Şöyle biraz geriye doğru yaslanıp, belli bir mesefaden haberleri, yaşananları seyredince, neler neler olduğuna şaşırıyor insan…

Türk Lirasının dolar karşısında önce 6, sonra 7 seviyelerine yükselmesini. Ve hemen ardından TL’nin tüm para birimleri karşısında değer kaybetmesinin sebebi gösterilen Papaz davasında yaşananları. Savcı’nın değişimini, gizli sanıkların fikir değiştirmesini, meğer papazın ajan olmadığını, papazın ailesinin Cumhurbaşkan’ımıza teşekkür etmesini…

Bir ara 7,25 TL’yi görmüş dolar sebebiyle, başta elektriğe, benzine, doğalgaza, temizlik malzemelerine, gıda ürünlerine %70 seviyelerinde zam gelmesini… Bugün itibarıyla dolar kurunun 5,61 TL seviyesine düşmesini, %28 civarında azalmasına rağmen, zam yapılan ürünlerin aynı oranda azalmamasını…   

Trump’ın, FED hakkında ileri geri konuşmasından etkilenmemizi. FED başkanı Powell’a, Trump’ın küsmesini. Trump’ın, FED’i kendine tehdit olarak görmesini ve bunu açıklamasını. “FED’in faiz artırmasından memnun değilim” demesini. Ve ardından Türk Lirasının, dolar karşısında değer kazanmasını. Bu söylemlerin ardından, ABD Merkez Bankası FED’in faiz indirmesinin gündeme geldiğini. FED’in muhtemel faiz indirimini piyasaların bugünden satınalmasını. Tüm Dünya’da dolar fiyatının aşağıya çekilmesini. 

Amma velakin, Türkiye’de doların değer yitirişindeki sebebin “Papazın serbest kalışı” olarak lanse edilmesini… 

Toplum içinde “Dolar 5,60 TL’yi görünce, hemen dolar al.” söylemlerinin yayılmasını…  

Bu “toplu dolar alış” söylemlerinin, bazılarının işine yarayabileceğinin, manipülasyon olabileceğinin görülememesini… Ülkemize doların yeterince girmememesini. Dolar azlığını. Olası dolar alımı yoğunluyla, elbette Türkiye’de dolar fiyatının artabileceğini. Ama Türkiye ekonomisinin zayıflığından fayda sağlamak isteyenlerin ekmeğine de yağ sürüleceğini. Bu küçük “söylenti” operasyonu ile bile, Türk Lirasının manipüle edilebileceğini. 

“Dolar 5,60’ı görünce hemen al” söylemlerini yayanların, bilmeden manipülasyona aracı olacağını… Bu söylemin, olası 4 Kasım’da yürürlüğe girecek ABD’nin “İran yaptırımlarıyla” değer kazanacak doları daha da ateşleyeceğini.

FED faiz indirim söylemleri ile dünyada değer yitirmeye başlayan doların ve ABD’nin, gerçek amacının medyada anlatılmamasını. 

FED’in parasal sıkılaştırma, yani faizini yükseltmesi, doların evine dönmesi ile her ülkede az ya da çok doların değer kazanmış olduğunu. 

Devamında; pahalanan dolar yüzünden, ABD ihracatının azaldığını. Bu yüksek doların, küresel tüketimide azalttığını. ABD ticaretine ve istihdamına zarar verdiğini…   

Cezaevleri af konusunu… Cezaevlerinde nöbetleşe yatılmasını, ranzaların yetmediğini, kalabalık olduğunu, sayının azaltılması ihtiyacının bulunduğunu… Bunca insanın suç işlemiş olmasını. Halkın suç yüzdesinin artmasını. Ve “Hangi sebeplerle bu hale geldiğinin?” tespit edilememesini. Ya da edilip üzerine gidilememesini…

Emeklilikte yaşa takılanların sıkıntılarını... Bu sıkıntıları yaşayanlara “Türedi” denmesini. Mevcut ekonomik zorluğun, fırsat bilinerek bir anda oluşmuş gibi ifade edilmesini. Ama 2014’ten bu yana gündem olduğunu. Emeklilik bekleyen insanların bu vatana, millete yıllardır hizmet ettiğini. IMF hakkında bunca eleştirinin yapıldığı bu dönemlerde, IMF’in önlem paketi olan “1999 yılı ve öncesi emekli haklarına, geçmişe dönük işlem yapılmasının” hâlen arkasında durulmasını, IMF mağduriyetinin devam ettirilmesini.  

Türkiye topraklarında, Suudi Arabistan konsolosluğunda, Suudi’lere muhalif bir gazetecinin, Suudiler tarafından katlini. Katliam ile ilgili çıkan ses kayıtlarını. Kayıtlarda, gazeteci Kaşıkçı’nın konsolosluğa girer girmez saldırıldığını. Başkonsolosun odasına sürüklendiğini. Suudi başkonsolosun “Bu oda da bunları yapmayın” demesini. Katillerin “Karışma, sende yanarsın” tehdidini…

Seyretmiş ya da okumuşsunuzdur…

Şu kısa dönemde, ne gariplikler oldu ülkemde!..   

Haliyle “Daha ne yaşanabilir, daha ne olabilir ki?” diye, insanın aklına gelmiyor değil…

Lâkin unutmayalım ki! 

Beterin beteri var. Ama güzelin de güzeli var. 

Ve elbet, herkes tercihini yaşar…