Kur’ân-ı Kerim’de, kıssası geçen Peygamber’ler arasında en fazla du’ası kabul edilen ve du’a’ları en çok kıssa ile bize vahyedilen Peygamber, Ceddü’l-Enbiya, Nuh Tufanından sonra gelen pek çok Peygamber’in, husûsiyle Sevgili Peygamber’imizin de atası, ceddi olan, Haz.İbrahim aleyhisselâm’dır. Kur’ân-ı Kerim’de hakkında uzuncA bir sure bulunan İbrahim aleyhisselâm. 

“Hatırla ki, İbrahim şöyle demişti; “Rabbim! Bu şehri (Mekke’yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.” (İbrahim 14/35) 

“Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem’inin (Ka’be’nin) yanında ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki, bu ni’metlere şükrederler.” (İbrahim 14/37) 

(Haz.İbrahim eşi Hâcer ve oğlu İsmail’i Filistin topraklarından Mekke’ye götürdü Ka’be yakınlarında (Nuh Tufanında, sulara gömülüp duvarları kaybolmuş Ka’be’nin arsa’sının yakınlarında susuz, çorak sert kayalık bir yere bırakmıştı. Allâh-u Teâlâ, Haz.İbrahim’in du’a’sını kabul etti. Orada daha sonraları zemzem adı verilecek Mübârek bir su fışkırdı ve gitgide Mekke tamâmen meskûn bir belde haline geldi. 

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle. Ey Rabbimiz! Du’a’mı kabul et!” (İbrahim 14/40) 

“Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve mü’minleri bağışla!” (İbrahim 14/41) 

Bu du’a, İbrahim aleyhisselâm’ın bir du’a’sı olup Cenab-ı Hakk bu du’a’yı bize vahyetmiştir. Bakara Sûresi, 201.âyetinde geçen: Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!” meâlindeki du’a ile birlikte, Müslümanlar tarafından farz namazlar, revâtip sünnetler ve bütün nâfile namazların kaîde-i Ahîresinde (son oturuşta), tahiyyattan sonra, Salli Bârik ile birlikte du’a olarak okunmaktadır. 

Kur’ân-ı Kerim’de, du’a makamında –du’a niyyetiyle okunan, hattâ, du’a niyyetiyle okunduğu için, diğer âyetleri ve sureleri okurken şart olan abdestli olmak, Besmele okumak gibi zarûretlere bile riâyet edilmeyebilinir. 

Bu sûre ve âyet’lerin en başında Fâtiha Suresi gelmektedir. “Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve yüce Kur’ân’ı verdik.” (Hicr 15/87) 

“Allah sözün en güzelini birbirleriyle uyumlu ve bıkmadan tekrar tekrar okunan bir kİtap olarak indirdi. Rab’lerinden korkanların, bu kitabın te’sirinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hemde gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu kitap, Allah’ın dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidâyet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.” (Zümer 39/23)

“Sebu’l-Mesânî” terkibi pekçok hadis metninde geçmektedir ki, tekrarlanan yedi, bıkmadan usanmadan okunan ve asla hükümleri eskimeyen yedi, ma’na’larına yorumlanmıştır. Abdullah İbn-i Mes’ud, Abdullah İbn-i Ömer, Abdullah İbn-i Abbâs gibi ilk dönem sahâbî müfessirler, Bakara ve A’raf surelerinin de içinde bulunduğu altı uzun sure ile Yunus Suresi veya birleştirilerek Enfal ve Tevbe, yedi uzun suredir, demişlerdir. Bu sureler’in ekserisi, Medine’de nâzil olmuş, farz’lar dinî hükümler medenî ve şahıslar hukuku, ibret verici haber ve kıssalar bu sureler’de tekrarlanmaktadır. 

Haz.Ömer, Haz.Ali ve İbn-i Mes’ud ile İbn-i Abbâs’tan nakledilen başka bir rivâyete göre, “Sebu’l-Mesânî”den murad, Fâtiha Suresidir. Zirâ, Fâtiha namazlarda her rek’atte ve her ne zaman Kur’ân okunsa başlangıç sure olarak okunmaktadır. 

Ba’zı yorumcu’lar da, Fâtiha Suresi, yedi âyetten ibarettir ve iki kerre nazil olduğu için “Sebu’l-Mesânî” iki kerre indirilen ve yedi ayetten ibaret, müteşekkil Fâtiha, demişlerdir. 

Fâtiha, başında bulunan Besmele ile birlikte yedi âyettir. 

İmam-ı Â’zam Ebû Hanife ve diğer ba’zı fakihlere göre, Besmele Fâtiha’dan ve diğer surelerden bir âyet değildir. Sadece Neml Sûresi’nin 30.âyetinde geçen besmele âyettir. Diğerleri sure başlarına teberrüken konulmuştur. Onun için namazlarda sesli olarak okunmamaktadır. Aralarında İmam-ı Şâfî’nin de bulunduğu diğer ba’zı fakihler, besmele, Fâtiha ve diğer surelerin ilk âyetidir. Şâfî’ler besmeleyi namazda âşikâr okurlar. 

Besmele’nin de Fâtiha’dan bir âyet olduğu kabûlüne göre, yedi âyetten müteşekkil Fâtiha’nın ilk dört âyeti Rabbimize, “Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla” “Hamd (övme ve övülme) âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” “O, rahmandır ve rahîmdir.” “Ceza günü’nün mâlikir.” (Fatiha 1/1, 2, 3, 4) 

5., 6., ve 7.âyetleri ise bizlere kullara aittir. 

“Rabbimiz ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.” 

“Bize doğru yolu göster.” “Kendilerine lütûf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil! Âmin!” 

Âyetü’l-kürsî, “Allah, O’ndan başka ilah yoktur, O, hayydir, (diridir), Kayyûm’dur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Gökler’de ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O’na hiçbir şey gizli kalmaz.) O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (Bakara 2/255) 

Allah’ın yüce sıfatlarını ve eşsiz kudretini anlatan bu âyetin azameti, onu okumanın büyük sevabı ve te’sirleri hakkında sahih hadisler vardır; Efendimiz bir hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyurmuştur: 

- Kur’ân’da en büyük âyet, Âyetü’l-kürsî’dir. Onu okuyana Allah bir melek gönderir, onun hasenatını (güzelliklerini ve sevaplarını) yazar. İçinde okunduğu evi, şeytan otuz gün terkeder. O eve kırk gün sihir ve sihirbaz giremez. Yâ Alî! Bunu evladına, ailene ve komşularına öğret... Başka bir hadiste ise: Günlerin hayırlısı Cum’a, sözlerin üstünü Kur’ân, Kur’ân’ın en önemli suresi el-Bakara, Bakara’nın en büyük âyeti de “Âyetü’l-Kürsî’dir” buyrulmuştur. 

(Hayy, Lügatta diri, canlı ma’nasınadır. Allah’ın sıfatlarından olup, devamlı var olan, kesintiye uğramayan, varlığı ezelî ve ebedî olan demektir. Kayyûm, ise, bütün mahlûkatın idaresini bizzat yürüten, hepsini hisaba çeken, demektir.) 

Bir başka hadiste: 

- Her kim, farz namazların herbirinin arkasında Âyetü’l-Kürsî’yi okursa onu ölümden başka cennete girmekten men’edecek hiçbir şey kalmaz. –Yâni ölünce doğru cennete gider- Ve ona ancak sıddîk veya âbid olanlar devam eder. Ve bunu her kim yatağına yatarken okursa Allah onu kendisine ve komşusuna ve komşusunun komşusuna ve etrafındaki hânelere emin kılar.” 

BAKARA SÛRESİ’NİN SON İKİ ÂYET-İ KERİME’Sİ: 

Bedir gâzî’lerinden, Ebû Mes’ûd (Ukbe) radiyallahu anh’den Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Bakara Suresi’nin sonunda iki âyet (var) dır ki, onları her kim bir gece’de okursa (o gece düşmanlardan eminlik ve Allah’a kulluk için) bu âyetler ona yetişir!.. buyrulduğu rivâyet edilmiştir. 

Bu âyet’lerin meâlleri şöyledir: 

“O Peygamber (Muhammed) Rabbinden kendisine indirilen Kur’ân (ın Allah’tan geldiği)e inandı. Mü’minler de (inandılar). Peygamberle ümmetinin hepsi Allah’a O’nun meleklerine, O’nun kitaplarına ve O’nun Peygamber’lerine, biz, Allah’ın Peygamber’lerinden hiçbirisinin arasını ayırd etmeyiz! diye inandı(lar). Ve: 

- Rabbimiz (buyrukların)ı dinledik ve onları tuttuk, şimdi bizi yargılamanı dileriz. Çünkü en sonu sana varılacaktır! dediler. Allah hiçbir cana zorla iş buyurmaz. Ancak gücü yeteni buyurur. Her canın kazandığı hayır kendi faydasına, kazandığı şer de kendi zararınadır. Rabbimiz! Bizden önceki şu ümmetlere yüklediğin gibi bizim üstümüze de ağır yük yükleme! Rabbimiz! Bize gücümüz yetmeyen şeyler de yükleme!.. Bizden günahları sil; Kusurlarımızı ört, bastır; bize merhamet buyur!. Rabbimiz, sen bizim sâhibimizsin!.. Kâfirler gürûhuna karşı da bize yardım eyle!.. 

Bakara Suresi’nin bu iki âyeti, iman ve i’tikadı zarîri olan en büyük maddeleri ihtiva etmektedir. Bununla beraber, “Allah hiçbir cana zorlu iş buyurmaz,” kavliyle başlayıp sure’nin sonuna kadar devam eden yedi de du’a kelimeleri vardır. 

Müslim’in bir rivayetine göre Bakara Suresi nâzil olup da Resûlüllah tarafından okunduğu zaman, her du’a kelimesi okundukça Allâhu Teâlâ tarafından: 

- Du’a’nı kabul ettim! buyrulmuştur. Hadisi Müslim’den gayri, Buhârî, ve Sünen-i Erbea sâhipleri de rivâyet etmişlerdir. 

Ebû Zerr-i Gifârî’den rivâyeti gelen bir hadiste de bu iki âyetin öğrenilmesi ve kadınlara, çocuklara öğretilmesi emrolunmuş, bunların hem Kur’ân, hem du’a oldukları bildirilmiştir. Haz.Alî de: 

- Aklı başında, İslâm ni’metine ermiş, hiçbir kimse, sanmam ki, bu iki âyeti okumadan uyumuş olsun! demiştir. 

Bu âyet-i Kerime, Mi’rac Gecesi Peygamber’imize Cebrail’in tavassutu olmadan bilâ vâsıta olarak indirilmiştir. 

Şakird’lerin “Cevşen”i hattinden fazla i’zâm etmeleri, Cevşen’e çok ma’na’lar yüklemeleri üzerine açtığımız bu du’a bahsini bir hayli uzattığımın farkındayım. Müsaadelerinizle bir veya iki yazı daha yazmak niyyetindeyim. Kur’ân-ı Kerim’de ve sahih hadis’ler’de me’sûr du’a’ları bir tarafa bırakıp, sırf çerçi usûlü para kazanmak için yanlarında bulundurdukları “Du’a Kodeks”inden her hastalığa, karın ağrısına, baş ağrısına, mide bulantısına reçete yazar gibi du’a yazanların, du’a Mecmu’ları çıkaranların ipliklerini pazara çıkarmak bizim boynumuzun borcudur...