Türkiye doğusu batısı ile endişe içinde. Toplumumuz da devamlı bir panik ve tedirginlik var.
Belirsizliği yaşadığımız bu son günlerdeki terör sağanağı, ülke tamamını etki altına almış durumda. Daha çok Doğu Anadolu’da ve Başkent Ankara’da yaygınlaştı.
10 Ekim 2015 Türkiye tarihindeki en kanlı katliamdan sonra 17 Şubat 2016’da yine acımasızca yapılan patlama ile Ankaralılar, çoluk çocuk herkes dehşet içinde.
İnsanlar evlerinden çıkmaya korkuyorlar. İhtiyaçları olmasa evden dışarı çıkamayacak kadar kaygı durumundalar.
Ruh sağlığını etki altına alan Ankara patlamalarında yetişkinler kadar çocuklar, gençler de etki altına girmiş durumda.
“Kalabalıkta durma, metroya binme, dikkatli ol. Allah seni korusun çocuğum.”
Uyarılarıyla evden okula giden öğrenciler, aileler oldukça tedirgin.
Büyük küçük herkes etrafında gördüğüne şüpheli bakıyor. Elinde bir paket taşıyan birini, trafikte yanında duran aracı gördükçe bir an önce yakınından uzaklaşmaya çalışıp;
“Acaba yanında canlı bombamı var.” diye şüpheye kapılıyor.
Kaygı ve endişeyi yaşayıp paranoya giden bir halk topluluğu oluverdik.
Aile, arkadaş ilişkileri bile gerginlikte olup, kimselerin karşısındakini anlamaya, dinlemeye tahammülü yok. İki büyük bomba sesi ile yankılanan Başkentte yaşamak; her an bir patlama olabilme endişesini ve gözünüzün önünde onlarca insanların kan gölünü görme korkusunu bilinçlere yerleştirmiş.
Anne ve babalarının yanı sıra, sosyal medyadan, haber bültenlerinden duyum alan çocuklar daha sıkı anne ve babaya sarılma ihtiyacı duyuyorlar. Zaten çok öz güvenli olmayan, duygusal biz Türk halkı güvensizliği zirve de yaşıyoruz.
Suriyeli mültecilere merhamet gösteren yürekli halk onlara bile endişe ile bakıyor. Herhangi bir Suriyeli görünce neredeyse, üzerinde taşıdığı bir canlı bomba ile yaşamını kaybedeceği hissine kapılıyor.
Başkent ortasındaki Kızılay meydanından gelip geçen onca insanın çoğu kez ayağı kayıyor, kendini toparlayıp hemen işine doğru hızla yol alıyor. Sanki arkasından saldırgan bir köpek kovalıyormuş korkusu ile yükselen tansiyon, hızla çarpan kalp çarpıntısı ile hem psikolojisi bozulurken hem de beden sağlığı riske giriyor.
Hain terör dursa bile uzun süre akıllardan, bilinçlerden silinmeyecek travmalar alınmış durumdayız.
“Canım Türkiye’m travmalar ülkesi” oldu!
Barış olgusu neredeyse unutulmuş. Ne olacağını bilmediğimiz zifiri karanlıkların sabahına uyanma endişesindeyiz...
Bilemiyoruz!
Gerilim silah sesleri ve patlamalar ne zaman, bitecek sorusu akıllara gelse de, sonucu bilemiyoruz. Bu belirsizlik, karanlık bir yolda nereye gidileceğini bilmeyen bir yolcu gibi toplumun ruh sağlığını tehlikeye götürüyor.
Ankara’da yaşayanları tehdit altında tutan patlamalar sonrası ne kadar ciddi emniyet önlemleri alınsa da, Ankaralı yetişkin, yaşlı ve çocukların acilen psikodestek almaları gerekmekte.
Bir ülkede insanların ruh sağlığı düzelmedikçe asla o ülkede sevgi yeşeremeyecek. Korku kin ve öfkeyle psikolojileri etki altına alınıp verim düşüklüğüne, mutsuzluğa, güvensizliğe ve sevgisizliğe doğru ilerleyecek.
Yetkililerin acilen toplum ruh sağlığı için gerekli önlemleri alıp Doğu Anadolu’da ki terör kurbanı insanlara ve Ankara travması yaşayan halka ruh sağlığı uzmanlarıyla destek vermeleri gerekiyor. Yoksa kaygılı günlerdeki endişe ve panik ile her birimiz psikolojik bozuklukların hastası olacağız.
Tehlikesiz sevgi sağlık dolu yarınlar hepimizin olsun.