Hoca kürsüye çıkar.

Doğruluk, dürüstlük, hak, hukuk uzun uzun anlatır. 

Cezasını anlatır. 

Hak katındaki karşılığını ifade eder. 

Cemaat pür dikkat dinler. 

Cemaatte bulunan tüccar vaazdan etkilenir.

Vicdanı sızlar. 

Erteler.

Kendini telkin eder.

Bu kez geceleri uykusu kaçar. 

Uyuyamaz hale gelir.

Dayanamaz.

Hesabını yeniden gözden geçirir. 

Maliyeye dilekçe yazar.

Gelir vergisi beyanımda hata var.

Eksik yatırdım. 

Geceleri gözüme uyku girmiyor. 

Bu nedenle kayıtlarımı yeniden inceledim.

Eksik miktarını tespit ettim.

On iki bin lira daha ödeme yapmaya karar verdim.

Düzeltme  beyannamem ektedir.

Eğer geceleri yine de uyuyamazsam

Geri kalan kısmını da göndereceğim. 

Peygamber efendimiz ( s.a.v ) "Her ümmetin bir imtihanı vardır. Benim ümmetimin imtihanı da mal iledir." buyuruyor. Ne hazindir ki paraya ve mala teslim olmayanımız çok nadirdir. Kur'an-ı Kerim'de mal çoğaltma ve biriktirme hırsına ve inanın zaaflarına dikkat çekilir.

Peygamberimiz de "İnsanoğlunun bir vadi dolu altını olsa bir vadi daha ister. Onun gözünü toprak doyuracak" diyerek ölüm gelinceye kadar insanda hırsın var olacağını haber verir. 

Günümüzde bunun örnekleri çok.

Hazine arazisi gidiyor.

Vergi ödenmiyor.

SGK'da türlü oyunlar dönüyor.

Teşvikler, hibeler vesaire. Hepsinde bir taktik var. İnsanlar rant elde ediyor. Yol buluyor. 

Sonra da kendilerini rahatlatıyorlar. 

Neymiş İstihdam Vergi ödemez. 

İstihdam elektrik, su, kira  ödemez. 

Sonrası gün gelir bakmışsınız batmış. 

Hele ki göz yummuşsak hep beraber batmışısız. Bize müstehak.

Er ya da geç çıkar. 

Çaldığın kadarı elinden alınır. Nasıl kazandıysan öyle harcarsın. 

Hayat tıpkı deniz gibidir. Yavaş yavaş doldurursun, santim santim alırsın. Doldurursun denizi. 

Gün gelir bir yağmur, fırtına, dev dalgalar ne varsa geri alır. 

Bu kadar basit. 

Ne yazık ki günümüzde bir çok ticaret erbabı hileyle, hurdayla yollarını bulmaya çalışıyorlar. 

Her ne kadar yasalar tüketiciyi koruyor gibiyse de, ne yazık ki sahte balları, peynirleri,  GDO lu ürünleri, kullanım süresi geçmiş ürünleri, içinde ne olduğunu bilmediğimiz sucukları, pastırmaları tüketmeye devam ediyoruz.  Tüm bunların nedeni insan faktörü olarak ticari ahlaka dayanıyor. Daha fazla kar uğruna insanların sağlığıyla oynanıyor.  Yediklerimizi içtiklerimizi sorgular hale geldik. 

Bir de  kurnazlığın kitabını yazmış küçük çaplı esnaflar var.

Pazarda hayatta ilk defa karşılaştığınız bir esnafa bu kaça dediğinizde: sana 5 tl olur! diyor. Nasıl yani? Niye bana, başkasına değil mi? Oysa herkese aynı şeyi söylüyor. O zaman niye gerçek fiyatı etikete yazmıyorsun! Başka bir klasik (Müşteri) Bu bana biraz küçük geldi. cevap; giydikçe açılır. Aynı mal bir başka müşteri; Biraz büyük mü acaba? Cevap; yok yok giydikçe çeker toplar kendini.

Bu mal artık üretilmiyor başka yerde bulamazsınız başka bir klasik. 

Devam ediyorum. Her rengin altına giden bir ürün seçtiniz. "O elinizdeki tek kaldı başka yok." Alın diye demiyorum ama bu size çok yakıştı. 

"Bir sorun çıkarsa getir. ben hep burdayım ablacım" Bir de kapatıyoruz, zararına satış yalanı var. Bunu kocaman afişlerle yazıp yıllarca çalışan mağazalar var. 

Taktiklerin hepsı yalana dayalı. 

Bir malı satarken ki şaklabanlıklar ve sonradan bir sorun çıktığında düşman muamelesi yapmalar. Yasal hakkını kullanmaya cesaret edemeyen vatandaşı sürüm sürüm süründürmeler. 

Sattın bitti. Gerisini düşünme. Ve satarken her yol mübahtır. Düşünce bu!.

Oysa ki her Müslüman esnaf, tüccar her neyse kendisine şu soruyu sormalıdır. 

Dinimizin yasakladığı ticaret usullerine uydum mu? Malımın içinde başkasının hakkı var mı? Yanımda çalıştırdığım işçilerin emeğini hakkıyla ödedim mi? 

Özetle Müslüman bir ticaret erbabı ahirette haklarını gasp ettiğim kimseler yakama yapışırsa nasıl kurtulurum diye düşünmelidir. Maddi menfaatleri yüzünden ahiretini kaybetmemelidir.