Geleceğe, umutla bakmak istiyorum. Ama olmuyor. Beni tedirgin eden, endişeye sevkeden hadiselerle karşılaşıyoruz. Bir gazete, büyük önder, ATATÜRK’ÜN ölüm yıldönümünde, ’zulüm bitti’ şeklinde saygısızca ifade kullanmıştır. Eğer, sen bu topraklarda, bugün rahatça yaşıyor, nefes alıyorsan, özgürce yüce dinimizin icaplarını yerine getirebiliyorsan, bunu bağımsız, vatan yaratan, senin atalarını kurtaran Atatürk’e borçlusun. Ama nankörlük, kadirbilmezlik dizboyu, adeta bazılarından teşvik görüyor. 23 Nisan, bu yılda coşkulu kutlanamadı. Törenlerin kapsamı, daraltıldı, iptal edildi. Oysa Başbakan, kendisi söylüyor.’ Lütfen, terörün normal hayatınızı, değiştirmesine izin vermeyin. Normal yaşamınızı yaşayın‘ diye. Öyle ise neden iptal ediyorsun? TV’den izledim, TBMM Başkanı, Anitkabir özel defterini imzalarken, belli ki Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını telaffuz etmemek için özel gayret sarfetti. Cümlelerini bu  bağlamda, özenle seçmiş, genel hususları yazdı. Sadece, Anıtkabir’de değil, eski Meclisteki  konuşmasında da aynı tutumu sergiledi. Yahu, eğer Atatürk’ü sevmiyorsan, sana bu törenlere katılmak  zor geliyorsa, işini yasak savmak kabilinden, kerhen yapıyorsan, bir mazeret uydur, katılma. Zaten sana ihtiyacımız yok. Sadece Meclis Başkanı değil, diğer zevat ta öyle yaptı. Oysa, 23 Nisan, Atatürk’tür. Herşeyi, ona borçluyuz. Çok ayıp… Büyük önder Kemal Atatürke, her zaman saygı gösterilmelidir. 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin, 101. yılı anılıyor. Alman Şanders’ten bahsediliyor, Mustafa Kemal’den yeterince söz edilmiyor. ATATÜRK’Ü bilinçli olarak, unutturmaya çalışıyorlar. Oysa, Çanakkale, Atatürk’ün, askeri ve devlet adamlığı dehasının, parladığı yerdir. Atatürk askerlerine, ‘size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum’ diyerek, düşmanı yoketmiş, zafer kazanmıştır. Trabzon Üniversitesi’nde, gıda bölümünde, bir öğretim üyesi, Doç. Dr. Sungar, bir ürün olan şarap  yaptı diye, istifaya zorlanmıştır. Malatya’da, bir okul müdürü, halk oyunlarında, folklor yapan kız ve erkek öğrencilerin, el ele tutuşmalarını, sakıncalı bulmuş, din elden gidiyor diyerek yasaklamıştır. Şanlıurfa’da, İpekyolu Okulu’nda, ders zili yerine, dini ilahi çalınması kararlaştırılmıştır. Ne zaman sıra gelecek diye bekliyordum. Bütün dünyada, cenazelerde Chopi’nin cenaze marşı çalınır, bizde de öyledir. Teklif yapılmış, cenazelerde, sadece tekbir olsun diye. Bu meyanda, Diyanet İşleri, müzik korosu kurmuş, koroda, Çello sanatçıları da varmış. Bu koro, müziğe kabiliyeti olan, imam ve din adamlarından oluşuyormuş. Bu girişimi, olumlu karşıladım. Bizim dinimizde, mevcut olan İlahileri, Tasavvuf müziğini, dinleme fırsatı buluruz, inşallah… Batı ülkelerinde, kiliselerde, genellikle, orgla müzik çalınır. Başta, Bach olmak üzere klasik müzik, huşu ve zevk içinde dinlenir. Konserler, dini mabetlerde de gerçekleştirilir. Diğer ilginç bir olay. Adana’da Vali yaranmak için, her yıl yapılan, rakı gününü yasaklamış. Bu tür etkinlikler, tüm dünyada yapılır, kimse karışmaz. İsteyen katılır, isteyen katılmaz. Örneğin, Almanlar ‘October Fest’ adı ile, her yıl, bira  festivali yaparlar. Esasen, Adanalılar, meşhur Adana kebaplarının yanında, rakının iyi gideceğini bilirler, gereğini yaparlar. Burada, hadise, zihniyettir. Beni rahatsız eden bir hadise de, yeni yapılan stadlara, Arena ve benzeri isimlerin verilmesi, Atatürk Stadyum’u adının, kaldırılmasıdır. Mesela, yılların, bilinen ismi ile Beşiktaş, İnönü Stadı’nın adını, neden değiştiriyorsunuz? Aynı yanlışı, Fenerbahçe Stadı’nda da, bu yıl yaptılar. Bisküvi adı koydular. Herşey, para olmamalıdır… Yıllardan beri süregelen bir mücadele vardır, Türkiye, çağdaş, medeni dünyanın, onurlu bir üyesi mi olacak, yoksa, kendi içine kapanıp, tutucu, bağnaz, insanları ayrışmış bir toplum olarak mi kalacak? 
NOT
Kıbrıslı iş adamı, Asil Nadir, Nisan 2016’da, hapis yattığı, İngiltere’den, Türkiye’ye gönderilmiş, Türk Mahkemesi tarafından, serbest bırakılarak, Kıbrıs’a dönmüş. Serbest bırakıldığını, memnuniyetle karşıladım. Zira, Asil Nadir, yıllar önce kurduğu şirketler, tesislerle, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ayağa kaldırmış, başta turungiller olmak üzere  ihracatı, artırmış, Kıbrıs’ı, kendi ölçüsünde, Ekonomik güç olarak, dünya arenasına çıkarmıştır. Tabiatıyla, bu yükseliş, başta Rumlar olmak üzere, Kıbrıs’ın yükselmesini istemeyen, şer odaklarınca, hoş karşılanmamış, bir takım uydurma  hikayelerle, Asil Nadir, hapse atılmış, çalışmaları, Kıbrıs’a katkıları durdurulmuş, o güzelim fabrikalar ve tesisler, orada çalışanlar dağıtılmıştır. Genç nesiller, bunları bilmezler.