İyi bir ölüm her insan için acısız ve onurlu olmalıdır.
Ölümü bazen acısız karşılamak, konforlu bir sekerat anı ölüm döşeğindeki hasta ve hasta yakınları için çok hayati bir önem arz etmektedir.
Bu dönemi hastalıklarla haşır neşir olana biri olarak hiç duymamıştım. Arkadaşımın babasının bu evrede olduğunu düşünerek biden beynimde şimşekler çaktı. 
GELENLERİN GİTMESİ, GİDENLERİN İSE DÖNMEMESİ…
Beni bu cümle mahvetti…
Bende acaba bu dönemde neler yaşaya bilirim? Dedim. Efkârlanmadım desem yalan olur. Sınırsız bir hayat yaşamıyoruz. Tabir yerinde ise şişkinlik yapanda, mütevazı olan da ölüyor. Dünyaya kimseye kalmaz. Bunun en büyük delili gelenlerin alaküllihal gitmesi, gidenlerin ise dönmemesidir.
Başlığımız sağlıkla alakalı bir terim ve dönemi arz etmektedir. Biraz açayım.
PALYATİF BAKIM
Palyatif bakımın amacı, tedavisi mümkün olmayan ölümcül hastalıklarda hastalar ve aileleri tarafından yaşanan fiziksel, psikososyal ve ruhsal belirtileri tedavi etmektir. Terminal dönemde (son 6 ay) hastanın semptomları daha negatif olması gerektirir. Son 48 saat ise palyatif bakımın tüm süreçlerinden ayrıcalık gösteren bir dönemdir. Terminal dönemlerinde ailenin desteği çok ama çok önemlidir.
Terminal dönemin son 48 saati süresince hastalar giderek artan halsizlik ve hareketsizlik, ağrı, bulantı ve kusma, yiyecek ve içeceklere ilgisizlik, yutma güçlüğü ve uyku hali yaşar.
Evet, bu dönemin akademik açıklamasıdır. Ancak insanlar hayatlarının çeşitli devrelerinde ve evrelerinde terminal dönemlere istekleri ile ya da gayri istekleri ile girerler.
İşte bu dönemde bu tarz klinik vaka olan arkadaşlara ya da aile bireylerimize son derece dikkatli davranmalı, yukarıda ifade ettiğimiz gibi palyatif tedaviler ile hastanın, ağrısını, sızısını hafifletmek elzemdir.
Bu palyatif tedavi dediğimiz olayı biran evvel gerçekleştirmek önemlidir.
Bu dönemde maddi ve ilaç desteğinden ziyade manevi destek fevkalade önemlidir.
Bu dönemde ihmal edilmemesi gereken önemli bir hususta, maneviyattır.
Bazen insanlar:
"METÂ NASRULLAH: ALLAH'IN YARDIMI NE ZAMAN?"
Derler o anı biz bilemeyiz. Yüce yaradan palanlar dairesinde bize u dönemde Nusret vermesini, bulunduğumuz ağır evreyi atlamamız için fırsatlar illaki verecektir.
Umudu kesmekle olmaz.
Rabbimiz: "Sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi ve yanındakiler;
 'Allah'ın yardımı ne zaman?' dediler. 
Dikkat edin, şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır." (Bakara 2/214) der.
"CENNET UCUZ DEĞİL; CEHENNEM DAHİ LÜZUMSUZ DEĞİL!"
Ümmetin başında kara bulutların dolaştığı, Müslümanların can yakıcı belâ ve musibetlere uğradığı bir dönem de, bu âyet-i celileyi gündemimize almanın tam zamanıdır. Keza, Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin şu muhteşem tespitini de: "Cennet ucuz değil; Cehennem dahi lüzumsuz değil!"
Beklemek dudaklar çatlasa da, yürekler dağlansa da rabbimizden beklemek, Hamdolsun diye bilmek önemlidir. Gelen belaya da, musibete de hamdolsun diye bilmek…
Hadis-i Şerifte buyurulduğu gibi:
“Hastalıklara ve musibetlere en çok griftar olanlar. En ziyade insanların en iyisi ve kâmilleridir.”
Bu noktada hasta olan ruhlarımıza da şu misaller iyi gelecektir.
-'Ey Allah'ın Rasûlü! Bizim için Allah'tan yardım istemeyecek misin? Bizim için Allah'a dua etmeyecek misin?" Bunun üzerine Rasûlüllah (s) buyurdu ki: 
"Sizden önce geçenlerden birinin başının ortasına testere konur ve ayağına kadar kesilirdi de bu onu dininden döndürmezdi. Demir taraklarla taranır, etiyle kemiği ayrılırdı da bu onu yine dininden döndürmezdi." 
Sonra Peygamber (s) buyurdu ki: "Allah'a andolsun ki, Allah Teâlâ bu dinin hâkim olmasını arzu etmektedir, öyle ki yolcu San'a'dan bineğine binecek, Hadramût'a kadar gelecek, Allah'tan başkasından ve koyunları için de kurttan başkasından korkmayacak. Ne var ki siz çok acele davranan bir topluluksunuz." (İbn Kesir Tefsiri, Çağrı Y., 3/831-832)
Nitekim bir başka âyet-i kerimede de Allah Teâlâ (c.c) buyurur ki: "Elif, Lâm, Mim. Andolsun ki, Biz kendilerinden öncekileri sınamışken, insanlar 'inandık' deyince sınanmadan bırakılacaklarını mı sanırlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve yalancıları da ortaya çıkaracaktır." (Ankebût 29/1-3) 
Allah Rasûlü (s) ve ashabı, ayet ve hadiste sözü edilen türden nice şiddet ve saldırıya uğramışlardı. Hendek savaşı, düşmanın çok kalabalık geldiği ve müminlerin şiddetle sarsıldığı bir zorlu sınavdı: 
"Onlar size yukarınızdan ve aşağınızın altından gelmişlerdi, gözler de dönmüştü, yürekler ağızlara gelmişti, Allah için çeşitli tahminlerde bulunuyordunuz. İşte orada inananlar sınanmış ve çok şiddetli sarsıntıya uğratılmışlardı. Münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, Allah ve Rasûlü bize sadece kuru vaatlerde bulundu, diyorlardı..." (Ahzâb 33/10-12)
"İYİ BİLİN VE EMİN OLUN Kİ, ALLAH'IN YARDIMI YAKINDIR!"
Emin olalım ki terminal dönemdeki hastalar zahiri ya da batini olsun, iman ve amellerinde sebat eder, belâ, musibet ve şiddet karşısında sabır ve dayanıklılık gösterirse, hem Allah'ın yardım ve desteği ve hem de Cennet onları beklemektedir…