Değerli okurlarım  Terörü Durdurmak İmkansız Değildir,  başlıklı yazımın 2’nci  bölümünde  terörü durdurmak için hayati kurum olan Askeri Gücün ne kadar etkin olması gerektiğinden bahsetmiş, yıpratılmasının ve görev yapamaz hale getirilmesinin dayanılmaz acılarını  Türk Ulusunun çekeceğini  dile getirmiştim.

Şimdi  askeri güç ve önemine  bir nokta koyup,  uzun yıllardır girmek için mücadele verdiğimiz Avrupa Birliğini ve  ülkemize dayattıklarını 5N1K (Kim, Ne maksatla, Ne zaman, Nerede,  Nasıl, Ne yapacak ) formülüyle  değerlendirmeye çalışalım!...

Kimdir  bu Avrupa Birliği!?...

Avrupa Birliğinin (AB)  daha  doğru dürüst  ordusu  yoktur!  Ordusu olmayan bir Siyasi Organizasyonun (kurum) sorumluluk alanındaki hiçbir  gelişmeye müdahale etme gücü de olamaz.. Yani ismi olup etkinliği olmayan bir ordudur. Adı, Avrupa Güvenlik Savunma Kimliğidir! (AGSK.)  Böylesine  içi boş,  sözde  bir  kurumun ve ona  bağlı  hareket eden ordusunun,  bırakın Kafkaslarda ve  Orta Doğuda gelişen olaylara müdahale etmesini, (ABD müsaade etmez!) kendi bölgesi olan Balkanlardaki   sorunları bile  çözümleyemez!... 

‘Ekonomik gücüne’ gelince; bir çok Avrupa ülkesinde  ekonomik yavaşlama ve kriz  yaşanırken, savunma (AGSK= Ordusu) bütçesinde  de  kesintilere gidilirken,  ordusunu güçlendirip  bölgede etkin olacağına inanmak mümkün müdür?.                                                                                 

Bana göre, Avrupa Birliği;  güçsüz, etkisiz ve  örnek alınacak hiçbir yanı olmayan ve  ekonomik ömrünü doldurmuş bir devletler topluluğudur! Böylesine  etkisizleşmiş bir kuruluşun (AB) Türk  askerinin  görevlerini ‘polise devri’ konusundaki dayatmalarına  nasıl bakmak lazım acaba!?

Çivisi  çıkmış olan bu kurum, küresel gücün güdümündedir ve  art niyetle hareket ettiği de ortadadır. 

2. bölümde açıkladığım ve  Avrupa Birliğince  düzenlenen  Sınır Güvenlik  Projesinin altında yatan  tehlikeyi tekrar hatırlamaya çalışalım. 

Sınır güvenliğinin sağlanması  askerin  kontrolünden çıkarılarak, tamamı profesyonel 70 bin sınır polisinin korumasına verilecektir.” ..  

2003'te başlatılıp,  2018’de tamamlanması düşünülen ve  Avrupa Birliği (AB) fonuyla desteklenen bu projeyle, bırakın terörü durdurmayı,  terörü azdırma konusunda adeta tarih yazmaktadır!!  Nereden mi biliyorum. Okuyan bilir, arayan bulur. Arama motoruna girin,  İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı  Dr. Mustafa Aydın ve Terörizmle Mücadele yazın,  gerçekler önünüze dökülsün!...  

Şimdi de tehlikelerle dolu projenin en can alıcı tarafına bir göz atalım: 

1-Sınır Polisinin  İçişleri Bakanlığı'na bağlı çalışacağını, 2- sivil bir valinin başkanlığında  olacağını, 3-70 bin personelle görev yapacağını, 4-   Bu üniteyi  yönetecek Sınır Muhafaza Genel Müdürlüğünün  direktifleriyle  ülke sınırında olaylara müdahale edeceğini   öngörmektedir!.. 

Bu uygulamayla hareket kabiliyeti kısıtlanan, düşmana karşı caydırıcı özelliği yok edilen Türk Silahlı Kuvvetlerinden nasıl görev yapması beklenir  anlamak mümkün değildir! O nedenle asırlardır kahramanlığın  tarihini yazan bu kurumu etkin hale getiremediğimiz takdirde düşmanın hayalleri  gerçekleşecektir!.. Buda böyle biline..

“Ancak gelin görün ki  ülkemizde ‘terör’ün 2013 yılından itibaren yoğunluk kazanması, düşmanın gizli emellerinin suya düşmesine ve  ülkemiz için tehlike arz eden  yaptırımların  geçici olarak durdurulmasına vesile olmuştur. Bu sayede sınırların korunması, güvenliğinin sağlanması eskiden olduğu gibi  Kara Kuvvetleri  Komutanlığı bünyesinde  kalmıştır..” Oh ki ne oh!!!

Türk ulusuna Allah mı yardım ediyor ne?!  

Her zaman dile getirdiğim gibi,  Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev yapamaz hale getirilmesinin  Türk ulusunun da sonunu   getireceği çok iyi bilinmelidir. Devam edecektir..