Eskiden TV’lerde kaliteli, iktidar ve muhalefetin birlikte katıldığı tartışma programları yapılırdı. Zaman zamanda parti liderleri de katılırdı. Bütün görüşler, fikirler, öneriler, serbestçe, çekinmeden, tam bir düşünce özgürlüğüne uygun biçimde ifade edilirdi. İktidarlar, Bakanlar, Başbakanlar, Cumhurbaşkanları en sert biçimde tenkit edilirdi. Sadece TV’lerde değil, tiyatrolarda da iktidarı eleştiren, alaya alan, esprilerle dolu temsiller serbestçe icra edilirdi. 

Rahmetli Özal, her sabah karikatür dergilerini, gazeteleri tarar, kendisi ile ilgili karikatürler olmazsa üzülür, yayınlananları da keser çerçeveletir, duvarına asardı. Özal, Demirel, Menderes, Ecevit, Erdal İnönü, hepsi kendileri ile ilgili tiyatro oyunları izler, kahkahalarla gülerlerdi. Bu tutum, normal demokrasilerde, tabii bir durumdur. Liderlerin hoşgörü, tolerans, olgunluk standartlarından ne yazık ki uzaklaştık, toplumumuz iyice ayrıştı. 

Şimdilerde de TV’lerde güya tartışma programları var, ama ne var ki izlemeye değmez... Çağrılanların dünyaları kısır, dünya ve ülke olaylarını yeterince irdelemiyor, iktidarı açık seçik biçimde tutuyor, iktidar aleyhine bir şey söylerimde başıma neler gelir diye düşünerek konuşuyor. Çok konuda da fikri olmadığından abuk sabuk konuşuyor, saçmalıyor, böyle bir program izlenir mi?... Gazetelere, TV’lere baskının uygulandığı, yazarların hapse atıldığı, görevlerinden uzaklaştırıldığı, eleştiriye, serbest düşünceye, ifade özgürlüğüne yer verilmeyen rejime, Hürriyetçi  Demokrasi denilebilir mi?... 

Şimdi herkes gazetesini sattı diye adamı yerden yere vuruyor, gazetesini almaktan vazgeçiyor. Adam kim bilir nelerle karşılaştı da sattı, benden bu kadar dedi... Bazı TV’ler var ki, tamamen iktidar odaklı, neler ifade ediliyor, meseleler nasıl çarpıtılıyor.... Gerçekler saklanıyor. Buralara katılanlarda hiç vicdan yok mu?... Büyük TV’lerin tartışma programlarında, hep aynı şahıslar, hep aynı fikirler, aman yanlış bir şey söylerim, başım derde girer korkusu, suya sabuna dokunmayan konuşmalar... Esasen programcıların, programa çıkacak değerli, kaliteli insanları bulamadıklarını işittim... Bizim siyasette bulunduğumuz yıllarda, böyle korkular, baskılar, muahezeler yoktu. İktidarlar, muhalefet, en üst sertlikle eleştirilir, yerden yere vurulurdu... Dinamit, Kırmızı Koltuk hatırladıklarım... 

Bir siyasetçi olarak ben, muhalefetin sert yapılmasından yanayım. Tabiatıyla, sert derken fikir ve eleştirilerde sert olmayı kastediyorum. Yoksa konuşma üslubu, hassas ayarlanmalı, kimsenin özel yaşamına, fiziki özelliklerine, ailesine girilmemelidir. Bir de kamuoyunda yanlış bir değerlendirme vardır. TBMM’de zaman zaman sert tartışmalar, itişip kakışmalar görüyorsunuz. Ancak Genel Kurul Salonunda olanlar orada kalır, Milletvekilleri, kulislerde, dış gezilerde, dışarıda birbirlerine saygılı davranırlar, birlikte oturur, çay, kahve içerler...  

Tekrar TV’lerdeki tartışma programlarına döneyim... İnsanlar, hep aynı kişileri görüp, dinlemekten, suya sabuna dokunmayan saçma sapan fikirleri izlemekten, sürekli iktidarı övenlerden, gerçekleri saptıranlardan bıktılar. Eğer bu programlara kaliteli insanların katılması sağlanmazsa, bak söyleyeyim, başta ben olmak üzere TV’leri kapatacağız....