Haber: Damla Oya Erman
Bu önemli keşif, DNA'nın biyolojik miras üzerindeki kritik rolünü açıklığa kavuşturdu. Watson ve Crick'in keşfi, Nature dergisinin o ayki sayısında yayımlandı ve biyoloji ile tıp alanlarında devrim niteliğinde bir etki yarattı.
DNA, 1869 yılında keşfedilmesine rağmen, genetik mirasın belirlenmesindeki kilit rolü 1943 yılına kadar ortaya çıkarılamamıştı. Ancak Watson ve Crick, DNA'nın yapısını çözmek için çalışan birçok bilim insanından sadece ikisiydi.
Çift, DNA'nın çift sarmal bir polimer olduğunu belirledi, her biri uzun bir monomer nükleotid zinciri içeren iki DNA ipliği, birbirine sarılarak bir spiral oluşturuyordu. Bu keşif, genetik talimatların nasıl saklandığı ve nesiller boyunca nasıl geçirildiği gibi temel bir bilimsel sırrı çözmüş oldu.
Watson ve Crick'in keşfi, daha sonraki yıllarda biyoloji ve tıp alanında birçok gelişmeye yol açtı. Bu gelişmeler arasında hastalık genleri için prenatal taramalar, genetik olarak modifiye edilmiş gıdalar, insan kalıntılarının tanımlanması ve suçluların mahkum edilmesi veya aklanması için doğru testler bulunmaktadır.
Ancak Watson ve Crick'in Nobel Ödülü'nü kazanmasına rağmen, başka bir DNA araştırmacısı olan Rosalind Franklin'in katkıları göz ardı edildi. Franklin'in X-ışını fotoğrafları, DNA'nın helisel yapısını doğrulamıştı ancak o, ödülün verildiği tarihte hayatta değildi ve çalışmalarının önemi uzun süre anlaşılamadı.
