Çocuklara korkularıyla mücadele etmeyi öğretin

Çocukların korkularına gülmeyin, onlarla alay etmeyin, korkularını hafife almayın, ciddiye alın. Çocuklar korktuklarını söylediklerinde onları dinleyin ve duygularını anladığınızı ifade edin. Korkularla yaşamayı öğretmek yerine, onlarla mücadele etmeyi öğretin. Onları rahatlatmaya çalışın, ancak aşırı ilgi göstermeyin.

Çocuğunuza aşama aşama zorluklarla mücadeleyi öğretin. Karanlıktan korkuyorsa odasına gece lambası koyun. Avucunun içini öpücüklerle doldurun ve sizi her özlediğinde avucunun içini öpmesini söyleyin. Söylediklerini çok dikkatli dinleyin ve anlayın.

Çocuklar bazen çok mantıksız şeylerden korkarlar. Hayalidir bunlar. Ona inanın ve desteğinizi o korku kaybolana kadar esirgemeyin. Televizyonda ya da okuyacağınız bir kitapta korku ile ilgili bir bölüm varsa buna çocuğunuzu önceden hazırlayın. Seyredip seyretmemeye ya da okuyup okumamaya birlikte karar verin. Kendi korkularınızı onların yanında çok fazla açmayın. Küçük korkularınızı ara sıra paylaşabilirsiniz; ama sizin korkularınızı anlamalarını beklemeyin.

Sonuç olarak çocuklara korku duymanın normal bir şey olduğunu, fakat korkulara yenilmemeleri gerektiği öğretilebilir. Onları ciddiye alan bir anne-baba ya da öğretmenleri varsa bu korkular o kadar da ezici olmaz. Çocuklar da zor durumların üstesinden gelebilir. Yeter ki onlardan desteğimizi, sevgimizi ve yardımımızı esirgemeyelim.

Gereğinden fazla televizyon seyretmenin, çocuklar üzerinde olumsuz etkisinin olduğu, hatta bazı sorunların ortaya çıkmasına sebep olduğu veya sorunları tetiklediği herkes tarafından kabul edilen bir gerçek.

Baş ağrısı, uyku bozuklukları, içe kapanıklık, sosyal gelişim ve dil gelişiminde gerilik, saldırganlık, okuma alışkanlığının ve fizik aktivitenin azalması televizyonun sebep olduğu düşünülen sorunlardan, uzmanların en çok üzerinde durduğu birkaç tanesidir. Görüldüğü gibi, aşırı derecede televizyon izlemek beden ve ruh sağlığımızı bozduğu gibi, sosyal, toplumsal ve kültürel hayatımızı da olumsuz yönde etkilemektedir.

Çocuklar ‘hayır’ diyebilmek!..

Çocukların hemen hemen hepsi okulu ve ders çalışmayı, bilgisayar oyununa veya top peşinde koşmaya tercih etmez. Birisinin karşısına çıkıp ona ‘Hayır... Şimdi okul zamanı ve uyduruk gerekçelerle okula gitmezlik edemezsin’ demesi gerekir. Zavallı anne işinden kaldığına mı yansın, yoksa harcadığı paralara mı? Ona ‘Hayır’ diyememek, hayatı yaşayarak öğrenmesini beklemek şimdilik aksayan derslere ve kabaran sağlık harcamalarına mal oluyor, ilerde.

Burada önemli hususlardan birisi de anne ve babanın çocuğa ‘Hayır’ deme işini birbirlerinin üzerine atmamaları, bu zor işi birbirlerinin arkasında durarak yapmalarıdır... Çocuk ‘Ben şu marka ayakkabı istiyorum...’ dediği zaman baba ‘Hayır’ der, anne, ‘Canım bütün çocuklar giyiyor biz de alalım ne yapalım...’ derse yandı gülüm keten helva...

Salonunuzda top oynamaya çalışan veya deli gibi koşuşturan çocuğunuza karışmayabilirsiniz, hata yapması ve bu hatadan ders çıkarması size en fazla kırık bir vazoya veya dizine bir yara bandı yapıştırmanıza mal olur ama gece alkollü bir doğum günü partisine katılma izni isteyen çocuğunuza ‘hayır’ diyememenizin bedelini ilerde çok daha ağır bir şekilde ödeyebilirsiniz....

Söylediklerimden ‘Çocukların her istediklerine hayır demek lazım...’ gibi bir anlam çıkarılmamalıdır... Bazı çocuklar küçük yaşlarına rağmen doğru ile yanlışı çok iyi ayırt edebilir, ne isteyip neyi işleyemeyeceklerine son derece güzel karar verebilirler; ama bütün çocuklar değil... Gerçek olan şu ki gerektiğinde ‘Hayır’ demeyi bilmez ve ‘Evet’in kolay ve kestirme çözümüne kaçarsanız, şimdi göze alamadığınız küçük çatışma ve sıkıntıların ileride daha büyüyerek mukabilıza çıkacağından emin olabilirsiniz....

TELEVİZYON VE ÇOCUK 

Hayatımızın içine hem de orta yerine kurulmuş, oturma düzenimiz ona göre düzenlenmiş neredeyse aileden bir birey haline gelmiş olan televizyon: artık hayatımızın vazgeçilmez bir etkinlik alanı olmuştur.

Biz yetişkinler, televizyon ile eğleniyoruz, televizyondan bilgi alıyoruz, dünyadan haberdar oluyoruz, kızıyoruz, kınıyoruz. Peki çocuklar oldukça pasif sadece izleyici olarak o çok hızlı olarak değişen görüntülerden, ekrana gelen uyarıcılardan, olaylardan nasıl etkileniyor?

Televizyon çocuğun dünyasına yaş dönemine uygun süre ve programlar aracılığıyla giriyorsa, izlediği görüntüler üzerine tartışabiliyorsa, aile içi yapılan bir etkinlik olarak yaşanıyorsa televizyondan olumlu olarak yararlanılabiliyor demektir.

Televizyon aslında bilgiye ulaşmanın kolay ve eğlenceli yollarından biridir. Çocuklar (belki yetişkinler de) bir çok nesnenin adını, harf ve sayı gibi kavramları, melodileri öğrenebilir, değişik coğrafyalar ve kültürler, farklı hayvan ve bitki türleri vb. hakkında bilgi edinebilirler.

Çocuklar televizyon izlerken, ruhsal gelişimlerine uygun olmayan, yetişkin dünyasına ait dil yapısına, yaşantılarına ve bilgi dağarcığına tanık olabilirler. Çocuğun televizyon izleyiciliğine aileden birinin eşlik etmesi önemlidir. Bu sayede ruhsal yapısını tehdit edip travma etkisi oluşturabilecek görüntüler, yaşantılar uygun şekilde kodlanıp, içselleştirilecektir. Ailesi tarafından bilinçli bir şekilde yönlendirilen çocuklar, bir süre sonra benzer görüntülerle karşılaştıklarında, ailelerinin görüşlerine paralel yorum ve değerlendirmeler yapabileceklerdir.

Yetişkin için televizyonda izlenen bir ölüm olayı ile gerçek hayattaki ölüm olayı birbirinden farklıdır. Yetişkin bu bilinç ile izler oysa çocuklar televizyon izlerken özellikle 7 yaşına kadar tam olarak soyut düşünce gelişmediğinden gerek çizgi filmleri gerekse filmlerdeki görüntüleri olduğu gibi algılarlar. Kendilerini orada gerçekleşen sahnelerin çok içinde hissedebilirler.

Çocukların öğrenme yollarından biri de taklittir. Televizyonda izlediği şiddet içeren bir davranışı veya sahneyi taklit edebilirler. Ancak bu davranışlar uzun süre devam edip kalıcı olmazlar. Çocukların sadece televizyonda izledikleri şiddet içeren programlar nedeniyle şiddete yöneldiklerini söylemek mümkün değildir. Şiddet içeren davranışlar uzun vadede devam ediyorsa, çocuğun kişilik örgütlenmesi, anne babanın tutum ve davranışları, sosyal çevresi gibi faktörler dikkate alınmalıdır.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, konsantrasyon için çok da çabanın gerekmediği filmler, çizgi filmler, eğlence programları uzun vadede çocukta dikkat dağınıklığı probleminin de ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.

Peki televizyon izlemek nasıl olumlu hale getirilebilir?

Çocukların izleyeceği programlar konusunda seçici olunmalı. İzleyeceği programlara karar verilirken çocuğun bireysel gelişimini göz önünde bulundurulmalıdır.

Televizyon izleme etkinliği çocukla birlikte gerçekleştirilmelidir. Özellikle 6 yaşın altındaki çocukların televizyon izlemeleri anne babaları ile gerçekleştirdikleri bir faaliyet olmalıdır. Bu durum, çocuklara izlediklerini yorumlama şansı verirken, aynı zamanda aile içinde geçerli değer yargılarının da aktarımını sağlar.

Eğer çocuk çok fazla televizyon izliyorsa, bu durumda sorulması gereken birkaç soru vardır. “Ailece yapılan etkinliklerin çeşidi nelerdir?” “Televizyon aslında çocuk için dadı görevi mi görmektedir?” “Anne babanın çocuğuna farklı meşguliyetler bulma konusundaki bilgisi, fikri, ve sosyal çevresi ne düzeydedir?”

Akşam yemeği gibi ailece yapılan bir faaliyette televizyonun kapalı olması, bütün aile bireylerinin bir araya geldiği bu zaman diliminde ki etkileşimi ve birbirlerine yönelik farkındalığı arttıracaktır.

Televizyon izlemeyi diğer bir çok faaliyet gibi planlı bir şekilde gerçekleştirmek önemlidir. Tek bir etkinlik alanına saplanıp kalmak, çocuğun tek bir yönünün gelişip bir çok alanının zayıf kalmasına neden olur. Televizyon ile çocuğun sosyalleşmesini bekleyemeyiz, sosyalleşmek için ilişkiye ihtiyaç vardır. Kitap okuma ile gelişimi desteklenen hayal gücünün ve yaratıcılığın sadece televizyon ile gelişmesini bekleyemeyiz. Kitap keşiftir, televizyon ise hazır kıta.

Sonuç olarak, tek başına televizyondan korkmanın veya televizyonu eğlencenin tek yolu olarak görmenin bir anlamı yoktur. Teknoloji hayatımıza televizyonu, bilgisayarı, cep telefonunu hatta kameralı cep telefonlarını soktu ve bunun gibi birçok şey daha hayatımızın içinde yer alacak. Bu araçlarla olan ilişkimiz, hayatımızın içine nasıl yerleştirdiğimiz ve ne tür anlamlar verdiğimiz onların etkilerini belirleyecek.

(Meltem Canver Kozanoğlu, Uzm. Psikolojik Danışman, w ww.webbebek.com)