Kazan Tatarları dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar ana vatanları olan Tataristan’daki olayları yakından takip ediyorlar. Zira Tataristan ve Tataristan’ın başkenti Kazan, Kazan Tatarları için kutsaldır. Onun için Tataristan’da olup bitenler bir tek Tataristan’da yaşayanları değil dünyadaki tüm Kazan Tatarlarını ilgilendirmektedir. Tatar okullarının kapatılması, Tatar dilinin kullanım alanın her geçen gün daha da daralması gibi konular Kazan Tatarlarını derinden etkilemekte, Tatar tarihinin kuyruklu Rus yalanlarıyla tekrar yazılması ise üzmektedir. Milli ruhlu hiçbir Kazan Tatarı yaşananlar karşısında sessiz kalamaz, kalmamalıdır. 

Son yıllarda Rus olmayan milletlere yapılan baskı ve zulmün giderek artması, Stalin ve Korkunç İvan’ın heykellerinin dikilmesi gibi olaylar Rus şovenizminin doruk noktasına ulaştığının belirgin örnekleridir. Tataristan’da da durum farklı değildir, zira Ruslar ezelden beri Kazan Tatarlarını en büyük düşman bellemiştir. Onun için Tatarlarını yok etmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ruslar, Tatarları yok etme siyasetini çeşitli yollarla hayata geçirmektedirler. Rus siyasetinin en sadık köleleri de hiç şüphesiz satılmış mankurt Kazan Tatarlarıdır. Kukla Tataristan Hükümeti, kukla cumhurbaşkanı Rusların kötü amaçlarına hizmet etmektedir. Bilhassa Tataristan’ın sözde cumhurbaşkanı Rusların bir dediğini iki etmemektedir, hatta bazı konularda Rusların da önüne geçerek Tatarları yok etme faaliyetlerini sinsice yürütmektedir. Söz konusu faaliyetler arasında, Tatar Okullarının kapatılması, Tatar Dilinin resmi dil olmasının hiçe sayılması, kültürel değerlerin yıkılması, yok edilmesi, sivil toplum kuruluşlarının yasaklanması, Tatar tarih kitaplarındaki yalanlara göz yumulması, Tatar milliyetçilerinin hapsedilme yoluyla susturulması vs. bulunmaktadır. Ancak son günlerde Rusya’da yaşananlar karşısında Tataristan cumhurbaşkanı da korkuya kapılmış olmalı ki, farklı davranmaya başladığı, her iki tarafa da oynadığı gözlemlenmektedir. 

2017 yılının Nisan ayında Rusya’da birçok bölge başkanı, vali gibi üst düzey yöneticiler ya istifaya zorlanmış ya da görevlerine son verilmiştir. Tataristan’ın komşularından olan Udmurt Cumhuriyeti başkanı Aleksandr Solovyev önce görevinden alınmış, sonra tutuklanmış, Mari-İli başkanı Leonid Markelov ise “kendi isteğiyle” görevinden ayrılmış, daha sonra rüşvetçilikten dolayı tutuklanmıştır. Bir de Perm bölgesi valisi Viktor Basargin, Buryat özerk bölgesi başkanı Vyaçeslav Nagovitsin, Novgorod bölgesi valisi Sergey Mitin, Ryazan bölgesi valisi Oleg Kovalev görevlerinden çekilmiştir. Şimdi sıra Tataristan Cumhurbaşkanı Röstem Miñnehanov’ta mı sorusu akla geliyor ister istemez. Zira Nisan ayı başında Tataristan Cumhuriyeti Başbakanı İldar Halikov kendi isteğiyle (?) görevinden ayrılmış, yerine 18.04.17 tarihinde Tataristan Devlet Meclisi tarafından 87 milletvekilinin oyuyla Aleksey Pesoşin seçilmiştir. Bilindiği üzere Tataristan Anayasası’nda Tatar ve Rus dilleri resmi dillerdir. Tek kelime Tatarca bilmeyen bir Rus’un Başbakan seçilmesi ayrı bir tartışma konusudur. Yaşananlar Putin’in gözüne girme girişiminden başka bir şey değildir. 

Tataristan’ın kukla Cumhurbaşkanı Röstem Miñnehanov, bir taraftan Tatar milliyetçilerine sığınmakta, diğer taraftan Putin’e övgüler yağdırmaktadır. Bunu son günlerde Tataristan’da gerçekleşen çeşitli toplantılardan tespit etmek mümkündür. 8 Nisan 2017 tarihinde Kazan’ın Sefer Oteli’nde Tatar İçtimai Merkezi’nin (TİM) XII. Kurultayı yapılmıştır. Moskova, Ufa, Çallı, Alabuga, Aşağı Kama, Tuymazı, Belebey, Orenburg şehirlerinde şubeleri bulunan TİM 1989 yılında kurulmuş ve ilk kurultayını aynı yılın 17 Şubat tarihinde gerçekleştirmiştir. Her 4 yılda bir yapılan TİM Kurultayı, 2014 yılında yapılamamıştır. Salonun elektrikleri kesik, su borusu patlamış gibi çeşitli bahaneler öne sürülerek 2014 yılında Tatar İçtimai Merkezi Kurultayı’nın yapılmasına izin verilmemiş, engellenmiştir. Bu da yetmezmiş gibi, çeşitli yerlerden kurultay için gelen katılımcılar sokakta kalmış ve düzen bozdukları gerekçesiyle para cezasına çarptırılmıştır. Gelin görün ki, 2017 yılında ise Kurultay’ın yapılmasına izin verilmekle kalmamış, Kazan’ın en güzel otellerinden birisinde salon ayarlanmış, salonun parası da Tataristan Hükümeti’ne yakın kaynaklar tarafından karşılandığı söylenmektedir. TİM bugüne kadar milli konuda birçok işe imza atmış olan bir sivil toplum kuruluşudur. Milliyetçilere göz açtırmayan Tataristan Hükümeti ne oldu da 180 derece birden döndü, sorusu geliyor insanın aklına. Bu dönüşün asıl nedenin altında Tataristan Cumhurbaşkanı’nın görevinden alınma korkusu yatmaktadır. Ne olur ne olmaz, milliyetçiler de bir kenarda dursun misali. Çok ilginçtir ki, bugüne kadar suya sabuna dokunmayan hükümet yanlısı Dünya Tatar Kongresi (DTK) Başkanı R. Zakirov’un da dili çözülmüştür. Kazan Federal Üniversitesi’nin “milli kadrolar” (söz konusu okul öğretmenleridir) yetiştirme konusundaki eksikliklerini dile getiren Zakirov,  rektörün konuşmaktan kaçtığını ima ederek, “artık kaçamazsın, oturup konuşmanın zamanı geldi” şeklinde beklenmedik laflar söylemiştir. Geçmişte Tatar milli bayramı “Saban Tuye” (Karasaban Toyu) yapmaktan öteye gitmeyen, Tatar okullarının kapatılmasına seyirci kalan DTK Başkanı Zakirov’un bu çıkışı yukarıdan gelen talimat üzerine yapıldığı bir gerçektir.  

Tatar İçtimai Merkezi’nin XII. Kurultayı’nda Tatarları yakından ilgilendiren Kazan Tatarlarının kanayan yarası olan Tatar okulları ve siyasi konular gündeme alınmıştır. Millet yararına yapılan bu kurultayda dil, okul, millet gibi önemli konularda 16 maddeden oluşan karar kabul edilmiştir. Kazan’da “Tatar” adıyla gerçekleşen diğer toplantılara bir göz atalım. Tatar Kadınlar Cemiyeti “Ak Kalfak” tarafından 13—15 Nisan 2017 tarihlerinde bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıya 15 ülkeden ve Rusya’nın 67 bölgesinden toplam 400 kişi katılmıştır. Toplantıda, cemiyetin faaliyetleri, milletin gündelik hayatı gibi konular gündeme alınmış ve Kazan Tatarlarının geleneklerinden birisi olan “Beşik Toyu”nun nasıl yapıldığı konuşulmuştur. Toplantıya katılan kadınların büyük çoğunluğu başlarına Tatar bayanların milli kıyafetinin bir parçası olan “kalfak” takmıştır. Katılımcı kadınların ezici çoğunluğunun Tatarca bilmediği göz önünde bulundurulursa kalfak takmanın bir öneminin olmadığını söylemek gerek. Toplantı ile ilgili yazılan bir haberde, toplantıya katılan erkeklerin başlarına “tübetey” giymemelerini Tatarlığa saygısızlık olarak nitelendirilmesi gülünçtür. Bilhassa yurt dışında yaşayan bazı Tatar kadınları başlarına “kalfak” takmayı, erkekleri “tübetey” veya milli kıyafetten bir parça giymeyi “Tatarlık” olarak adlandırıyor ve algılıyorlar. Bu tamamen yanlış bir algıdır ki, sırf giyim giymek, milli yemekler yapıp yemek, milli şarkılar söylemekle Tatar olunmuyor maalesef. Tamamen göstermelik olan bu girişimler sadece aldatıcı bir dış görünüştür. “Ak Kalfak” toplantısı da ister içerik, ister konu bakımından tümüyle içi boş bir toplantıdır ki, ne dil konusu gündeme getirilmiş, ne de Tatar okulları. Sanki Kazan Tatarlarının “Beşik Toyu” dışında başka bir derdi yokmuş algısı yaratmak elbette Tatarları yok etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir. Kazan Tatarlarının bugün en önemli gündem maddesi dil olmalıdır ki, dil olmazsa ne millet olur, ne gelenek, ne de tarih kalır ortada. Dilimizi kaybedersek o zaman gelenek saydığımız “Beşik Toyu”nu nasıl ve hangi dilde yapacağız ve o saatten sonra yapılması gerekecek mi, “Ak Kalfak” yetkililerinin önce bunu bir kendilerine sormaları lazım. Kafalar değişmezse dili ve milleti yaşatamayız. 

17 Nisan 2017 tarihinde yapılan VII. Tataristan Müslümanları Kurultayı da gündem saptırmaya yönelik yapılan toplantılardan birisidir. 4 yılda bir gerçekleşen bu kurultayda, Tataristan’ın sözde Cumhurbaşkanı R.Miñnehanov’un, “Tataristan’da dinimizi, dilimizi, geleneklerimi korumak için tüm olanaklar vardır” şeklindeki sözlerine gülmeli mi, yoksa ağlamalı mıyız, bilemedim. Kazan’da sadece bir Tatar Okulu kalmışken, camiye gidenler FSB tarafından fişlenirken, Tatar gelenekleri Rus geleneklerine dönüştürülürken bu sözlerin gerçekçilik payı yoktur, olamaz da. Sözde Cumhurbaşkanı, Ruslara yaranmak ve konuşmak için konuşmuştur. R.Miñnehanov bu dedikleri ile de sınırlı kalmamış, 22 Nisan 2017’de yapılan “Tataristan Halklarının III. Kurultayı”nda “Tataristan Cumhuriyeti’nin günümüzde etno-kültürel gelişmesine dair” başlıklı sunumunda şunları söylemiştir: “Rusya’nın gücü ve emsalsizliği halklar dostluğunda kendini göstermektedir. Çok ulusluluk ve uzun yıllar devam eden dostane komşuluk ilişkileri - bizim kıskanılacak üstünlüklerimizdendir.” Cumhurbaşkanı R.Miñnehanov, Tatarların milli dil, kültür, geleneklerinin verimli gelişmesine inandırabilen güçlü Rusya’dan yana olduğunun altını çizmiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir “Bu konuda Rusya Başkanı V.Putin güvenilir teminattır.” Tataristan’ın kukla Cumhurbaşkanı R.Miñnehanov’un bu sözleri, onun ne denli Rus kölesi olduğunun bir göstergesidir. “Çok ulusluluk”, “uzun yıllar devam eden dostane komşuluk ilişkileri” şeklindeki tabirleri R.Miñnehanov’un tarih bilincinden yoksun, milli şuuru olmayan birisi olduğunu ortaya koymaktadır. Zira Ruslar ezeli ve ebedi düşmanımızdır, asla dostumuz olmamış ve olmayacaktır. 

Son günlerde Kazan’da arka arkaya gerçekleşen baş döndüren toplantılardan “Tataristan’da neler oluyor”  veya “Tataristan nereye gidiyor” gibi birçok soru çıkartmak mümkündür. Yapılan toplantıların büyük çoğunluğunun konu ve içeriklerine bakıldığında Kazan Tatarlarının yararına olmadığı aşikârdır. Gündem saptırmaya, algı oluşturmaya yönelik yapılan bu toplantılar millete zarar veren, Putin’in işine gelen girişimlerdir. Aksi olursa toplantıların yapılmasına izin almak bile hayaldir. Bilindiği üzere, bugüne kadar çeşitle bahanelerle reddedilen toplantılar, yargılanan ve hapsedilen milliyetçiler sayısızdır. Onun için yaşananları vicdan terazisinden geçirerek değerlendirmek, yorumlamak şarttır. Kazan Tatarlarının bugünkü en önemli gündem maddesi dil olmalıdır. Dil, milleti bir arada tutan birleştirici bir güçtür. Bu gücümüzün elimizden alınmasına izin verirsek, yok oluruz…