Konfüçyüs, Hükümdar'ın isteği üzerine bir süre için şehrin yönetiminde olmayı kabul etti. Altı gün izledi. Yedinci gün yüksek memur Şao-Çeng'i idam ettirdi, cesedin üç gün açıkta kalmasını emretti.

Öğrencileri çok şaşırmışlardı, yanına gittiler, sordular: "Şao-Çeng bu şehirde hatırlı ve kuvvetli bir adamdı. Şimdi şehrin yönetimini aldıktan sonra ilk işiniz onu astırmak oldu. Bu yaptığınız doğru mudur? Bildiğimiz kadarıyla bu adam haydutluk, hırsızlık yapmamıştı." Konfüçyüs "yaptığımın nedenlerini size anlatayım" dedi ve anlattı: "Dünyada beş ağır suç vardır; haydutluk ve hırsızlık bunların arasında değildir, daha sonra gelirler. Bu beş suç şunlardır:
 
- Birincisi uyumsuz ve asi bir tabiatla birlikte gözü peklik,

- İkincisi aşağı bir hayat tarzıyla birlikte inatçılık,

- Üçüncüsü çenesinin kuvvetli olmasıyla birlikte yalancılık,

-Dördüncüsü herkesin ayıbını, kusurunu aklında tutmakla birlikte herkesle dost geçinmek, 

- Beşincisi hak ve adalet duygusu olmamakla birlikte yaptığı haksızlıkları süslü ve parlak gerekçeler arkasına gizlemek.
 
Şao-Çeng'de bunların beşi de vardı. Nereye gitse taraftar topluyor, hizipler yaratabiliyordu; aldatıcı fikirlerini parlak konuşmaların arkasına gizleyebiliyordu, zulmüyle adaleti tersine çevirebiliyordu. Aşağılıklar birleştiği zaman ortaya çok güçlü bir kötülük çıkar. Ben de şehir halkı için tasalanmak yerine bu adamı idam ettirmeyi tercih ettim."

Konfüçyüs’ün bahsettiği tiplerin başlıca icraatları,

Yaptığı haksızlıkları, zulümleri, topluma faydalı işler olarak sunmak.

En büyük başarıları, başarısızlıklarını başarıymış gibi anlatmak,

Yalanlarını başka bir yalanla örtmeye çalışmak,

Toplumun değer yargılarını yıkarken değerlere önem veriyormuş gibi algı yaratmak,

Daha inançlı nesil yaratmak derken tüm dini, milli ve insani duyguları yok etmek.

Maddi kayıplardan daha zararlısı ise milletleri millet yapan gelenekleri birlikte yaşama arzularını ortak paydalarını ortak duygularını yok etmektir bir topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Hangi makamda ve mevkide olurlarsa olsunlar bir kanser hücresi gibidirler önlem alınmadığı sürece hastalıklı hücreler gibi zamanla tüm halkı etkiler ve kalıcı hasarlar bırakırlar.

Asalaktırlar, kan emicidirler, tek doğruları vardır; kendi doğrularıdır,  özgürlüklere karşı yarasa etkisi gösterirler.

Davranışları yapaydır, tuzaktır.

Yıkıyorken yapıyor gibi görünürler, döverken seviyormuş gibi davranırlar.

Yok, ederken yeniden kuruyormuş gibi yaparlar, bozarken tamir ediyormuş gibi yaparlar.

Alırken veriyormuş gibi görünürler, sizden biri değilken içinizden biriymiş gibi davranırlar.

Sayamayacağımız kadar hünerlidirler çünkü bütün enerjilerini yok etmek ve kalplerindeki kötülüğün yayılması için harcarlar. 

Konfüçyüs bu yüzden asmıştır, engellenemez duruma gelmeden idam ettirmiştir. Aslında yapılan iş toplum yararınadır.  O gaddar kişinin asıl hedefi adalettir. Adalet tüm insanlığın ortak malıdır. 

Adaletsiz toplumlarda mal ve can güvenildiğinden bahsedilemez.  Adaletin olmadığı yerde huzur ve güvenden dem vurulamaz hukuktan söz edilemez. Çünkü adalet tüm insanlık ve yeryüzünden yaşayan canlıların yaşamı için gereklidir. 

Adalet güçlünün değil haklının hakkını savunur ve korur. Haksızlığa meyilliler her zaman adalet düşmanı olmuşlardır.