Günümüz Türkiye’si; üst düzey bürokratı, parlamenterleri ve kendilerini “Dördüncü Kuvvet” kabul eden “Yazılı ve Sesli Basınımız” yani “Medyamızla” birlikte, Aziz Milletimiz ve dünya huzurunda çok çetin bir imtihan vermektedir: “12 Eylül 2015”. Bilhassa son günler zarfında özellikle “Güney-Doğu”da Asker ve Polis cenahlarından bir çok şehit verdik ki, mezkûr şehitler arasında üst düzey Komutanlar ve Amirler de mevcuttu. Dahası bu uğursuz durum henüz durdurulabilmiş değildir. Niçin denecek olursa? Cümlemizce malûmdur. Siyasilerimiz bir türlü yek vücut olamamakta ve onlar aralarında çekişip dururken, diğer taraftan da ülkemiz düşmanları en acımasız şekilde saldırılar tertiplemektedirler; bilmem kaç ton patlayıcı dağın zirvesine çıkarılmış vs. Hayır! Hanımlar, Beyler hayır! Tonlarca patlayıcı zirveye bir tek şekilde götürülebilir: “Hava’dan indirmekle. Yani, dev helikopterlerle.” Bu gibi hava araçları da, teröristlerde değil, ancak, hemen her bakımdan güçlü ordulara sahip, devletlerde olabilir. 

Öz Türkçesi, “emperyalist emeller taşıyan” günümüz süperlerinden birisi veya bir kaçı!... 

Bizler meselenin bu yönü üzerinde duracağımıza, iki nokta üzerinde odaklanmışız: (İKTİDARA GEÇEBİLME VEYA KALABİLME HIRSI İLE PKK TERÖRİSTLERİ.)

Buna rağmen, enseyi tamamen karartmamak lazım. Mesela; AK Parti, Genel Kongresinde (1353 oyla) Sayın Davutoğlu’nun seçildiğini, TV haberlerinden öğrendik. “12 Eylül 2015 Cumartesi”. 

AK Parti’nin “Güney-Doğu”dan da olumlu yaklaşım görmesi, PKK açısından tamamen olumsuz bir ortam meydana getirmiştir. Demem odur ki, terör ortadan tamamen kalkana kadar, “İktidar ve Muhalefetin” bütünü ile yek vücut olup, siyasi mücadelesini böylece son derece güçlü kılması elzemdir.

Türkiye’mizin günümüzdeki durumu hakkında özetin, özeti bir değerlendirme sunmaya çalıştım ve bilhassa yabancı devlet odaklarının Türkiye üzerinde muhtelif alanlarda çapraz tuzaklar kurmaları ve bizlerin böylesi iğrenç kumpasları değerlendirirken, şahsi veya umumi görüşleri ele alındığında, en zayıf millet hangisi ise, direk ona odaklanmamız ki, bu yıllardır yapılmaktadır. 

Bu zayıf Millet ve Ülke kimdir, hangi ülkedir? diye uzun uzadıya düşünmemize hiç lüzum yoktur. Zira, yıllardır bizlere yani Türk insanına gösterilen başlıca “düşman ülke” tek kelime ile “ERMENİSTAN, Millet olarak da ERMENİLER’dir.” 

Bu talihsiz Kavim, “1923-1938” Türkiye’sinde hakiki bir vatandaş olabilme saadetini tatmış ve fakat, 1939’dan günümüze de, siyaseten hareket eden bürokrat ve parlamenterlerimiz, “istisnalar kaideyi bozmaz” her daim Ermenileri ülkemizin baş düşmanı olarak, dikkatlere çekmişler ve bu yanlış tutum günümüze kadar varlığını devam ettirebilmiştir. 

Günümüz gazetelerinden öğrendiğimize göre: (MİLLİYET – 12 Eylül 2015 Cumartesi) Türkiye’nin bu zor günlerinde, “Ermeni adını da” devreye sokmak, düşmanların başlıca taktiği olmaktadır... İstedikleri ise; “Ermeni” bahanesi ile “iç harbi” patlatabilmek... 

Ülkenin siyasi partileri içinde (MHP ise), yapısı itibarı ile onların işine gelen başlıca siyasi kuruluş olmaktadır. Zira günümüz MHP’si ise, istisnaları tenzih ederim, Ermeni’nin (E) harfinden dahi hoşlanmazlar... Nitekim zaman, zaman Ermeni adı üzerinde siyaset yapmak onların bilhassa tercihleri olmaktadır!... 

24’üncü dönem MHP Iğdır Milletvekili Sayın “Sinan Oğan”, son günlerde yaşanan terör olaylarının değerlendirirken: (Ağrı Dağı-Ermenistan hattının PKK tehdidi altında olduğunu belirten Oğan, şunları söylemişler: 

(Çözüm süreci döneminde bir çok karakol kapatıldı. Bu kapatılan karakolların bir kısmı Iğdır’daydı. Özellikle Tuzluca ilçemizdeki Karakolların kapatılmasıyla PKK’nın önü açılmış oldu. Ermenistan bugün PKK için ikinci Kandil konumundadır. 

TIR yakmalarının bir sebebi de yollardaki güvenliği tehlike altına almak ve rahatça o yollara bomba döşemek içindir. 

PKK’nın Ermenistan’ı ikinci Kandil olarak belirlemesi, bunun için Iğdır’ın terörize edilmesi üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konu.) 

Sayın Vekilimiz “eski vekil” teşhis ve yorumlarında haklı olabilirler. Benim üzerinde durduğum, “haklı veya haksız” olabilme durumları olmayıp, sadece “Ermenistan” adının kullanılması hususudur. 

Türkiye şu an son derece tehlikeli bir dönem geçirmektedir ve bu dönem içinde “Ermenistan veya Ermeni” adının kullanılması, en azından Türkiye’de yaşayan ve Türk tebaası konumunda bulunan Ermeni kesiminin nasıl bir riskle karşı karşıya bırakıldığını hiç düşünebilmiş miyiz?... 

Hiç sanmıyorum. Çünkü ülkemizde şu an Ermeni adı, eşittir “Ezeli ve ebedi düşman.” Dahası, günümüz Türk insanının çoğunluğu “Ermeni Kavimi” hakkında cüzi olsun sıhhatli bir bilgiye sahip değildir. Günümüz “MHP’sinin ise, değil Ermeni insanına, sadece adına dahi tahammülü yoktur” diyebilirim. 

Çünkü; merhum Başbuğumuz, saygıdeğer Alparslan Türkeş cenaplarının dönemindeki “MHP” ile günümüz “MHP”si arasında hayli fark vardır!... 

Türkiye’de yıkıcı bir patlamanın zuhuru için tek bir kıvılcımın baş göstermesi yeter de artar demek için kahin olmaya lüzum yoktur diyebiliriz!... 

Hal böyle iken, sayın “Sinan OĞAN” Bey’in “Ermenistan’lı” yorumlarda bulunmaları hiç de hoş olmamıştır!... 

Sokaktaki adam böylesi durumlarda, Ermenistan’a kadar uzanmaz. Kendisine en yakın konumda bulunan Türkiye Ermenilerini dikkate alır ve bir an tamamen hissi davranabilir ki, zaten ülkemiz düşmanlarının sabırsızlıkla bekledikleri an, bu andır... 

Bendeniz, bu hususta sadece vatanım Türkiye’yi düşünmekteyim ve zaten ideal edindiğim mesleğim de “Tarih Araştırmacısı” bunu emreder. Şu hususun katiyetle bilinmesi lâzımdır ki, o da şudur, Türkiye Ermenileri dış ülkelerden göç etmiş bir Kavim değildir. Bu mukaddes topraklarda ezelde vardık, ebede kadar da var olacağımızın bilinmesi lazımdır. Çünkü, bizlerin başka bir vatanı olmadığı gibi, çok şükür aradığımız da yoktur!

Düşünün: Vatani hizmetimizi seve, seve yapmakta olup, icap ettiği zaman bu uğurda ölebilmekteyiz! Vergimizi vermekteyiz ve Parlamenter seçimlerinde milli görevimizi yaparak, oylarımızı kullanmaktayız. San’at ve zenaat dünyamıza içtenlikle katkılarımızı sunmaktayız vs. 

Ve ne acıdır ki, bütün bu olumlu katkılarımıza rağmen: “Ezeli ve ebedi düşman” gösterilmekteyiz?!... 

Yüce Önderimiz Gazi Hazretleri’nden sonra, (1989-1965) kademeli şekilde geliştirilen “Rum ve Ermeni” düşmanlığı daha sonraki yıllarda daha da köklü hale getirilerek, günümüze kadar varlığını sürdürebildi ve bizler her daim birer çeşit horlandık: (2015). 

Her daim, “Dini yönümüz” dikkate alınarak, “Azınlık damgasıyla” yaşadık ve yaşamaktayız. Çoğunluğu esas alan Devlet sistemimiz, bu hususta esas olarak dini çoğunluğu temel almış ve İslâm Dininden olanları hiçbir ayırıma tabi kılmadan Türk kabul etmiş. Gayr-ı Müslim olanları da “Azınlık” adıyla tabi kılmıştır. 

PKK mevzuuna Ermenistan’ı katmak, ucuzun ucuzu bir siyasettir diyebiliriz. Ermenistan, Federal-Rusya Blok’unda yer alan ve de yoksulluk yüzünden vatandaşları Türkiye dahil, dünya’ya yayılmış olduğundan pek az nüfuslu küçük bir devletçiktir. 

Türkiye’ye geldiklerinde, Türk’ü ve Türk-Ermeni’sini yakından görüp tanıyabilme şansını elde ettiklerinde, “Türk-Ermeni düşmanlığı”nın bazı devletlerin siyasî oyunlarından başka bir şey olmadığını görerek, adeta şaşkına döndüler ve daha sonra; ister inanılsın, ister inanılmasın kaynaştılar ve vatanlarına Türk Ekmeği götürmektedirler. 

Bizdeki, yani Türkiye’deki fanatiklikten gözleri kararmış bir takım kimseler, kayda geçtiğim bu basit tanımı dahi yapmamış ve tam aksi, Ermenistan Ermenilerini dışarı atabilme davranışları sergilemişlerdir. 

Bu durum bizlere şunu göstermektedir: “Bürokratlarımız ve siyasilerimiz bu konuyu ayrı değerlendirmekte. Aziz Milletimiz ise, apayrı bir görüş ve tutum sergilemektedir.” 

Demem odur ki, şu PKK meselesine, Ermenistan’ı bir şekilde bulaştırmaya kalkışmak, Türkiye için hiçbir zaman hayırlı sonuçlar doğurmaz!.. Bir hususu gayet iyi ve açık olarak görmek lazımdır: 

Günümüz Ermenistan’ı, kendi başına buyruk bir ülke değildir. Hemen her meselesinde Federal-Rusya’ya hesap vermek, sayın Putin’in emirlerine uymak zorundadır. 

Bizler Türkiye olarak, yıllardır “Soydaş olarak” tanımladığımız Azerbaycan milletini her daim ön planda tuttuk ve Ermenistan’ı onların göstermek istedikleri şekilde değerlendirdik. Kaldı ki, Azeriler’in güttükleri politika da, doğrudan Azeri politikası olmayıp; (Federal-Rusya ve ABD) karışımı bir siyasetin ürünüdür!... 

PKK’nın stratejik konumu için, tek tehlike “Ermenistan”ı göstermeye kalkışanlara cevabımız aynen aşağıda kayda geçtiğimiz birinci derecede yetkili konumunda bulunan saygıdeğer, Genel Kurmay Başkanımızın: (NATO ASKERİ KOMİTE GENELKURMAY BAŞKANLARI KONFERANSIN)daki tarihi beyanatı olacaktır. Buyurun okuyun: 

Saygıdeğer Genel Kurmay Başkanımız, Orgeneral Hulusi Akar Paşa, Konferans’ın önemine değinerek, şu tarihi beyanatta bulunmuşlardır: 

(-: Bu konferans vesilesiyle doğru zamanda, doğru yerde, bir araya geldik. “Beşiktaş’ta bir Otel’in Konferans Salonu” 

Türkiye şu anda NATO’ya tesir eden üç büyük krize komşu olan tek NATO üyesidir. 

Bu krizlerden kastım “Suriye, Irak ve Ukrayna” krizleridir.

NATO’nun güney ve doğu kanatlarında ortaya çıkan bu tehditler sizin de bildiğiniz gibi sadece bölgeyi değil, aynı zamanda küresel güvenlik ortamını da etkilemektedir. 

Türkiye’nin PKK terör örgütüyle olan mücadelesini devam ettirecektir. 

PKK terör örgütü bölgesel güvenliğe de bir tehdit teşkil etmektedir. Suriye ve Irak’taki durumdan faydalanan PKK, uluslar arası camianın gözünde meşruiyet kazanmaya çalışmaktadır. Ama bu esnada yaşlı, kadın, erkek ve çocukları öldürmeye, masum insanların hayatını almaya devam etmektedir) 

<ENVER ALAS İstanbul DHA>

“MİLLİYET GAZETESİ” – “13 Eylül 2015 Pazar” 

Cenabı Hak şanlı Ordumuza zeval vermesin, Saygıdeğer Genel Kurmay Başkanımız, Orgeneral Hulusi Akar Paşamızın tarihi beyanatlarını hep birlikte okuduk. 

Görülüyor ki, PKK terör örgütü konusunda, Ermenistan’ın adı hiçbir surette geçmemektedir. Ama söz MHP’nin eski vekiline gelince, durum değişmekte. PKK üssü olarak, (!) “Ermenistan” gösterilmeye çalışılmaktadır!... 

Ne denir? Basiret meselesi!... 

Saygıdeğer okuyucularım! Yüksek müsaadelerinizle, bir hafta sizlerden uzak kalacağım için, üzgünüm. Cümlenize hayırlı haftalar diler; bütün Şehitlerimiz için, can-ı gönülden dua ediyorum efendim. 

Hz.Allah, aziz ülkemizi ve değerli Milletimizi korusun efendim. 

Selâm ve sevgilerle.