Değerli okurlarım,  ‘terörü durdurmak imkansız değildir’  başlıklı yazımın üçüncü bölümünde  askerimizin  gücünü kırmak adına  planlanan senaryolara bir nokta koymuş, Avrupa Birliğinin (AB) ne olup, neler yapabileceğinden  bahsetmiştim.

Şimdi de,  3’cü  bölümde  değindiğim, ülkemizin olmazsa olmazı, varlığımızın yegane teminatı olan  Silahlı Kuvvetlerimizi çökertmek uğruna oynanan oyunları dile getirmeye  devam edeceğim. 

Malumunuz,  2 dünya harbinden çıkan ülkelerin yaralarını sarmak ve  dünyaya barışı (!) getirmek maksadıyla  yapılan antlaşmalar(!), ( BM, NATO vb.)  bırakın barışa hizmet etmeyi,  adeta savaşları körüklemiştir.                                                                                      

Komünizm  tehdidi dile getirilerek tuzak anlaşmalara imza atmak durumunda bırakılan  ülkeler Milli Hedef ve Menfaat’lerini  hiç ilgilendirmeyen ve/fakat   emperyalistlerin çıkarına hizmet eden  bu savaşlarda  amiyane tabirle ‘insan deposu’ olarak   kullanılmışlardır!..

Şimdi de, 1945 den bu yana yapılan anlaşmalarla  sürüklendiğimiz savaşlara bir göz atalım!...

1950 Kore’de , 1993-1994 Somali’de , 1993-1995 Bosna/Hersek ’de, Yugoslavya’da , Arnavutluk’ta , İran- Irak’ savaşında, Irak’ın Kuveyt’e saldırısında,  2002-2005’de Afganistan’da  Mehmetçiklerimizi bir hiç uğruna heba ettiğimizi söylemek yanlış olmaz!                                                                                                                                 
Üç bölümde de açıklamaya çalıştıklarımı dikkate alarak terörü durdurmak istiyorsak eğer,  ülkemiz üzerinde oynanan  aşağıdaki oyunları görme,  sorunlara  acilen  çare bulma mecburiyeti vardır!..                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 
Özellikle son  20  yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri  ve ülkenin hayati değerdeki kurumları acımasızca yıpratılmıştır!...

Kimler tarafından?  

Polisin, askerin ve adaletin  içine sızılarak, ülkemizi yaşanamaz hale getiren  dışarıdan güdümlü! İçerden  destekli (!)  Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması  FETÖ/PDY)  tarafından tabii ki!...

Peki ne yapılmıştır? 

Ergenekon’la başlayıp,  Balyoz, Kafes, Yakamoz, casusluk vb. sözde darbeler bahane edilerek suçsuz ve  günahsız asker, sivil bir çok insanımız  hiç yok yere hapse atılıp, fiziksel  ve ruhsal işkenceye maruz  bırakılmıştır!..

Tutuklu yargılanacağını adı gibi bilen  ve/fakat yabancı ülkede askeri ataşe olarak görev yapan nice  yürekli silahlı kuvvetler personeli çağrıldığında, hiç çekinmeden ve de koşarcasına yurda dönmüşlerdir!. Darbe yapma eylemi üzerinde doğru değerlendirme  yapabilmek adına  bu cümleye özel dikkat!

Ülkemizde  1982 Anayasasından kaynaklı olarak silahlı kuvvetlerin  bir boşluğunu bulduğunda  darbe girişiminde bulunacağı  sıkça dile getiriliyordu ya!.. Hal böyle olunca bu görüşü teyit eder  tarihi açıklama 27 Şubat 2016’da Adalet bakanı Bekir Bozdağ tarafından  dile getirilmiştir. 

Yapılan aşağıdaki  açıklamaya lütfen  özel dikkat!!

 “Şu andaki anayasamız millet sözleşmesi değil, bir darbe sözleşmesidir. Kendi dönemimizde  Türkiye’nin; Balyoz, Ergenekon, Kafes, Yakamoz, Eldiven gibi darbe teşebbüslerine sahne olduğunu, yapılan yasal düzenlemelerle darbecileri ‘yargı’ önüne çıkartıldığını 

Konu, darbe yapmak olunca öncelikle önemli bir saptamayı unutmamak gerekiyor! 

Darbeyi yaptıranlar  büyük güçlerdir.(AB-D) Yapanlar ise  küresel güçten güdümlü taşeronlardır! Sizler ne demek istediğimi  anladınız!..

Darbe yapmaya hevesli  asker söz konusu olunca, sözde darbe girişimlerinden  tutuklu olarak yargılananların son durumuna yine özel dikkat derim! 

Yapılan duruşmaların sonunda asılsız, mesnetsiz suçlarla mahpus yatan  vatanseverler  suçsuz bulunarak beraat  etmişlerdir!..NOKTA! 

Hal böyleyken  sorarım sizlere, yukarıda belirttiğim açıklamalar dikkate alındığında TSK. darbe yapar mı? Bence yapmaz. Sizce yapar mı?      Devam edecektir..

AÇIKLAMADÜZELTME! :

Önce Vatan/ Yeni Çağrı gazetelerinde kaleme aldığım 'Terörü durdurmak imkansız değildir' ana temalı  yazımın 3’cü bölümünde  kurduğum bir cümleye, yanlış algıyı önlemek  maksadıyla İstanbul Aydın Üniversitesi yetkililerince; düzeltme!/Açıklama  getirmem istenmiştir. 

Mealen nedir açıklanması istenen? 

 “ Dr. Mustafa Aydın beyin, güncel veya geçmişte  ‘Avrupa Birliği Sınır Güvenlik Projesi’ ile ilintili bir açıklamasının   bulunmadığı ve/fakat  metnin tamamı okunduğunda  sanki Sınır Güvenlik Projesi  içinde Aydın beyin demeçlerinin bulunduğu şeklinde yanlış bir algının oluştuğu üzerinedir..” 

Ancak yazımın ana teması ‘terörle mücadele’ üzerinedir. 

Yayımlanan üç bölümde de  açıklamaya çalıştığım askerin yıpratılması, eğitim sisteminin tarumar edilmesi, askerin görevlerinin polise devri  gibi son derece önemli ve endişe uyandırıcı  gelişmeler, küresel güçlerin ‘ara hedef’leridir. Bu işin Taşeronu da,  vatansız, vicdansız mahluklardır! Teröristlerdir!.. 

Aslında bende bundan farklı bir şeyi dile getirmemiştim!.. 

Dikkat edilirse Sorun  terörü durdurmak olunca  arama motoruna İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın ve  ‘Terörizmle Mücadele’ yerine,
Avrupa Birliği Sınır Güvenlik Projesi  yazın deseydim, düzeltmeye muhtaç bir tümce olurdu diye değerlendiriyorum..                                                                                                          

Yine de başta İstanbul Aydın Üniversite"sinin Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın bey  olmak üzere, üniversite camiasının yetkin üyelerinin endişelerini gidermek isterim.. 

Sayın Aydın beyin, bu güne kadar  ‘Avrupa Birliği Sınır Güvenlik Projesi’yle ilgili her hangi bir  açıklamasının olmadığı doğrudur.  

Ülkemizi zora sokan mesele, Avrupa Birliğinin güven vermeyen ‘diplomasi anlayışıdır..’ Hal böyle olunca görüş ve önerilerini benimsediğim  aydın insanların, terör belasıyla ilgili fikir ve düşüncelerini  hedef kitleyle paylaşmayı oldum olası ilke edinmişimdir.                                                                                      

Tıpkı, terör ve  terörle mücadele konusunda  da engin bilgi birikimine  sahip olan  Sayın Aydın beyin  değer verdiğim fikirlerini 3’cü  bölümde paylaştığım gibi.                                                           
Bunu yaparken gayem, okuma alışkanlığı elinden alınan insanımızı detaylı ve uzunca anlatımlarla sıkmamak ve konuya ilgi duyanlara,  bilim adamların fikir ve düşüncelerini paylaşmaktır.. Saygılarımla..Fevzi Moray