Bölgemizde, Ortadoğu’nun siyasi haritasını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek isteyenlerle buna karşı çıkan bölgesel ve küresel aktörler arasında, giderek şiddetlenen sıcak çatışmalar, terör eylemleri ve bombalı mesajlaşmalar yaşanmaktadır. Bütün terör saldırıların ve bombalı eylemlerin, karşı cepheyi rahatsız eden bir gelişmenin hemen sonrasında meydana gelmesi, bunların bir rastlantı olmadığını göstermektedir. 


Türkiye’den sonra Almanya, Fransa ve Ukrayna’nın da “Normandiya Formatı” şemsiyesi altında Rusya’ya yakınlaşması AB ile ABD ilişkilerinde bir buzlanma mı yaşanıyor?” sorgulamasına neden oluyor.


“Noel Baba”nın torbasından barış çıkması olasılığı giderek azalıyor. 


Duamız, Suriye’deki çatışmaların bütün dünyayı içine çeken bir girdaba dönüşmemesidir. 


Ortadoğu egemenliği konusundaki bölgesel ve küresel aktörler arasındaki rekabet, dünyanın ekonomik siyasi dengelerini altüst edecek şekilde tırmanıyor. Gelinen noktada Suriye merkezli oluşan tansiyon, daha önce yaşanan iki büyük savaş öncesini çağrıştırıyor. ABD’nin Suriye’nin kuzey parselinde kantonlar oluşturup birleştirerek Akdeniz’e uzatmaya çalıştığı o ünlü koridor İran ve Rusya’nın karşı çıkmasıyla engellenmişti. 


ABD Esat’ı, “Halkına jarşı kimyasal silah kullandı” gerekçesiyle köşeye sıkıştırmaya çalışırken araya giren Putin, Esat’ı kimyasallarını BM’ye teslim etmeye ve muhaliflerle masaya oturmaya ikna ederek inisiyatifi ele geçirmişti. 

ABD Rusya’nın bu atağına Ukrayna’yı karıştırarak karşılık verince, Putin de bir oldu-bittiyle Kırım’ı ilhak etmişti. 

Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü garanti eden 1995 Budapeşte Anlaşması’nın altında imzası bulunan ABD ve İngiltere de Putin’in bu atağına, Rusya’ya ekonomik yaptırımlarla karşılık verdiler. Putin, ülkesinin bu yaptırımlar nedeniyle ekonomik kriz yaşamasına rağmen, Suriye’deki kazanımlarından vazgeçmek niyetinde değildi. Cenevre görüşmelerinden bir sonuç çıkmayınca, 2015 Eylül ayı sonlarında Rusya, hava kuvvetleriyle Suriye’deki çatışmalara doğrudan katılma kararı aldı ve Ortadoğu’da oyun kurucu bir aktör olduğunu ortaya koyan hamleler yapmaya başladı. 

25 Kasım 2015’te, Türk hava sahasını 7 saniye ihlal eden  bir Rus uçağının düşürülmesi ve Türkiye’nin bunu sahiplenmesi nedeniyle, Türkiye –Rusya ilişkileri buzlanıverdi. 

ABD’nin Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör koridoru oluşturma konusunda ısrarlı olması ve bunu gerçekleştirmek için PKK/YPG ile işbirliği yapması, 15 Temmuz darbe girişiminde sessiz kalması Türkiye’yi dostlarını artırma politikası izlemeye yöneltti. Türkiye, Türk Dünyası’nın aksakalı Nazarbayev’in araya girmesiyle Rusya ile olan ilişkilerini normalleştirdi ve bir devlet refleksiyle Fırat Kalkanı operasyonunu başlattı. Otoriteleri sahip oldukları silah gücünden kaynaklanan küresel aktörlerin paylaşım kavgasına tutuştukları bir coğrafyada askeri operasyon yapmak, hiç de kolay bir iş değildir. Hele hedefiniz, El Bap gibi, DEAŞ’ın halktan geniş taban bulduğu bir yerleşim birimini temizlemekse, riskiniz kat kat artacak demektir. 


ORDUMUZ EN ZOR ASKERİ OPERASYONU GERÇEKLEŞTİRMEKTE


Türk Ordusu, Fırat Kalkanı operasyonuyla, büyük bir riski göze almıştır. Bir yerleşim biriminde halkın arasına karışmış teröristlere karşı operasyon dünyanın en zor operasyonudur. Her ordu riski çok büyük olan böyle bir operasyonu göze almaz. Bu gibi durumlarda uygulanan en yaygın operasyon şekli, teröristin barındığı yerleşim birimini haritadan silmektir. Bunun en son örneği Halep katliamıdır. Halep’in doğu bölgelerini kontrol altına almış olan grupları kentten temizlemek için, rejim ordusu da  ona destek veren Rus askerleri de kara operasyonu yerine, havadan bomba yağdırmayı tercih etmişler, Ortadoğu’nun en güzel kentlerinden biri olan Halep’i harabeye çevirmişlerdi. 

Her ülkenin güvenlik sınırı siyasi sınırlarının çok ötesindedir. Güney sınırlarımız boyunca sınır güvenliğimize yönelik tehdit artınca Fırat Kalkanı operasyonuna mecbur kaldık; bu bir devlet refleksiydi.

 

Fırat Kalkanı operasyonunda yalnızca DEAŞ’la ve terörist gruplarla savaşmıyoruz; Rusya ile birlik olup “koridor”un önünü kestiğimiz için ABD ile olan ilişkilerimiz gerildi. 

DEAŞ’la mücadele gerekçesiyle topraklarımızı üs olarak kullanan ABD ve koalisyon ortaklarının uçakları, söz verdikleri halde, El Bap’ta DEAŞ’ı temizleme operasyonu gerçekleştiren askerlerimize hava desteği vermiyorlar. Rusya, “El Bap’ kadar tamam, ama daha güneye inmenizi hoş karşılamam” mesajı vermekte..

 

Fırat Kalkanı başlattığımız 24 Ağustos 2016 tarihinden bu yana, bir dizi terör eylemi ve bombalı mesajla sarsıldık. Terör eylemleri ve bombalı mesajlar yalnız bizi hedef almıyor; Suriye’de kıyasıya bir rekabet kavgasına tutuşmuş olan küresel aktörlerin birbirlerini ve karşı cephede yer alan diğer aktörleri hedef alan çok çarpıcı mesajlaşma örneklerine tanık olmaktayız. 


BÜTÜN BUNLAR BİR RASTLANTI OLABİLİR Mİ?

22 Aralık tarihli ve “Rus Elçisi Neden Öldürüldü?” başlıklı yazımızda bazı bir dizi terör olayını sıralamış ve sormuştuk: 


“Türkiye’nin Rusya ile anlaşarak Cerablus operasyonu başlatma kararı aldığı 24 Kasım 2015 günü bir Rus savaş uçağı düşürülüyor ve Türk-Rus ilişkileri buzlanıveriyor.. 


Engin devlet deneyimi ve saygınlığıyla buzlanan Türk-Rus ilişkilerinin normalleşmesini sağlayan Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev, tarafları Astana’ya davet ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin Astana’da buluşma hazırlığı yaparken Beşiktaş katliamını yaşıyoruz. (10 Aralık 2016) 


Beşiktaş katliamının yaralarını sarmaya çalışırken, sancağında iki üstün hizmet madalyası olan PKK’nın korkulu rüyası Kayseri I. Komando Tugayı’nı hedef alan bombalı araç saldırısıyla sarsılıyoruz.. (17 Aralık 2016) 


Türkiye, İran ve Rusya dışişleri bakanlarının Moskova’da bir araya gelecekleri 20 Aralık öncesinde, Türk-Rus ilişkilerinin normalleştirilmesinde büyük emeği olan Rus Büyükelçisi Karlov FETÖ’cü bir polis tarafından öldürülüyor.. (19 Aralık2016)

 

Bütün bunlar bir rastlantı olabilir mi?”


ÇARPICI MESAJLAŞMA ÖRNEKLERİ 


Basınımızın uydu anteni oldukça güçlü kalemlerinden Ergün Diler yukarıda verdiğimiz  listeye çok çarpıcı örnekler ekledi: 


10 Aralık 2016: Beşiktaş’ta 35’i polis 45 canımızın şehit olmasına neden olan  saldırı..
17 Aralık 2016: Kayseri I. Komando Tugayı’na mensup 14 askerimizi şehit eden  saldırı...
19 Aralık 2016: Ankara'da Rusya Büyükelçisi Karlov’un hayatına kıyan suikast...
19 Aralık 2016: Rusya’nın efsane diplomatı Petr Polshikov, Moskova'da evinde
ölü bulunması.
19 Aralık 2016: Sibirya'da Rus askeri uçağı düşmesi.
19 Aralık 2016: Berlin'de Noel pazarına TIR’la yapılan saldırı...
23 Aralık 2016: NATO'da General Yves Chandelon’ın otomobilinde ölü bulunması..
25 Aralık 2016: Yılbaşı kutlaması için, dünyaca ünlü Kızılordu Bandosu’nu Rusya’nın Suriye’deki üslerine  götüren uçağın Karadeniz'de  düşmesi..

Peki, bütün bunlar ne anlama geliyordu, masum insanların canlarını kaybetmesine neden olan bu insanlıkdışı saldırılarla kim kime ne demek istiyordu?


Türkiye, Rusya İran’ın Suriye konusunda Moskova’da buluşma kararı öncesinde Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Karlov hain bir saldırıya uğradı ve hayatını kaybetti. Bu, Türkiye’ye olduğu kadar, Rusya’ya da verilmiş bir mesajdı. Putin, “Büyükelçimizin öldürülmesi Türkiye-Rusya ilişkilerini etkilemeyecektir” dedi ve Moskova buluşması belirtilen tarihte gerçekleştirildi. 


Son zamanlarda yaşadığımız başdöndürücü, can yakıcı bombalı saldırılar ve suikastlar zincirinin gerisinde kimlerin, hangi hedeflere ulaşmak istediğini görebilmek için, Rus Büyükelçisi Karlov’un vurulduğu gün, yani Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye konulu toplanmalarından bir gün önce, Moskova’da gerçekleştirilen bir önemli buluşmayı gözden kaçırmamamız gerekir. Bu buluşma, bölgemizde, dünya dengelerini değiştirecek gelişmelerin yaşanmakta olduğunu göstermesi açısından çok önemli bir buluşmaydı. Bu buluşma, ABD’nin giderek yalnızlaştığını göstermesi açısından da çok önemliydi. Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Karlov’un vurulduğu 19 Aralık günü, Almanya’nın en seçkin istihbaratçılarından oluşan bir heyet Moskova’da Ruslarla bir araya gelmişti. Aralarında Putin’in de yakından tanıdığı Alman istihbarat ekibinin Rus meslektaşlarıyla masaya oturdukları günün akşamı, Rusya’nın ünlü diplomatlarından Peter Polshikov evinde ölü bulunmuştu. 


“Türkiye’nin ardından Almanya’nın da Rusya’ya yakınlaşması Okyanus Ötesinde rahatsızlık yarattı” yorumları yapılıyordu.. NATO’nun kontrol altında tutmak istediği ülkelerin başında gelen Almanya’nın başka ufuklara yelken açması Batı cephesinde elbette hoş karşılanmamıştı. İstihbarat ekiplerinin Moskova’da masaya oturdukları gün, bir TIR’ın Berlin’deki Noel Çarşısı’na dalması, Rusya’nın yanı sıra Almanya’ya verilen bir mesaj mıydı? Hatırlayacaksınız, daha önce de, Fransa’nın Rusya’ya gülücükler göndermesi üzerine, Paris’te de bir TIR saldırısı yaşanmıştı. Günümüzün savaş konsepti buydu; taraflar birbirine, “yaptıklarını biliyorum” mesajını bombalı paketlerle iletiyorlardı. 


“NORMANDİYA FORMATI” AB-ABD İLİŞKİLERİNİN GERİLMESİNE NEDEN OLDU


Almanya, Fransa’nın Rusya ile işbirliğine girerek oluşturdukları Normandiya Formatı’na ABD’nin arka bahçesi olarak gördüğü Ukrayna’nın da katılması Rusya’nın elini giderek güçlendirmekteydi. Bu gelişme Ortadoğu’da ABD’nin yalnız kalması demekti. ABD’nin bu gelişmeyi içine sindirmesi çok zordu. Bu ortamda, Rusya’nın dünyaca ünlü Kızılordu Bandosu’nun, yılbaşı gecesi, Suriye’deki Tartus üssünde verecekleri muhteşem konserin görüntüleri ABD’nin imajına büyük darbe vuracaktı.  


Ve.. Rusya’nın dünyaca ünlü Kızılordu Bandosu’nun 64 üyesini taşıyan TU-154 modeli yolcu uçağı Soçi’den kalkışından kısa bir süre sonra Karadeniz’e düştü. Rusya, “Her olasılığı değerlendiriyoruz” mesajı yayınladı..


Bütün bu çarpıcı gelişmelerin bir rastlantı olduğunu söylemek mümkün müdür?


Bölgemizde, Ortadoğu’nun siyasi haritasını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek isteyenlerle buna karşı çıkan bölgesel ve küresel aktörler arasında, giderek şiddetlenen sıcak çatışmalar, terör eylemleri ve bombalı mesajlaşmalar yaşanmaktadır. Bütün terör saldırıların ve bombalı eylemlerin, karşı cepheyi rahatsız eden bir gelişmenin hemen sonrasında meydana gelmesi, bunların bir rastlantı olmadığını göstermektedir. 


Türkiye’den sonra Almanya, Fransa ve Ukrayna’nın da Rusya’ya yakınlaşması AB ile ABD ilişkilerinde bir buzlanma mı yaşanıyor?” sorgulamasına neden oluyor.


“Noel Baba”nın torbasından barış çıkması olasılığı giderek azalıyor. 


Duamız, Suriye’deki çatışmaların bütün dünyayı içine çeken bir girdaba dönüşmemesidir. 


Allah, başta Fırat Kalkanı operasyonunda görev alan yiğitlerimiz olmak üzere, hepimizin, her konuda yardımcısı olsun..