TBMM’de, İstanbul Milletvekili olarak, göreve başlayınca, Genel Sekreterlikten, 1 danışman, 1 sekreter tahsis edileceği bildirildi. Bu elemanları, arzu edersem, benim tercih edebileceğimi söylediler. O tarihlerde, Rahmetli Özal’ın delaletleriyle, milletvekilleri için bir ofis, halkla ilişkiler binası inşa edilmiş, milletvekillerine, fazla büyük olmasa da, çalışma makamı sağlanmıştı. Aynı şekilde, Ankara Oran’da, gene Özal’ın talimatlarıyla, milletvekili lojmanları yaptırılmıştı. İçi tüm zaruri eşyalarla donatılmış olan bu lojmanlara, milletvekilleri bavullarını alıp yerleşebiliyorlardı. Sonra, AKP tarafından, nedendir bilinmez, bu lojmanlar milletvekillerinden alındı, milletvekilleri ortada bırakıldılar. Oysa, Ankara’da ve Türkiye’nin her yerinde, milli savunma, adalet, içişleri, gıda, tarım, ezcümle tüm bakanlık ve kuruluşlara ait olmak üzere, 50.000’ni aşkın lojman bulunmaktadır. Yargıtay, Danıştay, Sayıştay mensupları, subaylar, assubaylar, Mülki idare velhasıl herkese, lojman tahsis edilirken, milletvekillerine 550 lojman çok görülmüştür. TBMM milletvekilleri ofis binasında, bulunan odalar ise, 12 metrekare olup, iki kişi zor sığardı. Buna da şükür ettik. Zira eski milletvekillerimizden duyardık. Milletvekilleri temas ve görüşmelerini, otel köşelerinde yapmaya çalışırlarmış. Neyse daha sonra Mecliste, yeni Milletvekili ofis binası yapıldı, 2015 yılından itibaren, Milletvekilleri, bir nebze iyileştirilmiş koşullarda, yeni makamlarına kavuşturlar. ABD’de Milletvekillerine tahsis edilen ofis ve diğer olanakları görmenizi isterdim. Ne ise bu ofislerin, yanısıra, Milletvekilleri bir sekreter ve danışman imkanına kavuşmuştur. Ben aslında, bu danışman sözünü, hiç benimsemedim. Danışman veya Müşavir, danışılacak niteliklere, eğitim,tecrübeye sahip değilse, onun nesine danışacağız? Milletvekillerine verilen bu genç insanlar, olsa olsa yardımcı asistan personeldir. Ben TBMM’de, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi’nde, Türk Delegasyonu’nda görev almıştım. Yüküm çok ağırdı. Hatta bunlara ilaveten, liderlerin mal varlıklarını, araştırma özel komisyonunda da, Genel Başkan tarafından görevlendirilmiştim. Bu nedenle, bazı milletvekili arkadaşlarımın yaptığı gibi değil, eş dost yerine gerçekten nitelikli, bana yardımcı olabilecek, bu göreve layık kişileri atamalıydım. Önce sekreter işini hallettim. Ankara Üniversitesi Rektörünün çok yetenekli bir sekreteri olduğunu bildirdiler. Bu kişi de, imkanları daha iyi olduğundan, TBMM’ne geçmek istiyordu. Rektör Bey’in, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir işi olduğunu duydum, kendisine yardımcı oldum, sekreterini bana vermesini istedim. Hoca eksik olmasın, sekreterin meclise geçmasine izin verdi. Sekreterim Nuray, dürüst, ciddi, çalışkan, dikkatli, yetenekli, iyi aile hayatı olan birisi idi. Zaman mevhumu olmamalıydı. Uzun, sabahlara kadar süren Meclis çalışmarında, mesai bitene kadar kalırdı. Çok iyi bir sekreterdi. Yurtdışı programlarımı yapar, saat farkına rağmen, sanki beni takip ediyormuş gibi, beni bulunduğum yerlerden arar, bulur, not ve bilgileri iletirdi. O tarihlerde henüz, cep telefonları, bugünki gibi yaygın değildi. Diğer önemli bir konu da, danışmanımı seçmekti. Benim yardımcım, zaman tanımadan, ağır çalışma koşullarına ayak uydurmalı, İngilizceyi iyi bilmeli, benimle uyumlu çalışabilmeliydi. Tabiatıyla, Mülkiyeli olmalıydı. TBMM’nin bu yardımcı elemana verdiği olanaklar, çok cazipti. Mülkiye Dekanlığının yardımı ile, adaylarla mülakatlar yaptım. Benim görevlendirdiğim elemanlar, benim yanımda iyi yetiştiler, daha sonra, Hariciye’de, Başbakanlık’ta, Danıştay’da, önemli görevleri, deruhte ettiler. Fetih Sayın, Tahsin Yargı, Mehmet Akdeniz, Hakan’la, hala ilişkilerimiz, sevgi ve saygı espirisi içinde sürmektedir. Bu satırları, Mayıs 2016’da, TBMM'de Anayasa çalışmaları esnasında, meydana gelen tartışma, hatta fiziki mücadelelere, Meclis Milletvekili Danışmanlarının da karıştığını öğrenince yazdım. Bizim Danışmanlarımız, böyle üzücü olaylara, karışmazlardı. Onların görevleri, Milletin vekili olarak vatana, millete, hizmet görevi yapan, milletvelkillerine ellerinden gelenin en iyisini yaparak, yardımcı olmaktır. Yoksa, kavgalara karışmak değildir. Bu vesile ile şunu da ifade edeyim. Mevcut 1982 Anayasası fevkalade iyi, günün icaplarına uygun hükümleri ihtiva eden bir Anayasadır. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü,Atatürk ilke ve inkılaplarını, Laik Demokratik Cumhuriyetimizi korumaktadır. Yeni Anayasa yapacağım diye, ayağa kurşun sıkmaya, Devletimizin temel yapı ve düzenini, Demokratik Parlementer sistemi değiştirmeye yeltenen, sinsi fikirlerden kaçınılmalıdır, dikkatli olunmalıdır...