“Bediüzzaman’ın İslâm ortak paydasında Türk-Kürt kardeşliğine vurgu yapan kuvvetli ifadeleri (var. Nitekim şöyle der): ‘Ben her şeyden evvel Müslümanım ve...Türklere hizmet ettim ve yüzde doksan dokuz menfaatli (yararlı) hizmetim Türklere olmuş ve en çok hayatım Türkler içinde geçmiş ve en sadık ve halis kardeşlerim Türklerden çıkmış. Ve İSLÂMİYET  ORDULARININ  EN KAHRAMANI  TÜRKLER olduğundan, MESLEK-İ KUR’ANİYEM  CİHETİYLE,  HER MİLLETTEN  ZİYADE  TÜRKLERİ  SEVMEK  VE  TARAFTAR  OLMAK  KUDSÎ HİZMETİMİN  MUKTEZASI  (GEREĞİ)  OLDUĞUNDAN...TÜRK  MİLLETİNE  HİZMET ETTİĞİMİ, hakikî ve civanmert bin (şimdi milyonlarca) Türk gençlerini işhad edebilirim (şahit gösterebilirim). ( Tarihçe-i Hayat, s.356)’   
     “Kürtlerin bilhassa dikkat etmesi gereken önemli hususlardan birini ise, talebelerinden Muhsin Alev’in aktarımıyla Said Nursî şöyle ifade ediyor: ‘Eğer Kürtler İslâm milliyetini esas alarak hareket ederlerse, bölücü bir unsur olmak yerine, ittihad-ı İslâma sebep olacaklardır...(Necmeddin Şahiner, Son Şahitler, cilt:1, s. 220)’
     “Emperyalist güçlerin Osmanlı’yı parçalayıp taksim etme plânlarını yürürlüğe koydukları bir dönemde, Kürtler adına hareket etme iddiasıyla ortaya çıkan Şerif Paşa ile Ermeni Boğos Nubar Paşa arasında, bağımsız Kürdistan ve Ermenistan için karşılıklı olarak birlikte çalışma taahhüdü ihtiva eden (çalışma sözünü içine alan) bir anlaşma yapıldığı haberi üzerine, Kürtlerin temayüz etmiş (ileri gelen) diğer iki temsilcisiyle birlikte Said Nursî’nin ortak bir açıklama yaparak bu  girişimi reddettiklerini deklare etmeleri.
     “7 Mart 1920 tarihli İkdam gazetesinde yayınlanan bu açıklamada, dört buçuk asırdan beri vahdet-i İslâmiyenin (İslâm birliğinin) fedakâr ve cesur hizmetkâr ve taraftarları olarak yaşamış ve dinî geleneklerine sadakati hayatlarının gayesi bilmiş olan Kürtlerin, henüz beş yüz bine yakın şehitlerinin kanı kurumadan; şişlere geçirilen yetimlerinin ve gözleri oyulan ihtiyarlarının hatıralarını teessürle (üzüntüyle) anarken, İslâmiyetin zararına olarak tarihî ve hayatî düşmanlarıyla anlaşma yapmak suretiyle, dine olan sıkı bağlılıklarının hilâfına (aksine) ayrılıkçı emeller takip edemeyecekleri vurgulanıyor; Kürt millî vicdanının bu hissiyatına aykırı davranan kişileri tanımayacakları ve yegâne (tek) emellerinin dinî ve millî vahdetin muhafazası olduğu ilân ediliyordu. (Eski said Dönemi Eserleri, s.106-107.)
     “Bediüzzaman 17 Mart 1920 tarihli Sebilürreşad dergisinde yayınlanan beyanatında da aynı konuya devam ediyor: Boğos Nubar’la Şerif Paşa arasındaki anlaşmaya en susturucu ve beliğ cevabı, şark vilâyetlerindeki Kürt aşiret liderlerinin çektiği protesto telgraflarının verdiğini ifade ile,  ‘Kürtler camia-ı İslâmiyeden (İslâm camiasından / toplumundan) ayrılmaya asla tahammül edemezler. Bunun aksini iddia edenler, Kürtlük namına söz söylemeye selahiyettar (yetkili) olmayan beş-on kişiden ibarettir’ diyordu.
     “Bu anlaşmayı hazırlayan ve Şerif Paşa’ya imzalattıran fanatik Ermenilerin maksadının Kürtleri aldatmaktan başka bir şey olmadığını, güdülen hedefin Kürtleri bir ‘millet-i tâbia’ (uydu kavim) haline getirmek olduğunu ve aklı başında hiçbir Kürdün buna taraftar olamayacağını ifade eden Said Nursî ‘Kürtlük davası pek manasız bir iddiadır. Çünkü her şeyden evvel Müslümandırlar.’ diye devam ediyor ve şunları söylüyordu:
     “ ‘...Hakikî Kürtler, kimseyi kendilerine vekil-i müdafi (müdafaa vekili) olarak kabul etmiyorlar...Kürdistan’a verilecek muhtariyetten (özerklikten) bahsediliyor. Kürtler ecnebi (yabancı)  himayesinde bir muhtariyeti (yerinden yönetimi) kabul etmektense ölümü tercih ederler.’
     “Onun yine aynı dönemde gündeme getirilen muhtariyet ve adem-i merkeziyet (özerklik) talep ve tekliflerine karşı çıkması, meselâ bu yöndeki görüşleriyle bilinen Prens Sabahaddin’e, adem-i merkeziyet fikrinin doğuracağı sakıncaları geniş ve ayrıntılı bir şekilde izah etmesi de her hal ve şartta birlik ve bütünlüğün muhafazası ve bu manaya zarar verebilecek fikir ve girişimlerden kesinlikle uzak durulması noktasındaki hassasiyetini ortaya koyuyor.”
     (Kâzım Güleçyüz - Ömer Ergün)