Kendimizi ifade etmek için kullandığımız, anladığımız, anlaşılacağımız, hayatımızda ki çok önemli, en önemli kazanımımız, dilimiz. Dilimiz, kendimizi ifade şeklimiz, ifade edileni doğru anlama yetimiz. Ağız ve dil somut bir kazanım, sahipliğimiz olsa da kullandığımız dili, lisanı tam ve doğru bilmek çok daha önemli. İstem dışı ağzınız da, diliniz de somut bir kayıp, eksiklik olsa dahi kendinizi ifade edebiliyor iseniz meselenin ağız da dilde değil, kullandığınız dili bilmekte olduğunu anlayacaksınız. Eksik, yarım, manasız kalmamak için kullandığımız dili iyi, çok iyi bilmemiz gerek. Türkçemiz, dilimiz sadece konuşma dili değil, uzak coğrafyalara ve farklı zaman dilimlerine de ulaşabilmektir.
Minimum on asırdan bahsedilen insan yaşamı ve geriye dönük olarak bilgilere ulaşmakta kullanılan yöntem yine dildir. Günün şartları ve şekillerle sembollerle günümüze ulaşan çizimlerdir. Türkçe Dünyamız da kullanılan diller içinde ilk sıralardadır ki, övünç kaynağımız.
 
Vatanımızın kurtuluşu ve çağdaş seviye ye ulaşması için tüm ayrıntıları da gözden kaçırmayan “Mustafa Kemal Atatürk” dilin önemine binaen “Türk Dil Kurumunu” kurmuş ve çalışma ilkelerini şu şekilde belirlemiştir.
 
“Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla kurulmuştur. Cemiyetin kurucuları, hepsi de milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları olan Sâmih Rif'at, Ruşen Eşref, Celâl Sâhir ve Yakup Kadri'dir. Kurumun ilk başkanı Sâmih Rif'at'tır. Türk Dili Tetkik Cemiyetinin amacı, "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek" olarak tespit edilmiştir. Kurulan cemiyet bu amacını Türk dilini tetkik ve elde edilen neticeleri neşir ve tamim ederek gerçekleştirecektir. Bu amaca ulaşmak için de şu yol takip edilecektir: 
1. Toplanıp ilmî müzakerelerde bulunmak
2. Türk dilini kendi meşelerine, tekâmülüne ve ihtiyaçlarına göre tespit ve tedvin etmek
3. Türk dilini tetkike yarayacak vesaik ve malzemeyi elde etmek, eski kitaplardan ve memleketin her mıntıkasındaki halk dilinden derlemeler yapmak ve yaptırmak
4. Cemiyet mesaisinin semerelerini her türlü yollarda neşre çalışmak.”
 
1932’deki ilk Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül, ülkemizde “Dil Bayramı” olarak kabul edilmiştir. Dil bayramımız olan 26 Eylül farkındalık, gözden geçirme ve önemseme yıldönümüdür. Gözümüze ilişen önemli şahsiyetler dil önemi ile ilgili şu vurgularını tarihe ve insanlara miras bırakmışlardır;
“Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk”
“Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk”
 
“Konfüçyüs'e sorarlar:
-Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız ilk olarak ne yapardınız? Büyük düşünür şöyle karşılık verir: “Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım ” ve dinleyenlerin meraklı bakışları karşısında sözlerine devam eder: "Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir ...”
“Düşünce dili çürütürse, dil de düşünceyi çürütebilir. George Orwell”
“Düşünce dilden, dil düşünceden doğar.Eflatun”
“Dilinizi daima iyi kullanınız o, sizi saadete götürdüğü gibi, felakete de götürebilir. Hz. Ali (r.a.)”
“Dil ile düğümlenen, diş ile çözülmez.Kaşgarlı Mahmud”
“Bir dilin kuvveti, yabancı olanı itmesi değil onu yutmasıdır.Wolfgang Van Goethe”
“Anlayış ve bilgiye tercüman olan dildir, insanı aydınlatan dilin kıymetini bil.Yusuf Has Hacib”
“Başka dile uymaz ananın sesi,Her sözü ararsan vardır Türkçesi. Ziya Gökalp”
Tarihimizde ve ülkemizin her yöresinde dilimizin önemi anlaşıldığın da, iletişim ve kültürel yayılma da harikalar yaratıp, yaşayabileceğimizin umut ve temennisi ile.