TÜRKİYE’YE BM KUMPASI MI? 

Başta ABD ve İran askerleri olmak üzere, ülkesindeki işgalcileri görmezden gelen Irak  Hükümeti’nin, Başika’daki Türk askerlerini “işgalci güç” olarak niteleyerek, BM Güvenlik Konseyi’ni acilen toplantıya çağırması, ilerde Türkiye’nin başını belaya sokacak bir dizi gelişmenin başlangıcı olabilir. 

Irak’ı 1991’de 36. Paralel boyunca pasta dilimi gibi bölen, 2003’te işgal eden, 1.5 milyon masum insanın hayatını kaybetmesine neden olan ABD’yi “işgalci güç” olarak görmeyen İbadi Hükümeti’nin politikası, Irak Anayasası gibi, “Made in USA” damgalı, gizli ajandası olan bir politikadır. Bağdat Hükümeti’nin   Başika’daki Türk askeri varlığını BM Güvenlik Konseyi’ne şikayet etmesi, Türkiye’yi dünya kamuoyu önünde “suçlu, işgalci” göstermeyi hedefleyen bir “Büyük Oyun”un ilk adımıdır. 

Irak Başbakanı İbadi’nin, varlığından yıllardır haberdar olduğu Başika’daki Türk askerini “işgalci güç” olarak niteleyip BM Güvenlik Konseyi’ne başvurması, Bağdat Hükümeti’nin arkasındaki dinamiklerin gerçek niyetlerini ortaya koyması açısından önemlidir.  

Irak Meclisi, 3 Ekim günü yapılan oturumda, Başika’daki Türk askeri varlığını “işgalci güç” ilan etti ve askerlerini çekmesi için Türkiye’ye nota verilmesi kararı aldı. Irak Meclisi’nden yapılan yazılı açıklamada, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) aldığı Türk askerlerinin Irak'ta kalma süresini uzatan kararını, “bağımsız bir ülke olarak”, asla kabul edemeyecekleri belirtiliyor:

"Aldığımız karar, Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi'nin çağrılıp nota verilmesi, Türk güçlerinin 'işgalci güçler' olarak sayılması ve Irak topraklarından çıkarılması için gerekenlerin yapılması, Türk güçlerinin Irak'a girmesini talep edenler hakkında yargıya başvurmak,Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarının kınanması ve kabul edilmediği, Türkiye ile ticari ve ekonomik ilişkilerin gözden geçirilmesi, Türk güçlerinin ülkeden çıkarılması için hükümetin BMGK ve BM'ye acilen başvurması, hükümetin ayrıca ülkenin egemenliğinin korunması için siyasi ve diplomatik yollara başvurması talebini içeriyor."

Türkiye, Irak’ın bu densizliğine sert karşılık verirken, Uluslararası Koalisyon Gücü’nün Bağdat’taki ABD’li sözcüsü Albay John Dorrian da Türk gücünün IŞİD karşıtı koalisyon gücünün parçası olmadığını belirterek, “Türkler, Irak Hükümeti’den izin almalı” diyor. Albay Dorrian’a sormak gerekmez mi; “Türkler Irak Hükümeti’nden izin almalı” diyen ABD, 1991’de Irak’ı 36. Paralel boyunca bölerken, 2003’te Irak’ı işgal ederken, 1.3 milyon masum insanın hayatını kaybetmesine neden olurken Irak Hükümeti’nden izin aldı mı ki? 

Obama’nın Irak’tan çekilme kararı açıklamasına rağmen, bugün Irak’ın çeşitli bölgelerinde bulunan ABD üsleri ve ABD askerleri konusunda Irak Hükümeti’nin onayı var mı?

 Irak
'ın Enbar Vilayeti'ndeki Ayn el-Esed ve Bağdadi askeri üsleriyle Musul'daki Kayyara askeri üssünde ABD askerlerinin bulunduğu bir gerçek değil mi? Başika’daki Türk askerini “işgalci” olarak gören Bağdat Yönetimi’ne sormak gerekir, 2003’te Irak’ı işgal eden ABD değil miydi?

Başika’daki Türk askerlerinden rahatsızlık duyan Bağdat'ta Hükümet’ne göre,  korunaklı Yeşil Bölge'de bulunan ABD Büyükelçiliği'ndeki ABD’li askerler değil de Başika’daki Türk askerleri mi işgalci? 

ABD BAŞİKA’DA KAMP KURUYOR

Türkiye ile Irak arasında,  Başika'daki Türk askerleri ile ilgili tartışmalar sürerken, ABD’nin Musul operasyonunda kullanılmak üzere Başika'da askeri kamp kurduğu haberleri geliyor. ABD Başkanı Barack Obama, Musul'un IŞİD/DAEŞ'ten geri alınması operasyonuna destek kapsamında Irak'a ilave 600 asker daha göndereceklerini duyurmuştu. ABD ordusu, Türk ordusunun eğittiği Sünni Heşdi Vatani gücünün bulunduğu kampın yakınlarında bir askeri üs kuruyor. Bağdat Hükümeti buradaki ABD askerlerini “işgalci güç” saymıyor mu?

YA İRAN ASKERLERİNE NE DEMELİ?

IŞİD/DEAŞ Haziran 2014’te, Irak ordusunun silahlarını bırakıp kaçması üzerine, Musul’u tek kurşun atmadan teslim almıştı. Musul’un işgali sonrasında Bağdat Hükümeti, IŞİD/DAEŞ'le mücadele kamuflajı altında topraklarını İranlı Şii milislere açmıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün geçen ocak ayında yayımladığı raporda, Haşdi Şabi, Bedir Güçleri ve Asaib Ehlulhak  gibi  grupların Irak'taki bazı Sünni bölgelerde yaptığı eylemleri "savaş suçu" olarak nitelemişti. Bağdat yakınlarına kadar gelen ve ülkedeki Sünni sivillere IŞİD’DEAŞ’tan farklı davranmadığı bilinen İran destekli Şii milis gücü Haşdi Şabi ve benzeri gruplar işgalci güç değil miydi?

Raporda, Şii milislerin Sünnilere ait onlarca cami ve iş yerini yakıp yıktığına vurgu yapılarak, bu tür eylemlerle ilgili özellikle yapının içindeki Bedir Güçleri ve Asaib Ehlulhak grupları itham edilmişti. 

Barzani'ye yakınlığıyla bilinen Rudaw'ın haberine göre, Şii milis gücü Haşdi Şabi'nin Güvenlik Sözcüsü Yusuf El Kilabi, Başika’daki Türk askerlerini kastederek, "Irak'ın kuzeyinde bulunan güçler işgalcidir ve Irak hükümeti tarafından davet edilmemiştir. Bu şekilde kalmaları durumunda onlara işgalci güç muamelesi yapar, DEAŞ ile savaştığımız gibi onlara karşı da savaşırız. Aynı şekilde Türk ordu güçlerine karşı da geliriz" demiştir. 

Öte yandan Irak Parlamentosu üyesi Ahmed El Cuburi, Irak'ın en kısa zamanda tutumunu netleştirip Türk güçlerinin Irak'tan çıkarılması için Birleşmiş Milletler (BM), BM Güvenlik Konseyi ve Arap dünyasından talepte bulunmasını istedi. Bununla da yetinmeyen Irak Hükümet, BM Güvenlik Konseyi’ni, Türkiye’nin Başika’daki askeri varlığı nedeniyle acilen toplantıya çağırdı. 

Irak yönetiminin yalnızca Türkiye’yi hedef alan tutumuna Irak Parlamentosu Kürt üyesi Arafat Kerem bile isyan ederek, "Madem ki doğru yapıyorlar, o zaman ayrım gözetmeden Irak'ın içişlerine karışan bütün ülkeleri çıkarsınlar. Neden diğer taraflardan, örneğin Bağdat'a kadar gelen İran'dan söz edilmiyor? Neden sadece Türkiye'den bahsediliyor? Çünkü belli bir amaçları var” diyor.    

Ülkesi işgal edilerek parçalanmış, ordusu dağıtılmış, Anayasası ve Petrol Yasası işgalciler tarafından yazılmış bir Irak’ın Başbakanı olarak İbadi’nin kendi hür iradesiyle Türkiye’ye karşı çıktığına inanmak mümkün değildir. Bağdat yönetiminin, daha doğrusu New York’ta başına silah dayanarak istifaya zorlanan eski Irak Başbakanı Maliki’nin yerine göreve getirilen İbadi’nin Başika’daki ve çevresindeki Türk askeri varlığına gösterdiği bu tepkinin gerçek nedeni nedir? İbadi, Türk askerinin yıllardır Bağdat ve Erbil yönetimlerinin bilgisi dahilinde ülkesinde bulunduğunu biliyordu; Musul operasyonu öncesinde neden böyle celalleniverdi? 

BAĞDAT HÜKÜMETİ BASKI ALTINDADIR 

 İbadi, ABD’nin ve İran’ın yoğun baskısı altındadır. 

ABD de İran da, bölgede nüfuz alanları elde edebilmek için, Türkiye’nin Ortadoğu denklemi dışına savrulmasını arzu etmektedirler.  O nedenle, başta ABD ve İran askerleri olmak üzere, ülkesindeki işgalcileri görmezden gelen Irak  Hükümeti’nin, Başika’daki Türk askerlerini “işgalci güç” olarak niteleyerek, BM Güvenlik Konseyi’ni acilen toplantıya çağırması, ilerde Türkiye’nin başını belaya sokacak bir dizi gelişmenin başlangıcı olabilir. 

Irak’ı 1991’de 36. Paralel boyunca pasta dilimi gibi bölen, 2003’te işgal eden, 1.5 milyon masum insanın hayatını kaybetmesine neden olan ABD’yi “işgalci güç” olarak görmeyen İbadi Hükümeti’nin politikası, Irak Anayasası gibi, Made in USA damgalı, gizli ajandası olan bir politikadır. Bağdat Hükümeti’nin  Başika’daki Türk askeri varlığını BM Güvenlik Konseyi’ne şikayet etmesi, Türkiye’yi dünya kamuoyu önünde “suçlu, işgalci” göstermeyi hedefleyen bir “Büyük Oyun”un ilk adımıdır. 

Irak Başbakanı İbadi’nin, varlığından yıllardır haberdar olduğu Başika’daki Türk askerini “işgalci güç” olarak niteleyip BM Güvenlik Konseyi’ne başvurması, Bağdat Hükümeti’nin arkasındaki dinamiklerin gerçek niyetlerini ortaya koyması açısından önemlidir.  

Bağdat Hükümeti’nin Türkiye’yi BM Güvenlik Konseyi’ne şikayet edebilmesi için, ülkesinin büyük bölümünü kontrolü altında bulunduran IŞİD/DEAŞ’ı ve Kandil’i merkez yapmış PKK terör örgütünü etkisiz hale getirmesi ve Türkmen dediğimiz Türk varlığının can ve mal güvenliğini sağlaması gerekir. Bu nedenle, Bağdat Hükümeti’nin BM Güvenlik Konseyi’ne yaptığı başvuru dayanaktan yoksundur. Fakat, Bağdat Hükümeti’ni böyle bir başvuru yapmayan zorlayan dinamiklerin gücü ve niyeti doğrultusunda bu başvurunun kabul görme ve Türkiye’nin başını ağrıtma olasılığı yüksektir.. 

TÜRKİYE’YE BM KUMPASI MI?

Nedir, başımızı ağrıtacak bu olası belalar?

Bir ülke, BM tarafından, herhangi bir şekilde terörist, işgalci ya da suçlu ilan edildiğinde, uluslararası desteğini kaybeder. Haklı olduğu konularda bile kendini savunması zorlaşır. 

Bağdat Yönetimi’nin  Güvenlik Konseyi’ne şikayeti sonrasında, Türkiye’nin, 1200 kilometre sınırları bulunan Irak ve Suriye’de devlet otoritesi kalmadığını,  buralardan kendisine yönelik terörist saldırılara karşı sınırötesi operasyon yapma hakkının olduğunu dünya kamuoyuna anlatması giderek güçleşir. Türkiye’ye yönelik terör saldırıları giderek meşruiyet kazanmaya başlar..

Daha somut tehlikelerden de söz etmemiz gerekirse.. 

1.. Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nde “işgalci” olarak nitelenmesi, Kıbrıs’ta sürmekte olan toplumlar arası görüşmelerde Rum tarafının eline büyük bir koz verilmesine neden olur ve “İşgalci Türk askeri Ada’dan çekilsin” feryatları başlayabilir. 

2.. Türkiye’nin “işgalci” olarak damgalanması, gaza getirilip Kuveyt’e sokulan Saddam’ı tepeleyen koalisyon güçlerinin, Başika konusunda, Türkiye’ye diş göstermelerine neden olabilir. 

3.. Ağzımızdan yel alsın, Musul operasyonu ve Halep bozgunu nedeniyle ülkemize yönelecek milyonluk göç dalgaları yaşanması ya da terör olaylarının kontrolden çıkması/çıkarılması durumunda BM Güvenlik konseyi devreye girer ve “işgal”den sabıkalı Türkiye’nin yönetilemez duruma geldiğine hükmederek Barış Gücü’nü gündeme getirir ki, bu Türkiye’nin felaketi olur.. 

Bütün bunlar kulak arkası edilecek olasılıklar değildir. 

Türkiye, Irak ve Suriye’deki paylaşım kavgasından  kaynaklanan kaos ortamında kendi güvenliğini kendi gücü ve imkanlarıyla sağlamak durumundadır. Başbakan Yıldırım’ın, “Türk varlığı Başika’dan çıkmayacaktır” söylemi bu kararlılığın ifadesidir.