HABER: LİLİYA SABİR

İdil-Ural ulusal bağımsızlık mücadelesinin büyük önderi, şair, yazar, gazeteci ve siyasetçi Ayaz İshaki (1878-1954) doğumunun 145. yılında Ankara’da anıldı.

Ayaz-Tahir Türkistan İdil-Ural Vakfı’nda 1 Mayıs 2023 tarihinde düzenlenen etkinliğe Türkiye’de yaşayan Tatar Türkleri, çeşitli kurum temsilcileri ve üniversite öğrenciler katıldı.

Toplantıyı açan Ayaz-Tahir Türkistan İdil-Ural Vakfı Başkanı Dr. Tülay Duran konuşmasında vakfın tarihçesi ve Ayaz İshaki’nin kızı Prof. Dr. Saadet İshaki Çağatay (1907-1989) hakkında bilgiler verdi. Ayaz İshaki’nin kızıyla olan ilişkisine de değinen Tülay Hanım, “Her anne-baba ile çocuğu arasındaki sıcaklığı ve sevinci hissedebiliyorsun... Ama aynı zamanda çok büyük özlem var: uzun yıllar birbirlerinden uzak kalmanın yarattığı özlem… ve bu özlemi onların ancak Ayaz İshaki’nin hayatının son günlerinde giderme şansı oldu...” dedi. Tülay Hanım, yazarın doğup büyüdüğü Tataristan’ın Çistay İlçesi Yauşirme köyünde açılan Ayaz İshaki Müzesi’ne bağışlanan yazarın kullandığı kişisel eşyalardan da bahsetti. Tülay Hanım vakfın faaliyetlerine ilişkin olarak kitaplar yayımlandığını, çeşitli toplantılar düzenlendiğini, araştırmacılara ve öğrencilere burslar verildiğini kaydetti. Tülay Hanım vakfın planlarını da paylaştı.

Etkinliğin organizatörü araştırmacı-yazar, çevirmen, filolog Roza Kurban, “Ayaz İshaki’nin Hayatı ve Eserleri” başlıklı konuşmasını: “Ayaz İshaki, mezarları yurt dışında olup, isimleri ancak 1980’lerde değişim rüzgârları esmeye başladıktan sonra vatanlarına dönen şahıslardan biridir. Tıpkı Sadri Maksudi Arsal, Yusuf Akçura gibi.” diye başladı. İshaki’nin faaliyetlerini kısaca anlattıktan sonra onun Türkiye’de ve Tataristan’da yayımlanmış eserleri, anıları, onunla ilgili yayımlanmış kitaplar ve düzenlenen etkinlikler hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Roza Hanım, yazarın “Sünnetçi Dede” (1911), “Üstat Bike” (1915) ve “İki Yüz Yıl Sonrası İnkıraz” (1902-1904) adlı eserlerini tanıttı. “Yazar son eserinde: “Milletle ilgilenmezsek, kendimizi geliştirmezsek Kazan Tatarları iki yüz yıl sonra inkıraz olurlar, yani yok olurlar.” diye bizi uyarmış. Bugün bunu net bir şekilde görüyoruz.” diyen Roza Kurban, milletimizi korumak için Ayaz İkhaki’nin mirasını ve onun düşüncelerini yaşatmaya çağırdı.

Daha sonra Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi doktora öğrencisi araştırmacı-yazar Yeldos Toktarbay, “Ayaz İshaki ve Kazak Aydınları” konulu bir konuşma yaptı. Toktarbay, bu günün tarihi bir gün olduğunu, 1 Mayıs 1917’de Moskova’da Birinci Tüm Rusya Müslümanları Kurultayı’nın açılmış olduğunu hatırlattı. Bir hafta önce Moskova’da yaptığı arşiv araştırması sırasında Ayaz İshaki’nin söz konusu konferansta Kazak aydınlarla birlikte çekilmiş fotoğraflarını bulduğunu söyledi. “Ayaz İshaki, Şubat Devrimi’nden (1917) sonra Kazakistan’ın Kızılyar (şimdiki Petropavlovsk) şehrine gitti ve orada “Mayak” adıyla Kazakistan’da ilk Tatar milli gazetesi yayımladı. Bu gazetenin ilk sayılarını arşivlerde bulduk. Bu gazetede Lenin ve Bolşeviklerin nasıl iktidara geldikleri, İdil-Ural ve tüm Türkistan aydınlarının neden komünistlerin fikirlerini desteklemediği anlatılmaktadır. Bu gazeteler, günümüzde bütün Türk halklarının ve Türk Dünyasının birleşmesi için faydalı arşiv bilgiler içermektedir” dedi. İshaki ile Mustafa Çokay ve Velid Hattanaş gibi Kazak aydınlar arasındaki ilişkiler hakkında çok enteresan bilgiler veren Yeldos Toktarbay, Ayaz İshaki’nin sadece Tatar Türklerinin değil, tüm İdil-Ural bölgesi ve Türkistan’nın bağımsızlığı için büyük önem taşıyan bir şahsiyet olduğunu vurguladı. İshaki’nin eserlerinin neredeyse tamamını hapishanede ve sürgünde yazdığını kaydeden Toktarbay, Arhangelsk’te sürgünde yazdığı “Tartışma” (1908) adlı drama eserinin Kazak ulusal gazetesinde yayımlanmasının ardından Kazak aydınlarının ondan esinlenerek Kazakça ilk tiyatro eserini yazdıklarını söyledi. Türk Dünyasının Stalin dönemine kadar ayrı milletlere bölünmediğini ve bu topraklarda yaşayan halklarının birbirlerinin dillerini iyi anladığını kaydeden araştırmacı Toktarbay, ortak değerler ve ortak dil üzerine kurulu geleceğimiz ve Türk Birliği için, Ayaz İshaki gibi halkını seven, tüm varlığıyla ona hizmet eden bütün Türk şahısların faaliyetlerinin derinlemesine araştırılması, tanıtılması ve kullanılması gerektiğini katılımcılara iletti.

Konuşmaların ardından katılımcılar merak ettikleri soruları sordular, kendi aralarında tartıştılar ve önerilerde bulundular.

TOBB Üniversitesi Edebiyat bölümü mezunu Emre Göztoklusu, İshaki’nin “Eve Doğru” (1922) hikâyesi ve Zeki Velidi Togan ile ilgili soru sordu. Roza Korban, bu hikâye hakkında bilgi verdi. Kurban, İshaki’nin I., II. ve III. Tüm Rusya Müslümanları kurultaylarında milli-medenî muhtariyet taraftarı olduğunu, Togan’ın ise “Toprakçılar” bölüngüsü üyesi olarak toprağa dayalı muhtariyet yanlısı (federalist) olduğunu söyledi ve “Bence Zeki Velidi haklı. Çünkü toprak olmadan vatan olmaz.” dedi.

Araştırmacı-yazar Murat Göztoklusu, kendisinin okuduğu ODTÜ’de eğitimi sırasında çalışan Zeki Velidi Togan’ın oğlu Prof. Dr. Sübidey Togan ve kızı Prof. Dr. İsenbike Togan ile ilgili anılarını ve Kazakistan gezisine dair hatıralarını paylaştı. Türkiye’de yaşamış önde gelen Tatar Türkü liderler hakkında da bilgi verdi.

Etkinliğe katılan Malatya İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ramilya Yarullina Yıldırım, “Eve Doğru” hikâyesiyle ilgili bilgi verdi ve İshaki’nin eserlerinin çevirisi konusuna odaklandı. Ayaz İshaki’nin eserlerindeki ideal karakterlerin her zaman kadın olduğunu vurgulayan Ramile Hanım, İshaki’nin ulusun geleceğinin eğitimli kadınların elinde olduğuna inandığını vurguladı.

Kara yollarında durum Kara yollarında durum

Türk Dünyası aktivisti Epilepsi ve Yaşam Derneği Başkanı Ebru Öztürk, Türk Dünyasında eserlerin tercümesi, ortak dilin oluşturulması, kendi tarihimize sahip çıkılması gibi konulara değindi.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Levent Bulut, Tatar Türkçesinin Türk dünyasında ortak dil rolü oynayabileceğini düşündüğünü söyledi. Atatürk’ün, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nu kurduğunu ve başkanlarının Tatar Türkleri de dâhil olmak üzere Türk Dünyasının temsilcilerinin olmasından gurur duyduğunu söyledi. Türk Dünyasında ana dilini bilen her kişinin çok kısa zaman içinde başka bir Türk lehçesini öğrenebileceğini söyledi.

Katılımcılardan araştırmacı-yazar ve yayıncı Zafer Gökcan, her halkın kendi alfabesine sahip olmasının önemine değindi. Yunan, Gürcü, Ermeni ve bazı diğer ulusların kendi milli alfabelerini kaybetmediklerini bildiren Zafer Gökcan, Türklerin kendi Runik (Orhun) alfabesini sadece, Romanya’da yaşayan ve Türklere yakın ulus olan Sekellerin koruduğunu söyledi. Gökcan, Türk Birliği’nde ortak alfabe kullanılması, kültür ve inanç turizminin organizasyonunun yapılması gerekliliği konularına da değindi.

Etkinliğe yoğun ilgi gösteren katılımcılar, ev sahibi olan Ayaz-Tahir Türkistan İdil-Ural Vakfı’na ve organizatörlere teşekkürlerini ilettiler. Etkinlik hatıra fotoğrafı çekimi ve katılımcıların kendi aralarında konuşmalarıyla devam etti.

(Fotoğraflar: Liliya Sabir, Ercan Bilgin)