Siyasette tıkanma ve kötü gidiş yeterli alternatiflerin olmamasından kaynaklanır. Türkiye’de de zamanında Merkez Sağ liderliği birbirinin gözünü oyup, kendilerini yok etmeseydi bugün AKP’nin iktidar olması mümkün olamazdı. Yıllarca siyaset ve Milletvekilliği yapmış birisi olarak ifade ediyorum ki, AKP’nin gerçek oyu %15’i geçemez. AKP’nin aldığı %50’lere yaklaşan oy oranı içinde ANAVATAN ve Doğru Yol seçmeni çoğunluktadır. Bunlar, önlerinde başka seçenek kalmadığından, kerhen AKP’ye oy vermişlerdir.
17 Nisan 2014 günü, ANAVATAN Partisinin kurucusu Başbakan ve Cumhurbaşkanı, Büyük Devlet Adamı Rahmetli Özal’ın aramızdan ayrılışının 21. Yılı dolayısıyla, ANAVATAN’lılar Anıt Mezarda bir araya geldik. Bizler Özal’ın Milletvekilleri, Bakanları ve Partilileriydik. Hatta, yurtdışında yaşayan Özal aşıkları da gelmişlerdi. Özal Türkiye’nin önünde ışıklı bir vizyon açmış ve Türkiye’yi örnek haline getirmişti. Özal’ın yaptıklarına bugün bile ulaşmak mümkün olmamıştır. Özal’ın mezarı başında toplanan bizler, hiç kimse oraya zorla gelmemişti. Herkes kendinden, içinden gelerek rahmetli Özal’a vazifesini ifa etmek için gelmişti. Oradaki arkadaşlarımız sanki ANAVATAN yaşıyormuş gibi bir aradaydık. Milletvekilleri, Bakanlar, il ve ilçe başkanları, delegeler ve partililer…
Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimi 10 Ağustos 2014’te sonuçlanmış ve Sn. Erdoğan %51,7 oranıyla kazanmıştır. Sn. Erdoğan Çankaya Köşküne çıkarken, her dediğine evet diyecek, Sn. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nu Başbakan ve AKP Genel Başkanı yapmıştır. Hiç şüpheniz olmasın ki, Sn. Davutoğlu’nun kurduğu Hükümet Erdoğan tarafından belirlenmiştir. Basın organlarından okuyorum, diyorlar ki; Sn. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması belki de memleketin hayrınadır. Şunu ifade etmek gerekir ki, meri olan Anayasamızdaki statü değişmezse, Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’yi idare etme düşüncesi gerçekleşemez. T.C. Anayasasının ilgili maddelerinde yer alan Cumhurbaşkanının mevcut görev ve yetkileri değişmemiştir. Sadece Cumhurbaşkanı 5 yıllık süre için eskiden olduğu gibi, TBMM tarafından değil, halk tarafından seçilmektedir. Cumhurbaşkanı diyebilir ki, beni Millet seçti, bende devletin idaresinde Başbakan ve Hükümet kadar söz sahibiyim. Durum böyle değildir. Tekraren ifade ediyorum, Anayasada Cumhurbaşkanı ve Başbakanın görev ve yetkileri açık seçik vaaz edilmiştir.
Bizim Anayasamız tatbikatta parlamenter sistem Anayasası olup, yetki ve öncelik Başbakana tanınmıştır. Cumhurbaşkanının Çankaya’ya çıkması sadece bir seçimle ilgilidir. Başbakan ve Hükümet TBMM’de okudukları ve güvenoyu aldıkları programlarını icraata geçirmek mecburiyetindedirler. Cumhurbaşkanının icraatları açısından sorumsuzluğuna karşın, Başbakan ve Hükümet halka hesap verecektir. Bu hesap, önümüzdeki dönemde yapılacak Milletvekili genel seçimlerinde görülecektir. Seçimlerde seçime katılacak partinin başında olan AKP’li Başbakan yaptığı icraatlarla ilgili olarak, halka hesap vermek durumundadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan seçilmiş, Çankaya’ya oturmuş ve 5 yıl orada kalacaktır. Yapılacak seçimlerde Erdoğan için bir değişiklik söz konusu değildir. Tekraren söylüyorum, Anayasamız tüm sorumluluğu Başbakana vermektedir. Cumhurbaşkanlarının vatana ihanetleri dolayısıyla suçlanması ve bu konuda karar verilmesi yetkisi TBMM’ye aittir.
Bilindiği üzere, Cumhurbaşkanları kanunları veto yetkisine sahip olmakla birlikte, eğer Hükümet ısrar ederse Cumhurbaşkanı onaylamak durumundadır. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı seçilen zatın ben terleyen bir Cumhurbaşkanı olacağım, Bakanlar Kuruluna Başkanlık edeceğim, aşırı yetkiler kullanacağım, lafları abesle iştigaldir ve bu bir Anayasa suçu teşkil eder. Burada önemli olan Çankaya’nın Atatürk’ün makamı olduğunun bilinci içinde, Atatürk’e ve Atatürk ilkelerine saygı göstererek, daha önceki Cumhurbaşkanları olan Sn. Özal, Sn. Demirel, Sn. Gül gibi Çankaya’nın hakkını vermek ve tüm milleti kucaklayarak Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirmek esastır.