PROF. DR. TURAN YAZGAN’I, KAZAK BİLİM ADAMI MUHTAR ŞAHANOV’U VE TÜRKSOY GENELSEKRETERİ DÜSEN KASEİNOV’U MİNNETLE VE ŞÜKRANLA ANMAMIZ GEREKİR
Atatürk sonrasında unutturulan Nevruz’un Türkiye’de yeniden kutlanmasını sağlayan Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı Porf. Dr. TURAN YAZGAN’ı, Sovyetler Birliği döneminde “İslam’ın kalıntısı” gerekçesiyle yasaklanan Nevruz’un bütün Türkistan coğrafyasında bir Türk Bayramı olarak kutlanmasını sağlayan Kazak aydını MUHTAR ŞAHANOV’u ve Nevruz’u bir Türk Bayramı olarak, UNESCO’nun  “İnsanlığın Maddi Olmayan Kültürel Mirası” listesine yazdıran Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY Genelsekreteri DÜSEN KASEİNOV’u Türk kültürene yaptıkları unutulmaz katkılardan dolayı minnetle, şükranla anmamız gerekir.


NEVRUZ BİR TÜRK BAYRAMIDIR
Milletler, kısaca, tasada ve kıvançta ortak davranış sergileyen, aynı kültürü benimsemiş toplumlar olarak tanımlanırlar. Kültür, değer yargılarının şekillendirdiği ortak yaşam biçimidir. 
Her milletin belli bir süreçte ürettiği, benimsediği gelenek, görenek ve inançların sosyal yaşama yansıma biçimlerinden biri de bayramlardır. Toplumlar, kendilerini millet yapan kültürlerini yaşatmak, tarihte yaşadıkları önemli olayları, önemli insanları anmak amacıyla yılın belli günlerini bayram olarak kutlamaktadırlar. Nevruz da, Türk mitolojisine göre, Ergenekon’dan çıkış günü olarak, bir uyanış, diriliş günü olarak, Türk Dünyası’nda binlerce yıldır kutlanmakta olan çok önemli bir bayramdır. 
Türk Dünyası’nda yaygın olarak ‘Nevruz’ olarak anılan ‘Yenigün’, Türkistan’da,Türk kültüründen etkilenen geniş bir coğrafyada ve Amerika kıtasındaki kızılderililerde ortak ritüellerle kutlanan bir Türk bayramıdır. 
Türk tarihinde Nevruz, yani Yenigün, toprağın ve hayatın canlanışı, baharın başlangıcı, kısaca yeniden doğuş demekti. Yeryüzündeki Türklerde, Türk kökenli tüm topluluklarda ve Türk kültürünün etkili olduğu coğrafyalarda, bu kutlu günün birbirine benzer şenliklerle ve coşkuyla kutlanıyor olması, kökü çok eskilere uzanan ortak bir bayram olduğunun en somut göstergesidir. Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügat’it Türk isimli eserinde “Türklerde yılın başlangıcı Nevruz’dur. Oniki Hayvanlı Türk Takvimi’nin başlangıcı da 21 Mart Nevruz günüdür” demektedir.

NEVRUZ OLARAK ÜNLENEN YENİGÜN’ÜN 
4652. YILINI KUTLUYORUZ
12 Hayvanlı Türk takvimi’ne göre, bu yıl Yenigün’ün, yani Nevruz’un 4652. yılını kutlayacağız. Nevruz, ‘yenigün’ anlamında Farsça bir kelimedir. 
Türk Dünyası’nın binlerce yıllık bu ortak bayramının Farsça, “Nevruz” olarak ünlenmiş olmasını, ‘Batı’ya açılan tarihi İpek Yolu üzerindeki İran’ın stratejik konumunun Türk dili üzerine olan etkisi’ olarak açıklayabiliriz. 
Firdevsi Şehname’sinde Nevruz geleneğini İran’a bağlamaya çalışır, fakat, Milat öncesi döneme ait İran kaynaklarında Nevruz’la ilgili hiçbir bir kayıt yoktur. Adının Farsça olması, bu kutlu günün bir Türk bayramı, Ergenen Kün= Yenigün olduğu gerçeğini değiştire- mez. Bugün Nevruz/Yenigün, Türkistan’ın altı Türk devletinde (Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tataristan),  KKTC’de ve dokuz özerk cumhuriyetinde ortak bir bayram olarak kutlanmaktadır. 

TÜRKLERİN YENİGÜN KUTLAMALARI ÇİN KAYNAKLARINDA DA KAYITLIDIR
Eski Çin kaynaklarında Hunların, Milattan önceki yüzyıllarda, 21 Mart günü kırlara çıktıkları, şenlikler yaptıkları yazılıdır. Uygur duvar resimlerinde de (Karahoça) “Yenigün” kutlamaları ayrıntılı olarak resmedilmiştir. Türklerin çok eski tarihlerden beri yaşamı düzenleyen kurallar ve devlet yönetimi konusunda yılın belirli günlerinde toplantılar yaptıkları bilinmektedir. 
Asya Hunları’nın, Mete Han (Mao-tun) döneminden başlayarak, yılda üç kurultay düzenledikleri Çin kaynaklarında kayıtlıdır. İlki, önemli davetlilerin katılımıyla hükümdar sarayında, dini konuların ele alındığı ikincisi Lung Kalesi’nde, üçüncüsü de, atların semirdiği sonbaharda Tailim’de yapılırdı. 
Bütün bu dini ve siyasi toplantıların her yılın aynı gününde yapılabilmesi için Türkler, kendilerine özgü bir alfabe yarattıkları gibi, bir de Oniki Hayvanlı Türk Takvimi oluşturmuşlardı. Bu takvimine göre, bu yıl Yenigün’ün 4652. yılını kutladığımızı hesaplayabiliyoruz.
Nevruz/Yenigün Bayramı, Türk Dünyası’nda bir yeniden doğuşun, bir dirilişin simgesidir. Ergenekon Destanı ile bağlantılı olarak düşünüldüğünde Ergenen Kün=Yenigün, uyanan tabiatla özdeşleşmek, ataların ruhlarını yadetmek, birbirinin gönlünü almak, dayanışmak yoluyla milli benliğinin ve milli kimliğinin farkında olduğunu göstermek amacıyla yapılan bir kutlama, bir bayramdır. 
Nevruz olarak ünlenen Yeni Gün kutlama geleneği, 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre 4652 yıldır bütün Türkistan coğrafyasında aynı anlamda, aynı ritüellerle kutlanan bir diriliş, bir uyanış, bir kurtuluş bayramıdır. Tapusu Türk’ündür, patenti Türk’ündür. O nedenle, Kürt’ü Türk’ten ayrıştırma çabaları, ancak Türk tarihini bilmeyenlerin inanabileceği bir aldatmacadır. 
21 Mart günü Türk Dünyasında ortak bir bayram olarak kutlanan Nevruz (YENİ GÜN) konusu, çeşitli kaynaklarda önemli bir yer tutar.. Çin kaynaklarında, Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’inde, Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügatit Türk’ünde, Firdevsi’nin Şehname’sinde, Nizam-ül Mülk’ün Siyasetname’sinde, Melik Şah’ın takvim’inde, Akkoyunlu Uzun Hasan’ın kanunlarında Nevruz’un izleri vardır. 
1990’da bağımsızlığına kavuşan Türkistan’daki kardeş ülkeler, Nevruz Bayramı’nı milli bayram ve tatil olarak kabul etmişlerdir. Türkiye de, 1991’de, bu bayramı Türk Dünyası ile birlikte ortak kutlanan bir bayram olarak kabul etmiş, fakat tatil ilan etmemiştir.
Geçmişte olduğu gibi Cumhuriyet’in ilk yıllarında da coşkuyla kutlandıktan sonra uzun yıllar unutulan Nevruz/Yeni Gün, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan’ın çabalarıyla canlandırılmış ve resmi törenlerle kutlanmaya başlanmıştır. 
Rahmetli Hocamız Turan Yazgan bir konuşmasında o günleri şöyle anlatmıştı: “Tarihin bilindiği devirlerden beri Türkler, Ergenekon Bayramı kutlamaktadırlar.
Pek çok şeyi değiştirdiğimiz gibi, Ergenekon Bayramı’nın adı da Nevruz’a dönüşmüştür. 
Ergenekon Bayramı veya Nevruz, canlanma bayramı, dirilme bayramı kurtulma bayramı, yeni bir hayata geçiş bayramı olarak Türkler tarafından daima kutlanmıştır, kutlanmaktadır. 
(…) Biz 1990’da, Türk Dünyası’nda gözlediğimiz kutlamaları dikkate alarak, Vakıf bünyesinde bu bayramımızı “Nevruz” ve “Ergenekon’dan Çıkış” adıyla kutladık. Dağılmaya yüz tutan Sovyetler Birliği’nde bayramın kutlanmaya başlanması bir bakıma Rusya’ya bir isyandı. Rus ırkçılığına karşı bir hareketti; zira, daha Sovyetler Birliği devam ederken kutlanmaya başlamıştı.”

SOVYETLER BİRLİĞİ DÖNEMİNDE YASAKLANAN NEVRUZ KUTLAMALARI KAZAK BİLİM ADAMI MUHTAR ŞAHANOV’UN ÇALIŞMALARI SAYESİNDE YENİDEN KUTLANMAYA BAŞLAMIŞTI 
Sovyet Birliği’nin nüfuz alanındaki Türkistan coğrafyasında Neuruz/Yeni Gün kutlamaları, “İslamiyet kalıntısı” gerekçesiyle 1926 yılında yasaklanmıştı. Binlerce yıllık Türk bayramı Nevruz/Yeni Gün, Muhtar Şahanov gibi Kazak aydınlarının ısrarlı baskılarıyla 1988 yılında yeniden canlandırılmış ve resmi bayram ilan edilmişti. Muhtar Şahanov o ilginç süreci şöyle anlatıyor:
1988’in başlarında Kazakistan Komünist Partisi Merkezi Komitesi’nin Birinci Sekreteri Gennadiy Kolbin’e özel bir yazı göndererek Nevruz Bayramını tekrar canlandırma meselesini gündeme getirdim. Teklifim Gennadiy Kolbin tarafından Kazakistan Komünist Partisi Merkezi Komitesi’nin Bürosu’na sunularak değerlen- dirmeye alındığında meseleyi sadece iki kişi desteklemişti. Onların biri Kazak SSC Bakanlar Kurulu Başkanı Sayın Nursultan Nazarbayev, ikincisi ise Kazakistan Komünist Partisi Merkezi Komitesi’nin İdeolojiden Sorumlu Sekreteri Özbekali Janibekov idi. Büronun diğer üyeleri ise olumlu bakmamışlardı.”
Muhtar Şahanov gibi Kazak aydınlarının ısrarlı çalışmaları sonucunda Nevruz Bayramı, o zamanlar Sovyetler Birliği’nin hegemonyasında olan Türkistan coğrafyasında, önce Kazakistan’da daha sonra da Özbekistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Tacikistan, Türkmenistan gibi kardeş ülkelerde “Türk hakları resmi bayramı” olarak kutlanmaya başlandı.
Şahanov bir konuşmasında Nevruz’un Türkiye’de yeniden kutlanmasıyla ilgili olarak şunları anlatmıştı: “1986’da, Jeltoksan Ayaklanması’nı inceleyen heyetin eşbaşkanı olduğum dönemde, Türk Dünyası Araştır- malar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan’ın davetiyle Türkiye’ye geldiğimde, resmi olarak uzun yıllardan beri kutlanmayan Nevruz Bayramı’nın tekrar canlandırılmasıyla ilgili ayrıntılı  sohbetler yaptık. (…) Prof. Dr. Turan Yazgan’ın Türkiye’de Nevruz Bayramı’nın özel statüde kutlanmasına vesile olduğu da tarihi bir gerçektir.”

ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ TEŞKİLATI (TÜRKSOY) GENELSEKRETERİ DÜSEN KASEİNOV’UN GİRİŞİMİYLE NEVRUZ/YENİ GÜN BAYRAMI, UNESCO’NUN “İNSANLIĞIN MADDİ OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASI” LİSTESİNE ALINDI
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY’un Genelsekreteri Düsen Kaseinov’un ısrarlı çalışmaları sonucunda, Türkistan coğrafyasında binlerce yıldır kutlanan insanlığın en eski bayramı olan Nevruz/Yenigün, UNESCO ve çeşitli Amerikan üniversitesi çatısı altında geleneksel ritüellere uygun olarak kutlandı ve Nevruz’un Türk kültürüne ait etkinlik olduğu bütün dünyaya duyurulmuş oldu. UNESCO, 30 Eylül 2009 tarihinde, Nevruz Bayramı’nı “İnsanlığın Maddi Olmayan Kültürel Mirası” listesine aldı ve 10 Mayıs 2010’dan itibaren, BM Baş Asamblesi’nin 64. kararına uygun olarak 21 Mart, “Uluslararası Nevruz Günü” olarak kabul edildi. 

TÜRK DÜNYASI ORTAK  BAYRAMINI, FARSÇA OLAN ‘NEVRUZ’  ADIYLA DEĞİL, TÜRKÇE ADIYLA, YANİ ‘YENİGÜN’ OLARAK KUTLAMALIDIR
Türk Dünyası’nda Nevruz kutlamaları Ergenekon Bayramı olarak da anılmaktadır. Ergenen= yeni, Kon= kün, gün çözümleme- sinden yola çıktığımızda Ergenekon, ‘Yenigün’ anlamına gelir. Farsça’da Nevruz, yenigün demektir. Bu etimolojik çözümlemeyi gözönüne aldığımızda Ergenekon, düşmanlardan gizlenip, yıllar yılı türeyip çoğaldığımız kutlu mekanın adı değil, o kutlu mekandan çıkış günümüzün adı olmalıdır. 
Türkçe’de ergen(mek), tohumlanmak, üreme yeteneği kazanmak, ergenlik çağına ulaşmak anlamındadır. Ergenen Kün de, dirilişin, çoğalışın, büyümenin temellerinin atıldığı gün, tabiattan emeğinin karşılığını isteme günü, ilk yaz günüdür. Bu açıdan bakıldığında, Türk Dünyası’nda bu kutlu günün Nevruz adıyla değil, bundan böyle, Türkçe adıyla, ‘YENİGÜN’ olarak kutlanmasını önermeliyiz. Bu konuda ısrarcı olmalıyız ve bunu başarmalıyız. İnsanlığa yazı yazmayı öğreten Türklerin, en önemli ortak bayramlarını Farsça adla anmaları, Türk tarihine ve kültürüne yapılan affedilmez bir haksızlıktır. 
Yeni Gün kutlu olsun, Türk Dünyası’na mutluluklar getirsin..