BU YAZI TAMÂMEN SİYÂSÎ MUHTEVALI BİR YAZIDIR!... 

Önümüzdeki 24 Haziran 2018 Pazar günü, Devletimiz, Aziz Milletimiz’in bekası, “Ebed Müddet Devlet” İstikbâl ve İstiklâli, Dinimizin selâmeti, İstiklâlimizin sembolü, nazıl Bayrağımızın Semamızda ebediyyen, (Ebed Müddet) dalgalanmış, Şehâdet’leri Dinimizin direği, ezanların dinmemesi-susturulmaması için, hayatî ehemmiyette bir seçim-tercîh yapacağız. 

Siyâset Meydanında, kıtıpiyos partiler haricinde, iki blok’tan oluşan partiler vardır; bir Blok, Millî (Millet-i İbrahim’den olmak demek) yerli, Müslüman Türk’ün ruh köküne bağlı ve sadık. Arkasında, sadece Aziz Milletimizin ekseriyetinin ma’nevî desteği ve du’ası olan, Cumhur İttifakı!... 

Diğer Blok, yerli değil, gayr-i Millî, İttifak’ın başat partisi, Selânik Menşe’li, Yahûdî, Ermeni, Rum ve gayr-i Millî unsurların oluşturduğu, Devlet-i Alîye’mizin inkırazına ve nihayet Tarih’ten silinmesine müncer bütün faaliyetlerin başında, içinde olan, İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nin bakıyesi, Devletimizin yüzakı ilim müesse’seleri medreseleri kapatan, Şer’iye ve Evkâf Vekaletlerini kaldıran, sayısız İslâm Vakıf eserini gayr-i Müslimlere satan veya peşkeş çeken, tek parti mütegallibe döneminde, ma’sumları zindanlara ve darağaçlarına gönderen, Devr-i İdaresi, zulümle, açlıkla, kıtlıkla, jandarma ve polis işkenceleriyle yâd edilen bir partidir. 

Bu Blok’u, gayr-i Millî ve yerli olmayan bu Blok’u, kim veya kimler destekliyor? 

En başta, A.B.D., Avrupa Birliğine dahil ülkeler, İsrail, Allah’ın yolu, Sırat-ı Müstekîm’den uzaklaşmış, Fırak-ı Dâlleye sapmış, Mısır ve Suûdî Arabistan gibi Ellâ Mezhebiyye ve Vehhâbî devletler ve onların dümen suyundaki kimi, Körfez devletçikleri ve emircikleri... 

Dünya Siyonizm Teşkilatı, Dünya Kiliseler Birliği, A.D.D.’deki dünya hâkimiyyeti iddiasındaki, Avangelist’ler, Moon Tarikatı, Vatikan, Rum Patrikliği, Ermeni Patrikhânesi, irili-ufaklı tüm Ehl-i Salîp ülke ve kuruluşları, büsbütün ayrılamadığımız-ayrılamayacağımız ve hiçbir suretle de, birbirimizi sevmediğimiz, sevemeyeceğimiz, Şîî, Förs, Mollâ’lar, ahund’lar, imamlar Devleti... 

Cumhûr İttifakının karşısındaki, gayr-i Millî Şer İttifakına ellerinden gelen bütün desteği vermekle de kalmıyorlar, topyekûn ehl-i Salîp, ellerinde bulunan bütün kozlarını da ortaya koyarak, Devletimize ve Milletimize en son salvetlerini gerçekleştirmeye gayret ediyorlar. 

Siyâsî tarihleri müddetince, siyâsetlerini, “Büyük Şeytan-Küçük Şeytan” üzerine bina eden, (Amerikan ve İsrail düşmanlığı üzerine kuran) dünya’daki bütün şerlerin ve fesadın asıl müsebbibinin bu iki devlet olduğunu iddia ederek ve bu hâl üzere ahirete intikal etmiş bulunan Merhûm, Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hoca’nın devamı olduklarını ve onun yolundan gittiklerini iddia edenler, dümen kırıp, kayıklarını Mütegallibe partinin sâkin olmayan iskelesine mayna etmişlerdir. Bu parti’nin, hâlen liderliğini yapan zat, Türk Siyâsi tarihinde Sivas Katliamı olarak geçen vak’a’ların cereyan ettiği yıllarda, Sivas Belediye Reisi olarak bulunuyordu. Bugün yama olup, deliklerini kapatmaya çalıştığı partinin, liderleri, yetkilileri, mensupları, yıllarca bu zatı katliam’dan mes’ul tutarak her fırsatta kendisine, “Katil, kâtil köpek,” diye hakarette bulunmuşlardır. %1,5 rey nisbetiyle Mütegallibe Partinin hangi açığını kapatacak, hep birlikte göreceğiz... 

Şer ittifakına eklenen bir başka particik, kendisine i’tibâr şimdi anlaşılıyor, hiç de hakketmediği makamlar ikram edilen birisi, küfran-ı Ni’mette bulunmuş, yemek yediği kaba pislemiş, velî ni’metine ihanet etmiş birisinin kurduğu, proje bir parti. Tek kullanımlık bir parti. 

Yukarıda zikredilen bütün şer kuvvetler tarafından desteklendiği gibi, âhirzaman deccâcilesinin en şeriri, Deccâl, din, vatan, millet, mukaddesat, insanlık, aile ve ferd’lerin düşmanı, F.E.T.Ö. tarafından da desteklenen bir parti... 

“(Yahûdîler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır.” (Al-i İmran 3/54) 

Ehl-i Salîp devletler, Siyonistler, masonlar, dünya’nın bütün şer kuvvetleri, dahildeki vatan hainleriyle birlikte her ne kadar vargüçleriyle ve ellerindeki bütün silahları ve kozlarıyla saldırsalar da, İnşâ Allah! Allah’ın nasrı ve fethi, bu Ümmet-i Merhûme ile ve Aziz Milletimizle birlikte olacaktır. Çünkü, şu anda yeryüzünde, “Allah’ın, Resûlü’nün ve Ashabı’nın yolu demek olan Ehl-i Sünnet ve ve’L-Cemaat akidesinin yaşandığı-yaşatıldığı tek İslâm Ülkesidir. 

Önümüzdeki bu seçim-tercih, ba’zı câmia ve cemaat için sonun başlangıcı olabilir; Şâyet şer cephesi seçimlerde muvaffak olur, seçimleri kazanırsa, bu durum, zâten İslâmî hayat, dinî, fikrî, vicdânî hürriyetler bakımından 1920, 1930’lara fetret devrine dönüş demektir. İktisâdî ve ekonomik olarak, günlük hayatımızın idamesi bakımından da, 1970’lere, kıtlık, açlık, karne yolsuzluk, usulsüzlük devrine dönüş demektir. 

Beklendiği gibi, temennî edildiği gibi, Cumhur İttifakının kazanması halinde, arzu edilmez ama, “Niçin niçin, Lime Lime,” diye ba’zı davranışlar sorgulanmaya başlanır. 

Câmia ve cemaatlerin, önderi, ağabeyi, idarecisi vaziyetindekilerin bu seçimler arifesinde çok dikkatli olmaları gerekiyor. Şahsî kaprislerini, varsa kendilerinin birilerine kin ve nefret duygularının esiri olarak, câmia ve cemaat mensuplarını, ma’nevî baskı kurarak başka istikâmetlere yönlendirmemelidirler. 

En zâlimâne tazyîk fikirlere-vicdanlara yapılan baskıdır. İnsanlar, câmia ve cemaat mensupları da, dünyayı, Türkiye’yi, dünyada ve Türkiye’de olup-bitenleri siyâseti, ekonomiyi yakından ta’kip ediyorlar. Bırakınız, hiçbir kimsenin te’siri, ma’nevî baskısı altında kalmadan, sadece kendi vicdanının sesini dinlesin, kararını versin.. Zâten, Perdenin arkasına geçtiğinde, vicdanıyla baş başa kaldığında, sizler neyi telkîn ederseniz ediniz, yine de vicdanlarının sesini dinliyorlar. Telkînlerinizle onları nifaka düşmüş bir vaziyette bırakmayınız. 

İddialara hep bir bahane bulunur ya, “İyi de onlar da geçmişte bize şunları şunları yapmıştılar,” aslına bakarsanız, bunların hiçbirisi doğru değildir, geçerli değildir. Farz-ı Muhâl doğru olduğunu kabûl etsek, “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahid’lik eden kimselerden olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin, adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış)tır. Allah’a ısyandan sakının, Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” (Mâide 5/8) 

Sizin geçmişte şu veya bu sebeple bir topluluğa iğbirarınız olabilir veya çok yakın olduğunuz birisinin geçmişte aynı topluluğa karşı bir iğbirarı olmuş olabilir. Fakat bu durum, bugün sizin doğru yoldan sapıp-sapıtıp, küfre, ehl-i küfre meyl etmenizin bir ma’zereti olamaz-olmamalıdır. 

Şer İttifakının başat partisi, zamanında ve hâlen, Allah’a, Resûlüne, Allah’ı dinine, kitabına harp ilan etmiş bir partidir. Hafazan Allah! iktidar olur, bir şekilde başa geçerse, geçmişte yaptıklarının bin beterini yine yapmaktan hiç çekinmeyecektir. Çünkü, bu parti, geçmişine, tagûtuna, zihniyyetine çok sıkı bağlarla bağlıdır. 

Hele bir iktidar olsunlar. Aralarından çıkan nîce şâir bozuntuları, 

“Ne mu’cize ne efsun, 

Ne örümcek ne yosun. 

Bize Çankaya yeter, 

Ka’be Arabın olsun..” misalli, şiirler yazarlar, içinde sık sık “yaratmak” kelimesinin geçtiği 10. Yıl marşına benzer yeni yeni marşlar yazarlar... 

“Allah’a ve Peygamber’ine düşman olanlar, işte onlar en aşağıların arasındadırlar. Allah; Elbette ben ve resullerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.” (Mücadele 58/20, 21) 

“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun-babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa –Allah ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin.” (Mücadele 58/22) 

Şer İttifakına destek vermek, Allah, Peygamber, din-iman düşmanı parti’ye destek vermektir. Küfre destek küfürdür. Destek şöyle dursun, küfre rıza da küfürdür. 

Mutlâk itaat, Allah’a ve Resûlüne’dir; Babaya, anneye, ağabeye, idareciye, “Büyüğe” itaat, tâat ile kayıtlıdır. “Hâlika ısyan olması halinde hiçbir mahlûka itaat olunmaz.” 

Büyüklerimiz öyle uygun görmüşler. Öyleyse bizim mes’ûliyetimiz yoktur,” diyemezsiniz. Aklınızı kullanın, size ısyan olan herhangi bir şey emrediliyor, tavsiye ediliyorsa, aslâ itaat etmeyiniz. Hakkı, sevabı tercih ediniz. Kıyâmet gününde, “büyüklerimiz, ağabeylerimiz emrettiği, tavsiye ettiği için yaptık,” demeniz sizi kurtarmaz. 

“Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün; Eyvâh biz! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e de itaat etseydik! derler.” “Ey Rabbimiz! Biz reislerimize, büyüklerimize itaat ettik (uyduk da) onlar bizi yoldan saptırdılar,” derler. 

“Rabbimiz! Onlara iki kat azab ver ve onları büyük bir la’netle rahmetinden kov.” (Ahzab 33/66, 67, 68) 

Merhûm Büyüğümüz, Cennetmekân, Kemal Beyağabeyimiz, zaman zaman, “Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur!” buyururdular. 

Bendeniz de, şu Mübârek Ramazan-ı Şerif ayı günlerinde, hasretle ve hürmetle kendisini yâd ediyor, Aziz ruhu için, Fâtihalar, İhlaslar gönderiyorum. Hayatı boyunca sergilediği siyâsî dehası günümüzde bile bize ışık tutuyor. Her şartta, küfre karşı olmak, hiçbir sebeple ve surette küfre rıza göstermemek! Teberrüken, Bendeniz de diyorum ki, “Babamın adı Hıdır, Elimden gelen budur!”