismi Vecihi Hürkuş, 1917’de 1. Dünya Savaşı sürerken atandığı Kafkas Cephesi’nde bir Rus savaş uçağını düşüren ilk Türk pilotu olarak tarihe geçmişti. 
1917 sonbaharında Kafkas Cephesi’ne, 3. Ordu emrinde Erzincan’da konuşlu bulunan bir Gotha ve bir Albatros tipi uçağa sahip 7. Tayyare Bölüğü’ne atandı. O gelene kadar Ruslar Kemah, Refahiye ve Suşehri’ni havadan bombaladı. Hürkuş, Ruslar’dan ele geçirilen bir uçağı uçurdu. Savaş sırasında yaptığı başarılı hücumlar nedeniyle Ruslar onun siyah renkli Albatros uçağına ‘Kara Tehlike’ adını verdi. Girdiği bir hava savaşında Guadron G-IV tipi çift motorlu Rus savaş uçağını düşürerek Kafkas Cephesi’nde uçak düşüren ilk pilot oldu.
8 Ekim 1917’de Ruslar’ın işgali altındaki Erzincan Havaalanı’nı bombalamak üzere havalandı ancak isabet alarak zorunlu iniş yaptı. Ruslara esir düşmeden önce uçağını teslim etmemek için yaktı. Gözlemcisi Üsteğmen Bahattin Bey ile esir olarak Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’na gönderildi. Bir yıldan az bir süre esir kaldı. Azeri Türkleri’n yardımıyla adadan yüzerek kaçtı. Nargin Adası’nın karşısındaki Bakü, Rus işgali altında olduğundan savaşa katılmayan İran’da karaya çıktı. Birlikte kaçtığı İstihkâm Teğmeni Salih Bey ile 2,5 ayda yaya olarak Süleymaniye üzerinden Musul’a geldi. Kurtuluş Savaşı’nda çarpışan Hürkuş, TBMM’den üç kez takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazandı.
Yine bu bağlamada uçak olayı sonrası, gelelim Rusya Devlet Başkanı Putin’e herkes biliyor ki bu yenilgi dolaysıyla; sinirinde kuduruyordur Çünkü Putin’i tanıyanlar derler ki; yenilgiye asla tahammülü yoktur. Hatta intiharı bile düşünebilecek kadar hırslıdır. Garip olan şu ki; düşürülen bu uçak ilk Rus uçağı olmadığı gibi, yenilen Rus hükümdarı da ilk Putin değildir. Hatta Osmanlı’ya yenildiği için intihar eden ilk Rus Çarı Nikola’nın olmasıdır. 
“Bundan 161 yıl önce  yine aylardan 5 Kasım 1853 idi.. “Rus Çarı I. Nikola, Osmanlı’nın zafer üstüne zafer kazandığını duydukça kahroluyordu İslam’ın bu amansız düşmanı, Osmanlı Devleti’nin hasta yatağına düştüğünü söylemiş ve “hasta adamın” mirasından pay almak için alelacele savaş açmıştı. Fakat hesapları tutmamıştı. Hasta dediği Osmanlı Devleti dimdik karşısındaydı ve Rus Orduları’na darbe üstüne darbe indiriyordu.
Osmanlı Ordusu ilk önce 5 Kasım 1853’te Rus Ordusu’nu bozguna uğratmıştı. Ama tekrar saldıran Rus Ordusu sonuçta 5 Kasım 1854 yılında. Rusya bu savaşta toplam olarak iki general binlerce yaralı ve 34.200 askerini kaybetmişti
Son olarak ta Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa’nın Gözleve’de Rus Orduları’nı dört saatlik bir süngü savaşı sonucunda perişan etmesi Çar’ı yıkmıştı. Çar Nikola’nın sinirleri bozulmuş, adeta çılgına dönmüştü. Devamlı sayıklıyor, çırpmıyordu. Ne yaptığını bilemez hale gelmişti.
Çar’ın sık sık başını yumrukladığım gören doktorlar ona hiçbir şeye üzülmemesini, istirahat etmesini söylemişlerdi. Fakat Nikola ne uyuyabiliyor, ne de oturabiliyordu. Durmadan sarayda dolaşıyordu. Nikola bir gün gece yarısı, doktorunu çağırttı. Doktor Çar’ın kendisini istettiğini duyunca müthiş korkmuştu. Çünkü Çar’ın ne zaman ne yapacağı belli olmazdı. Keyfi için pek çok insanı ölüme göndermişti.
Korka korka Çar’ın yanına giden Doktor, Nikola’yı odanın içerisinde dört dönerken buldu. “Dayanamayacağım! Dayanamayacağım!” diye bağırıyordu. Gözü Doktora ilişince üzerine seğirtti ve yakasından tutarak, “bana öyle bir zehir vereceksin ki, içeni anında öldürecek!” dedi. Doktor şaşırmıştı, ilk önce itiraz edecek oldu, fakat Çar’ın hırsla açılmış gözlerini görünce ürktü. 
Çar: “Hemen bu gece istiyorum. Derhal getireceksin!” demişti. Başka çare olmadığını gören doktor gidip zehiri getirdi.
Aylardan beri bozgun haberleriyle kahrolan Çar, zehri doktorun elinden kaptı. Artık düşünmek istemiyordu. Yaşamak istemiyordu. Şişedeki zehri başına dikerek hepsini içti.
Doktor sapsarı bir yüzle Çar’a bakıyordu. Zehri içen Çar’ın gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Ağzından boğuk boğuk sesler çıkıyordu. Yüzü ve vücudu mosmor olmuş, ağzından köpükler çıkmağa başlamıştı. Çar Nikola, zehri içer içmez hemen ölmemişti. Zehrin tesiri görüldüğü zamandan itibaren müthiş acılar içerisinde kıvranmağa başlamış ve bütün saraylıların, kumandanların ve doktorların gözü önünde çırpına çırpına can vermişti.”  
Vallahi bu olayı ben kafamdan uydurmadım, tarihi belgeler yazıyor. Kısacası; tarih tekerrür ediyor ama ibret alan olmaz ise ben ne yapayım. Bu olay Rusya’da bir daha tekerrür eder mi biraz uzak ihtimal! Ama ederse de hiç de üzülmem o zamanda “tarih bilimini ve tarihçileri” kutlarım. Ve de ben de bu olayı zevkle yazarım! Ey Muhteşem Osmanlı ne de güzel söylemişsin; “ayıdan post, Moskof’tan dost olmaz” diye!