Trump’ın Pentagon eliyle başkanlık koltuğuna taşınmasından bu yana, Ortadoğu’da gizemli bir hareketlilik yaşanıyor. ABD’nin, daha doğrusu Pentagon’un acelesi var. Ortadoğu enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını bir Kürt devleti çerçevesinde hayata geçirip Çin’in karşısına dikilmek, Yeni İpekyolu Projesi’nin önünü kesmek istiyor. Suriye’ki Rakka operasyonu da, Irak’taki Musul ve Telafer’in DEAŞ’tan “kurtarılması” operasyonları da, Barzani’nin 25 Eylül’de yapacağını duyurduğu bağımsızlık referandumu da birbiriyle yakından ilişkili “matruşka bebekler”dir. 

Musul ve Telafer’de yaşanan  gelişmeler nedeniyle, “Türkmeneli”, konjonktürel bir hak olarak gündeme getirilmelidir. Türkmeneli coğrafyası, Türkiye’nin sınır güvenliği ve toprak bütünlüğü açısından çok önemlidir. Türkmeneli coğrafyasındaki gelişmelere ilgisiz kalmamız mümkün değildir. 

Başlığı okuduğunuzda coğrafya bilginizi gözden geçirmiş olmalısınız. “ ‘Telafer elden giderse’ ne demek, Telafer Türkiye’nin bir kenti değil ki” diyenleriniz olmuştur. Telafet Türkiye Cumhriyeti’nin değil, ama Kerkük, Erbil, Musul, Tuzhurmatu, Altınköprü… gibi Türkmeneli coğrafyamızın, Türk kültür ikliminin çok önemli bir kentidir. Sınırlarımız dışında olsalar da, bu özellikteki kentlerin güvenliği söz konusu olduğunda, siyasi sınırlar anlamını yitirirler. 

Irak’ın işgali sırasında, hatta I. Körfez Savaşı sonrasında, Irak’ın 36. Paralel boyunca bölünmesinin ardından yazdığımız yazılarda, Türkmeneli’nin konjonktürel bir hak olarak gündeme getirilmesi gerektiğini belirtmiştik. 2003’te, Irak’ın işgali sonrasında Musul, Kerkük, Altınköprü, Tuzhurmatu, Telafer gibi yüzlerce yıllık Türkmen yerleşim birimlerinin belli bir amaca yönelik olarak hedef alındıklarını, terör örgütlerinin uyguladıkları katliamlarla, baskılarla tarihi Türkmeneli coğrafyasının demografik yapısının değiştirilmekte olduğunu defalarca yazmıştık. 

Konu önemli, Telafer Türkiye Cumhuriyeti açısından, Ortadoğu’daki Türkmen olarak andığımız kardeşlerimizin geleceği açısından, Irak coğrafyasını Suriye coğrafyasına bağlayan stratejik konumu açısından, özetle, geleceğimiz açısından çok önemli bir Türkmen kentidir. 

Irak’ın Türkmeneli coğrafyasında, Suriye’deki Türkmen yerleşim birimlerinde Türk varlığının izleri silindi, siliniyor.. Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzatılacak Kürt Koridoru görünümlü ABD/İsrail Koridoru’nun çevresinde yeni bir demografik iklim oluşturulmaya çalışılıyor. ABD bin TIR dolusu askeri malzeme ile donattığı PKK uzantısı YPG militanlarından bir ordu oluşturma peşinde.. Barzani, Türkiye’nin bütün karşı çıkmalarına rağmen, 25 Eylül’de bağımsızlık referandumu yapmakta ısrar ediyor. 

Trump’ın Pentagon eliyle başkanlık koltuğuna taşınmasından bu yana, Ortadoğu’da gizemli bir hareketlilik yaşanıyor. ABD’nin, daha doğrusu Pentagon’un acelesi var. Ortadoğu enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını bir Kürt devleti çerçevesinde hayata geçirip Çin’in karşısına dikilmek, Yeni İpekyolu Projesi’nin önünü kesmek istiyor. Suriye’ki Rakka operasyonu da, Irak’taki Musul ve Telafer’in DEAŞ’tan “kurtarılması” operasyonları da, Barzani’nin 25 Eylül’de yapacağını duyurduğu bağımsızlık referandumu da birbiriyle yakından ilişkili “matruşka bebekler”dir. 

MUSUL’UN “KURTARILMASINDA” DA AYNI OYUN SERGİLENMİŞTİ

Irak Başbakanı Haydar El badi, asker üniforması içinde yaptığı açıklamada, Telafer’in de Musul gibi DEAŞ’tan “kurtarılması” için büyük bir operasyon başlattıklarını müjdeliyordu. Aynı oyunu Musul’un “kurtarılması” öncesinde de izlemiştik. Musul’un DEAŞ’tan kurtarıldığını canlı yayında müjdeleyen İbadi’nin arka fonunda yanmış, yıkılmış harabeye dönmüş tarihi kentin görüntüleri çok başka bir gerçeği haykırıyordu. Yüzlerce yıllık Türk kenti Musul haritadan silinmişti!

Musul’da yüreğimiz yanarak izlediğimiz senaryo, bugünlerde, Musul’un 70 kilometre batısındaki Telafer’de tekrarlanıyor. Telafer’in Irak askerleri, Irak polisleri ve de İran destekli Şii Haşdi Şabi milisleri tarafından yakın bir zamanda “kurtarılacağını” müjdeleyen İbadi, DEAŞ’ın teslim olmaktan başka çaresi kalmadığını söylüyor. Yani Telafer de çok yakın bir gelecekte “kurtarılmış” olacak. 

Peki sonrasında ne olacak? Neler yaşanacak Telafer’de?

Musl’da, Kerkük’te, Altınköprü’de, Tuzhurmatu’da… yaşananlar şimdi de Telafer’de yaşanacak.. Telafer de, diğerleri gibi, artık bir Türkmen kenti olmayacak!

ABD kurgusu olan IŞİD/DEAŞ, Telafer’de de kendisine verilen görevi tamamladı, kıyafet değiştirerek ve karşımıza PKK/YPG üniformasıyla çıkacak. Bilindiği gibi Telafer, Musul’un DEAŞ tarafından tek kurşun atılmadan işgal edilmesi sırasında, peşmergelerin saldırısına uğramış, insanlar canlarını kurtarabilmek için başka kentlere göç etmişlerdi. 

TÜRKİYE SESSİZ KALAMAZ!

Irak’ın işgali öncesinde tam bir Türkmen kenti olan Telafer, Musul’u Suriye sınırına bağlayan stratejik bir bölge. Telafer, Irak’ın işgali sırasında, Sunni-Şii çatışmalarıyla gündeme gelmişti. Burada mezhep çatışmasının temelleri atılmış, cepheler oluşturulmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yöndeki hazırlıklar üzerine, “Haşdi Şabi’nin burada terör estirmesi halinde Türkiye’nin sessiz kalamayacağını” belirtmişti. 

Telafer’in demografik yapısının değiştirilmesine elbette seyirci kalamayız, kalmamalıyız. Çünkü Telafer, sınır güvenliğimiz açısından, toprak bütünlüğümüz açısından, Türkmeneli coğrafyasında yaşayan “Türkmenlerimiz” açısından çok önemli bir merkezdir. Bugüne kadar “kurtarma” adı altında yapılan operasyonlar, Musul, Kerkük ve Telafer’in demografik yapısını belli bir amaca yönelik olarak değiştirmeyi hedefleyen operasyonlardır. Pentagon buraları, bir oldu-bittiyle, Irak’ın Kürt Yönetimi Bölgesi’ne bağlanmaya çalışılıyor. O nedenle, Musul, Rakka ve Telafer’i DEAŞ’tan kurtarma operasyonlarıyla Barzani’nin 25 Eylül’de yapacağını duyurduğu bağımsızlık referandumu birbirinden bağımsız düşünülemez.. 

ABD yönetimi Irak’ın petrol kaynaklarını Kürt Bölgesi’ne bağlayarak ana gövdeden koparma telaşında. PKK ise, Türkiye’yi bölgedeki gelişmelerin dışında tutabilmek ve iç sorunlara odaklayabilmek amacıyla, Telafer’i ikinci bir Kandil yapmayı hedefliyor. 

Peki, Irak yönetimi, yani askeri üniformayla basın toplantıları düzenleyen, Musul’dan sonra Telafer’in de DEAŞ’tan “kurtarıldığını” müjdeleyen Irak Başbakanı Haydar El İbadi Telafer’in PKK’nın kontrolüne geçmesine izin verir mi? 

Anayasası işgal kuvvetleri tarafından yazılmış bir “bağımsız” ülke başbakanının ülke güvenliği, toprak bütünlüğü konusunda söyledikleri ne ölçüde ciddiye alınabilir? 

Yıllardır söylediklerimizi tekrar ediyoruz: Musul ve Telafer’de yaşanan  gelişmeler nedeniyle, “Türkmeneli”, konjonktürel bir hak olarak gündeme getirilmelidir. Türkmeneli coğrafyası, Türkiye’nin sınır güvenliği ve toprak bütünlüğü açısından çok önemlidir. Türkmeneli coğrafyasındaki gelişmelere ilgisiz kalmamız mümkün değildir.