Pakistan Türkiye arasındaki ilişkileri hep iyi, samimi ve dostane olmuştur. Her iki ülkenin hakları da birbiri çok sever. Bunu ben defaatla gittiğim Pakistan’da şahit olmuşumdur. 1988 yılında Türk kamuoyuna ilk kez mülakat yaparak tanıttığım Mesud Ahtar Şey’in son kitabı “Modern Pakistan Edebiyatı” ismini taşıyor. Hem de Mesud Bey kitabını Türkçe olarak yazmış. Tam bir Türk aşığı olan Mesud Ahtar Şeyh’i aradan geçen 24 yıl sonra bu kez İstanbul’da görüştüm. 85 yaşındaki Mesud Bey yaşlı delikanlı görünümdeydi. Kızı Mediha hanımla birlikte Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesini ziyaret etti. Fakülte dekanı Prof.Dr.Ulvi Avcıata ve Prof.Dr.Mehmet Ahlatçıoğlu ile birlikte uzun uzun sohbet etme imkanı bulduk. Sohbetimize Prof.Dr.Niyazi Kahveci ve Yard.Doç.Dr.Songül Demir’de iştirak etti. Mesud Ahtar Şeyh, Türkiye’ye ilk defa 1963 yılında gelmiş. O yıllarda Türkiye’nin yapısal olarak Pakistan’dan daha geri olduğunu belirten Mesud Bey, şimdi ise Türkiye’nin Pakistan’dan her alanda fersah fersah ileri olduğunun altını çiziyor. Türkiye’de Harp Akademilerinde kurmaylık eğitim alan Mesud Bey, emekli orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun kurmaylıktan sınıf arkadaşı olduğunu söyledi.   
Mesud Ahtar Şeyh Türkçeyi hem anlıyor, hem konuşuyor hem de yazıyor. Türkçe olarak yazılmış son kitabı, ulusal ve bölgesel modern Pakistanlı yazarların ve şairlerin hikâyeleri ve şiirlerinden oluşmaktadır. Ahtar Şeyh, “Modern Pakistan Edebiyatı” adlı kitabının Türk insanlarına Pakistanlı edebiyatçılarını ve çalışmalarını tanıtacak ilk Türkçe yazılmış kitap olduğunu söyledi. Şeyh, ilerlemiş yaşına rağmen, Türkiye’ye karşı duyduğu sevginin, iki kardeş ülkenin yakınlaşmasına katkıda bulunan buna benzer çalışmalar yapmaya ittiğini söyledi. Ayrıca, Türk ve Pakistanlı tanınmış yazarlarının kitaplarının tercüme edilmesi, iki ülkenin insanları arasındaki anlayışı geliştireceğini ve insanları yakınlaştıracağını söyledi.
Mesud Akhtar Şeyh’in kaleme aldığı 24 kitabı bulunuyor. Kitapları Orhan Kemal, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet, Reşat Nuri Güntekin, Ali Nar, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Ömer Seyfettin, Sabahattin Ali, Sezai Karakoç, Tarık Buğra, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Çetin Altan, Haldun Taner, İsmet Bozdağ, Mustafa Miyasoğlu ve Fetullah Gülen gibi birçok tanınmış Türk yazarların edebiyat çalışmalarından oluşuyor. Kitaplarının yirmisi Türkçe’den Orduca ve İngilizceye tercüme edilmiş öykü, şiir ve romanlardan oluşuyor. Mesud bey aynı zamanda 500’ün üzerinde Türkiye, Kıbrıs ve Ermeni konusuyla ilgili makaleleri günlük bir gazetede neşretmiş. 
Yazdığı kitabın, “Türklere Pakistan edebiyatı ve edebiyatçılarını tanıtacak ilk Türkçe kitap” olduğunu vurgulayan Şeyh, kitabında Pakistanlı çağdaş yazar ve şairlerin eserlerinin yanı sıra folklorik bazı eserlere de karşılaştırma yapılabilmesi amacıyla yer verdiğini söyledi.
Şeyh, kitabı Pakistan’da Türkiye büyükelçisi olarak görev yapan Hasan Kemal Gür’e ithaf ederek, “Bu çalışmalar iki kardeş ülkenin yakınlaşmasına katkıda bulunacak” dedi.
1967 yılında başladığı Türk edebiyatını Urduca, Pencapça ve İngilizceye tercüme ettiği şiir, hikâye ve romanların çok beğenildiğini ve 1987 yılından itibaren ise bu çalışmalarının kitaplaşarak bugüne kadar süregeldiğini belirtti. Şeyh, zamanla Türkiye’den de Pakistan edebiyatının tanınmasına ilişkin istekler geldiğini ve bazı edebiyat dergilerinde de Pakistan edebiyatından Türkçeye çevirilerinin yayınlandığını belirtti. 
Şeyh, Ermenilerin “soykırım” iddialarını da araştırdığını ancak Ermeni iddialarının doğru olmadığını, İngilizce yazdığı “Lies, Lies, More Lies” (Yalanlar, Yalanlar Daha da Yalanlar) kitabında ele aldığını söyledi. “Arşivlerin Osmanlı Türkçesiyle yazılması nedeniyle Türk gençleri bunları okuyamıyor ve Ermenilere karşı yazamıyorlar. Doğrusu Türkler Ermenileri öldürmedi” dedi. Gerçekte ise 1. Dünya savaşı sırasında pek çok cephede birden savaşan Türklerden geride yalnızca kadın, çocuk ve yaşlıların kaldığını, bunların Ermenilerin saldırılara uğradığını ayrıca Ermenilerin askerlere malzeme taşınmasını ve yardım gitmesini engellemek için köprü, demiryollarını sabote ettiklerini ve Türk hükümetinin de bunu önlemek amacıyla Ermenileri göç ettirdiği vurguladı. 
Göç esnasında bozuk yollar nedeniyle yolculuğun uzadığını, gıda ve ilacın da zamanında gelemediği hatırlatan Şeyh, “Yalnız Ermeniler değil, bu durumda onları götüren Türkler de ölüyordu. Ben de arşivleri tarayarak bulduğum çeşitli örnekleri yazdım” dedi. 
Pakistan’da Türk etkisi
Şeyh, Türkiye’yi ve Türk edebiyatını çok sevdiğini ifade ederek, doğusundan batısına Türkiye’yi karış karış gezdiğini ifade etti. Üzerinde çalıştığı “Canım Türkiyem” isimli bir kitabının olduğunu ve birkaç ay içinde bu kitabın da yayımlanacağını söyleyen Şeyh, Türkçenin Pakistan dilleri üzerindeki etkisi üzerine de çalıştığına ve araştırmalarını kitaplaştıracağına değinerek, Pakistan’daki pek çok kasabanın isminin sonunda “köy” kelimesinin yer aldığına dikkati çekti. Şeyh, bunun dışında da Türk ve Pakistan halkına ait atasözlerini konularına göre ayırdığı kitabını da yakın bir zamanda yayınlamayı planladığını kaydetti.
Pakistan ve Türkiye ilişkilerinin günden güne kuvvetlendiğine işaret eden Ahtar, Türkiye’de Urdu dilini, Pakistan’da ise Türkçeyi bilenlerin çok az olduğunu ve bu dillerin öğretilmesi için iki ülkede de daha çok çalışılması gerektiğinin altını çizdi. 
Türk dostu ve aşığı Mesut Ahtar Şeyh, Pakistan devlet başkanı merhum Ziya-ül Hak’a on bir yıl Türkçe tercümanlığını yapmış emekli kurmay albay. Mesut Bey’i böylesine önemli bir o kadar güzel eserler kaleme aldığı için tebrik ve teşekkür ediyorum. Kendisine hayırlı uzun ömür dilerken, Türkiye’deki Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin Türkiye’ye böylesine hizmet etmiş 24 eser kaleme almış bir insan hakkında yüksek lisans ve doktora tezinin yapılmasını öneriyorum. Son olarak Türkiye ve Pakistan arasındaki ilişkilerin daim dostane ve kuvvetli olmasını diliyorum. Zindebat Pakistan (yaşasın Pakistan). Yaşasın Pakistan Türkiye dostluk ve kardeşliği…