Ata sporumuz yağlı güreşte nihayet önemli adımlar atılıyor. Nihayet diyorum; çünkü bu önemli kültür mirasının giderek naturası bozulup, tüm orijinalliği ortadan kalkma noktasına geldi.

Rahmetli Recai Ustaoğlu’nun Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığına seçilmesinden bir süre önce, 2000’li yılların hemen başlarında yine rahmetli Mustafa Yener, Kadri Bolcan ve otuz yılı aşkın bir süredir dostum, ağabeyim olan sevgili Altuğ İstanbulluoğlu’yla birlikte, gelmiş geçmiş en güzel güreş dergisi olan Salto’yu çıkarmıştık.

Yurdun neresinde yağlı ve minder güreşi varsa, sevgili Zülküf Özel arkadaşımla birlikte soluğu orada alırdık. Kimle konuşsak, kime sorsak hemen herkes, “Yağlı güreş artık zevk vermiyor. O bilindik özelliklerinden uzaklaşmış durumda. Minder güreşi gibi, puanla maç sonucu belirleniyor. Bu gidiş doğru bir gidiş değil” şeklinde eleştiriler alırdık. 

Geçenlerde Federasyon Başkanı Musa Aydın, yağlı güreşte büyük bir revizyona gideceklerini söyledi. Rahmetli Recai Ustaoğlu döneminde asbaşkanı olan ve benim de çok sevip değer verdiğim Musa başkanın bu kararına çok mutlu oldum ve “Yaşasın, nihayet, yağlı güreşin kronik sorunları için bir çözüm umudu doğuyor” dedim. 

Nisan ayının gelmesiyle birlikte, neredeyse hemen her hafta sonu, yurdun çeşitli yörelerinde yağlı güreş organizasyonları yapılıyor. Hatta bazı haftalar birden fazla yerde güreş cemiyetleri kuruluyor.

Pek çoğumuzun, Kırkpınar, Elmalı ve Kurtdereli gibi, tarihi randevularıyla bilip izlediği yağlı güreş etkinlikleri sayısı yılda 200 rakamının üzerinde seyretmekte.

Peki nedir kısaca yağlı güreşin naturelliğindeki bozulmalar?

Sanırım her şeyde olduğu gibi yağlı güreşte de başarı eğitimden geçiyor. 

Öncelikle puanlama sisteminin, yağlı güreşin kimyasına tamamen ters olduğu bir gerçek. Hemen şu söylenebilir; “Yeniş gerçekleşene kadar saatler geçebilir. Maçlar böyle uzun sürerse, organizasyonlar nasıl tamamlanır?”.

Evet kesinlikle doğru bir soru ve cevap olarak ta söylenebilecek pek fazla bir şey yok. Sadece pasivite puanı uygulamasına daha bir ciddiyet kazandırılıp, üç dakika süreyle oyun girişiminde bulunmayan güreşçiye ihtar ve üçüncü ihtarı alanı da yenik ilan etmek bir çözüm olarak düşünülebilir.

Bir diğer sorun da, güreşçiden - hakeme, cazgırdan - yağcıya kadar tüm katmanların ciddi bir eğitimden geçmesi ve bu eğitim dönemlerinin periyodik olarak gerçekleşmesi gerekiyor.

Günümüz yağlı güreş mücadelelerinde görmeye hasret kaldığımız; göğüs çaprazı, künde, iç kazık, dış kazık, paça kazık vb gibi oyun tekniklerinin sporculara, uzman bir ekip tarafından uygulamalı olarak öğretilmesi gerekir.

Musa Aydın başkandan tüm bunların ve çok daha fazlasının çözümü için çalışma yapılacağını öğrendim. Dediğim gibi çok büyük mutluluk duydum. Türk kültürünün ilk üçü içindeki zenginliklerinden olan yağlı güreşin, tüm paydaşlarıyla birlikte yürütülecek bir kampanyayla, bu tarihi mirası dünyaya kabul ettirebilir ve bu durumu ülkemiz için çok büyük bir potansiyele dönüştürebiliriz diyorum. Sevgili Musa Aydın’ın bu yolda vereceği tüm çabalarda yanında ve destekçisi olduğumu belirtiyor, şimdiden başarılar diliyorum. Bravo başkan, Allah bu yolda yardımcın olsun.

Hoşçakalın…