Siyasi Partiler 2011 yılı Genel Milletvekili Seçimleri kampanyalarında, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılına dönük gelişme tahminlerine yer vermişlerdi. Bu tahminler bana göre, birçok defa ifade ettiğim gibi, yeterli değildir. Türkiye’yi olması gereken yerde göstermemektedir.
Evet, özellikle son yıllarda Türkiye gelişmekte ve büyümektedir. Ancak, yetişmeye çalıştığımız ülkelerde boş durmayıp, ilerlemektedir. Onlara yetişmek için, bizim daha yüksek kalkınma hızı ile performans göstermemiz gerekiyor. Birkaç yazımda ifade ettiğim gibi, ben Türkiye’nin Cumhuriyetimizin 100. yılında 4 trilyon dolar GSMH, 1 trilyon dolar ihracat ve 300 milyar dolarda turizm hedeflerine ulaşmasını öngörmüştüm. Gerçekten bu hedefler iddialı, ancak ulaşılması gerekilen hedeflerdir. Uzun vadeli, perspektif plan hedeflerine ulaşmak için gereken hazırlıkları yapmak ve bu hedeflere nasıl ulaşılacağı konusunda tedbirler hazırlamak DPT’nin görevidir. Biz üçüncü 5 yıllık planı (1973 – 1977) hazırlarken, o zaman ki Hükümete 1995’e dönük olarak, uzun vadeli plan tedbirleri düzenleyip vermiştik. Ne yazık ki, Hükümetler DPT’nin hazırladığı bu planları uygulamaya geçiremediler. Eğer uygulanabilseydi, Türkiye’nin 1995 yıllarında, İtalya seviyesine gelmesi mümkün olabilecekti. Bu nedenle, Türkiye kalkınma yolunda gecikmiştir. Daha sonra Özal’ın başında bulunduğu ANAVATAN İktidarları zamanında, yeni değişim modeli harekete geçmiş ve Türkiye, o dönemde 75 yıllık Cumhuriyet tarihinde gerçekleştirilemeyen büyük proje ve işleri başarmıştı. Özal’dan sonraki yıllar iyi değerlendirilebilseydi, Türkiye bugün çok başka yerlerde olup, 2023 yılındaki hedeflere ulaşabilirdi. Tekrar ediyorum, uzun vadeli kalkınmanın yol ve yöntemini DPT Hükümetten aldığı makro hedefler doğrultusunda belirleyecektir.
2023 amaçlarına ulaşmak için, Türkiye’nin yıllık büyüme hızının %7’nin altında olmaması şarttır. Nitekim, TİSK tarafından hazırlanan ekonomi bülteninde, Türkiye’nin %12’lik Çin gelişmesi, %11’lik Hindistan gelişmesi, %9’luk Endonezya ve Rusya gelişmesini göz önünde tutarak, %5’ler değil, %8’ler oranında bir hızla büyümesi gerekliliği ifade edilmektedir. Türkiye gibi ülkelerde, kalkınmanın finansmanı için kaynaklar gereklidir. Bilindiği üzere, kalkınma, sermaye terakümüne ve bu sermayenin rantabl projelerde kullanılmasına bağlıdır. Kalkınmanın finansmanı için, öncelikle Türkiye’nin kendi kaynaklarına ihtiyaç vardır. Bu da tasarruf oranını %24’ün altında olmamasını öne çıkarmaktadır. Ayrıca doğrudan yabancı sermaye ve dış borç imkanlarının kullanılmasından çekinilmemelidir. Yeter ki, bu kaynaklar, doğru ve yerinde kullanılabilsin. Elde edilen kaynaklar, alakasız yatırımlara değil, büyümeyi mobilize edilecek mega projelere kanalize edilmelidir.Türkiye, dünyada toplam 1,2 trilyon dolar olan yabancı sermayeden, komik sayılabilecek miktarda istifade edebilmektedir. Tasarruf, yabancı sermaye, dış borç dengesi sağlandıktan sonra, yatırım, üretim aşamaları neticesinde, dahili tüketime ayrılacak mal ve hizmetlerden sonra, ihracat ve dış ticaret etkinliğine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu noktada, ben herkesin endişe duyduğu dış açık konusunda tereddütlü değilim. Eğer kaynaklar verimli kullanılabilir, ihracat ve turizm etkinleştirilirse, dış açığın bir tehlike olması gündemden düşer. Türkiye, biraz hamleyle ihracatını 140 milyar dolarlar seviyesine getirmiştir. Bu yeterli değildir. Afrika, Güney Amerika, Asya başta olmak üzere, yeni pazarlar bulunarak, ihracat seferberliği gerçekleştirilmesi ve mevcut  pazarlara daha yüksek meblağlarda ihracat yapılabilmesi için her türlü gayret sarf edilmelidir. Örneğin bugün ABD’nin ithalatı içinde, Çin, Japonya ve hatta Güney Kore’nin payı, Türkiye değerleriyle mukayese edilemeyecek ölçüde, yüksek rakamlara ulaşmıştır. Yukarıda ifade ettiğim yeni ihracat pazarlarına, Türkiye’nin ihracatının kalite ve kantite olarak artması, 2023’de hedeflenen 1 trilyon dolarlık rakama ulaşmayı imkan dahiline sokacaktır.
Türkiye’nin en kolay ulaşabileceği gelir hedefi turizmdir. Türkiye turizmde dünyanın en hızlı gelişen ilk üç ülkesi arasındadır. Rahmetli Özal ile başlayan turizm hamlesi ile bir zamanlar sadece 20 bin turistlik yatağa sahip olan Türkiye’nin bugün yatak sayısı 800 bine ve 5 yıldızlı turistik tesis sayısı ise 1000’e ulaşmıştır. 2023’deki turizm hedefine ulaşmak için 3000, beş yıldızlı turistik tesise ve üç milyon yatağa ihtiyaç vardır. Mevcut turistik belgeli tesisler Antalya, Muğla, İzmir eksenindedir. Bunlara ilave olarak, Kapadokya ve Karadeniz’de Anadolu’da turizm potansiyelinin katlanarak arttırılması gerekmektedir. Londra, Paris, Roma, New York gibi tek başına büyük turizm potansiyeline sahip olan şehirlerde, mevcut tesislere ilave olarak, daha pek çok tesis yaratmak gerekir. Bugün üniversitelerin elinde olan tarihi binalar, askeriyede kışla garnizon olarak kullanılan yerler ve tüm tarihi binalar, örneğin İTÜ Taşkışla, Gümüşsuyu, Maçka binaları, Mimar Sinan ve Galatasaray Üniversitesi, Kabataş Lisesi, Deniz Meslek Lisesi gibi yerler ve askeri tesisler restore edilerek, turizmin hizmetine verilmelidir. Bu askeri tesislere ve üniversitelerde, şehrin en elverişli yerlerinde, yepyeni, modern ve çağdaş binalar yapılmalıdır. Örneğin, Teşvikiye’de rahmetli Vali Lütfü Kırdar tarafından sanat merkezi olarak tasarlanan o güzelim binanın, teknik lise olarak nasıl kullanıldığına inanamıyorum. Hatta Balmumcu, Selimiye kışlaları bile 5 yıldızlı otele dönüştürülebilir. Turizme büyük katkı sağlayacak olan üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, yat turizmi ve yat limanları fevkalade önemi haizdir. Tüm bu tesislerin devreye alınmasıyla, Türkiye’nin 300 milyar turizm gelirine ulaşabileceğine inanıyorum. Bir zaman yönetiminde görev aldığım ve Rahmetli Özal’ın talimatlarıyla, kabuk değiştirerek, çağdaş, modern, ulaşım düzeyine gelen Türk Hava Yolları, bizim bıraktığımız çizgide, gelişmesini olumlu yönde sürdürmektedir. THY’nin turizme katkısı fevkalade önemlidir. Ancak ne yazık ki, bir zamanlar 30’a yakın yolcu gemisi olan Türkiye, bugün denizlerini kullanamamakta ve turizme katkı yapacak kurvaziyer deniz turizmi imkanlarından yoksundur. Bu acı bir durumdur.
Türkiye 2023 yılına kilitlenirken, insani gelişme ve refah indikatörlerini de yükseltmek mecburiyetindedir. Bu hususu ayrı bir makalemde ele alacağım. Ancak, bugün dünyanın 17. büyük ekonomisiyiz diye övünürken, Türkiye Birleşmiş Milletler insanı gelişme göstergelerinde 182 ülke arasında, 90. sıradadır. Bu bir ayıptır. 2023 hedeflerine ilişkin bu gelişmeleri ifade ederken, ne yazık ki hazırlanan orta vadeli program ve 2012 bütçesi, bu hedeflere ulaşmakta bir basamak niteliğinde değildir. Bununla beraber, bugün başta Avrupa Birliği olmak üzere, bütün dünyada ekonomik ve finansal krizler sürerken, Türkiye’de ekonominin çok kötü olmadığını da ifade etmek isterim. Türkiye, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılında, daha büyük ve Türk halkının refahını sağlayabilecek hedeflere layıktır.