“Biz milliyet fikirlerini tatbike çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını fazla faaliyetle gidermeye çalışmalıyız… Osmanlı İmparatorluğu içindeki çok çeşitli topluluklar, hep milli inançlarına sarılarak, milliyetçilik idealinin gücü ile kendilerini kurtardılar. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler. Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş. Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu saygıyı, hissi, fikri ve fiili olarak, bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim.’’ (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)

Türkçülük, Türk milletinin ruhudur. Yaşlı dünyamıza iz bırakan kimliğimizin mührüdür. Ardımızda kalan binlerce yıllık özgeçmişimizin hamurudur. Türkçülük, Türk milletini yüceltmek demektir. Türkçülüğü, Kürtçülük gibi bölücülüktür diye niteleyebilmek için, Türk Milletinin tarih sayfalarına kazıdığı o muhteşem tarihi, kendine has niteliklerini göz ardı etmek demektir. Böyle bir niteleme tarihimize yapılan en büyük haksızlıktır.

Bu nedenle de: 

Okullarımızda her sabah okunan andımızın neden kaldırıldığını,

Devletimizin kuruluşuyla yaşıt pek çok önemli kurumumuzun, kuruluşumuzun başında bulunan T.C. kavramının neden silindiğini,

Bu ülkede alt kimlik, üst kimlik tartışmalarının, söylemlerinin ne zaman başladığını,

Yakın bir süre önce, ‘biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık’ söylemini de iyi değerlendirmek gerekir… 

Tarih bilmek; bugünü, geleceği doğru yorumlamakta bize yardım eden en önemli kaynaktır. O nedenle günümüzde yaşanan kargaşaları, siyasi gelişmeleri, savaşları iyi tahlil etmek gerekir. 

Evet, ülkemizde terör tehdidine odaklı içeride ve çevresinde sıkıntılı bir süreç yaşanmaktadır ama bu da geçecektir. 

Milletimiz 4000 yıllık tarihi ile büyük bir ulus; devletimiz, 1500 yıllık tarihi ile büyük bir ülkedir. Bu ülkenin yaşayan bir tarih hafızası vardır. Geçmişte yaşadığımız benzer sıkıntılar bu unutmaz hafızada kayıtlıdır.

Orta Asya’dan günümüze ardımızda kalan o muhteşem tarih, Türk Milletinin neden büyük bir ulus olduğunu anlatan yegâne gerçektir. 

Yakın tarihimizde; 50’li, 60’lı, 70’li, 80’li, 90’lı yıllarda yaşadığımız tüm sıkıntılar nasıl aşılmışsa; günümüzde yaşanan sıkıntılarda aşılacak; demokrasiye olan inancımız, aklı ve iradesi hür yurttaşlarımızın şaşmaz irade gücü, bu sıkıntılı dönemi aşmamızın en önemli nedeni olacaktır.

Bu sıkıntıları aşmamızın en büyük gücü birlikteliğimizdir. Bunun yolu; sevgiyi, saygıyı, birbirimizi anlamayı, anlayışlı olmayı tüm ülke sathına yaymamızdan geçmektedir.

Bu gücümüzdür ki, ardımızda kalan yüzlerce asırlık tarihimize damgasını vurandır… 

Her gün şehit cenazelerinin kaldırıldığı ülkem; canımdan aziz bellediğim vatanım, güzel Türkiye’m:

Bunların hepsi geçecek, bu acılı dönem mutlak surette bitecek. Çağdaş yarınların aydınlattığı, pırıltılı yıllar da gelecek.

Ortak aklın doğrularını savunan, vatanımızın bölünmez bütünlüğünün tehdit altında olduğunu bilen, milletimizin arasına içeriden ama en çok da dış güçler tarafından türlü nifak sokulmak istendiğinin farkında olan yurttaşlarımız; 

Yaşanan tüm acılara, olumsuzluklara, dayatmalara nasıl ki, tarihin içerisinde yaşanmış benzer olaylarda hak ettiği yanıtı vermişse; bu akıl tutulmalı sürece de en doğru, en çarpıcı yanıtı yine verecektir.

Yeter ki birbirimize olan güveni, yürek birlikteliğimizi kaybetmeyelim; birbirimize sımsıkı sarılalım. İster aile birlikteliğimizle, ister kardeşlik ilişkilerimizle, ister dostlukla, ister arkadaşlıkla ama sadece sevgiyle, saygıyla, toplumsal uzlaşının gücüyle.

Unutmayalım ki; doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, bu cennet vatan, bu gazi topraklar her karışı şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu vatan bizim, hepimizindir. Bu ülke hepimizin son yuvası, son toprak parçasıdır. 

Türkiye Cumhuriyetini kuran temel düşünce, Türkçülüktür. Atatürk, Türkçülüğü devletimizin temel felsefesi yapmıştır. Atatürk, 20. yüzyılda yetişen en büyük Türkçü ve inanmış bir Türk milliyetçisidir.

Atatürk’ün Türk milletinin esarete düşmemesi, Türk yurdunun parçalanmaması için verdiği mücadele; onun büyük bir Türk milliyetçisi olduğunun en güzel kanıtıdır.

Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Arap’ıyla, Çingene’siyle, Sünni’si, Alevi’siyle; Türkiye Cumhuriyeti Devletini hep birlikte kurduk. Devletimizin kuruluş destanını, bu coğrafyaya kan ve can bedeli ödeyerek kazıdık. 

Ortak dilimiz, ortak dinimiz, ortak ülkümüz, ortak geleneklerimiz, ortak göreneklerimiz ve tarihsel birikimimizle atalarımızdan yadigâr bu aziz vatan toprakları; birlik ve beraberliğimizin, bölünmez bütünlüğümüzün imzasını taşıyan misak-ı milli sınırlarıyla çevrelenmiş bu vatan; sonsuza değin bizimle yaşayacaktır.

Dünya var olduğu sürece, bu coğrafyada adeta kan çanağından hep birlikte çıkardığımız bu devlet, sonsuza kadar yaşayacak, vatan bellediğimiz bu topraklarda; bir ve beraber olmamızın gücüyle, bugüne kadar her olumsuzluğun üstesinden nasıl geldiysek, bundan sonra da öyle gelinecektir.

Tarih sayfaları; 

Türk Milletinin tanımını asırlardan beri böyle yaptı, böyle anlattı. Bundan sonrada böyle yazıp, böyle belleyecektir. 

Türkçülük, bölücülük demek değildir; Türk milletinin ruhudur. Yaşlı dünyamıza iz bırakan kimliğimizin mührüdür. Ardımızda kalan binlerce yıllık özgeçmişimizin hamurudur. Türkçülük, Türk milletini yüceltmek demektir.

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, bu gazi topraklarda yaşayan yurttaşlarımıza vermiş olduğu kimlik; 

‘’Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti’’ denir, tanımlamasıyla belirlenmiştir. Yüce Atatürk’ün; ‘’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ ifadesiyle, vatandaşlık bağı ile bu vatana bağlı her yurttaşımızı Türk olarak tanımlamıştır.

Günümüz dünyasında; nasıl ki, Rusyalı değil Rus, Fransalı değil Fransız, İtalyalı değil, İtalyan tanımlamaları geçerli ise; Türkiyeli değil Türk, tanımlaması da doğru olandır ve geçerlidir.

Hele ki, Türkçülük kavramının başına bir de Ata kelimesi eklendiğinde; 

"Atatürkçülük Milliyetçiliği’’ Sonsuza değin yaşayacak Türkçülüğün-Milliyetçiliğimizin en doğru ifadesidir.