Kitap Dünyası 

Tarihi Sen Yaz 

Emre Tilev’in Tarihi Sen Yaz kitabı Hayy kitaptan çıktı. Bu son derece özgün ve başarılı eser basın bültenin şu şekilde aktarılıyor : “ Onlar hayal ettiler. Hedeflerine odaklandılar. Avantajlarını doğru değerlendirdiler. Dezavantajları vardı, avantaja dönüştürdüler. Başarısızlıkları tattılar ama öfkelerini başarılarının hizmetine verdiler. Defalarca düştüler ve her seferinde kalktılar. Kalabalıklar içinde yalnız kaldılar. Umutlarını asla kaybetmediler. En çok da, onlar çok çalıştılar.

Bu aslında senin hikâyen.

Sınırlarını sen belirlersin, anahtar sende saklı. Hayat, kaybettiklerinden ve kaçırdığın fırsatlardan ibaret değil. Hayatı sen, fırsatları doğru görerek şekillendireceksin. O zaman avuçlarının içindeki hayatının fırsatlarına bir bak ve kendine sor. Hazır mısın? Hangisi için hazırsın? Onlar hazırdılar ve yakaladılar. Tarih, hayıflananları yazmadı, yazmayacak. Sen tarihi yazmak istemez ve o an için hazır olmazsan, senin için kim yazar? Kimse. O zaman haydi kalk ve yap!

Kendi hikâyeni yazmaya hazır mısın?

Tarihi sen yazmaya hazır mısın?” Bu başarılı eseri mutlaka okuyun. 

Emre Tilev

16 Nisan 1971’de Ankara’da doğdu. Çocukken futbol maçları anlatımından etkilendi. 1982 yılında bir trafik polis aracının çarpması sonucu pelvis kemikleri kırıldı ve yatağa bağlı 4 aylık bir süreç yaşadı. Bu dönemde çok gazete okuyan ve özellikle gazetelerin spor sayfalarını kesme işine girişen Tilev bu alışkanlığını hala sürdürüyor. Lisedeyken maç anlatımına daha da merak saldı. İzmir’de yer alan yerel küçük dergilere yazılar yazdı. Pidecilik, oyuncak satıcılığı, bakkal çıraklığı, oto kaporta ve boyacılık dahil yaz tatillerinde farklı işlerde çalıştı.

1994’te Show TV ekranlarında televizyon spikerliğine başladı. 1995’te Cine 5 televizyonunda Türkiye televizyon tarihinin ilk Formula 1 yarışlarını anlatmaya başladı. 1996’de Süpersport kurulumunda ve Cine 5 spor yayınlarının şekillenmesinde yer aldı. 1996’de Efes Pilsen ile Koraç Kupası Belgeseli’ni hazırladı. 1997’de Japonya’da en iyi Formula 1 anlatıcısı seçildi. 2000’de Avrupa şampiyonasını Türk millî takımı ile yerinden izledi, 45 gün yayın yaptı. 2000’de Galatasaray’ın tüm UEFA kupası maçlarını yerinden izledi; Show Radyo’ya anlattı. 2004’te ATV KANAL 1’e geçti. 2006’de Dünya Kupası’nı yerinden 45 gün izledi ve maç anlatımları yaptı. 2006’de Kanal D televizyonuna dönüp İlker Yasin ile çalışmaya başladı. 2008’de ve 2009’da Şampiyonlar Ligi maçları anlattı. 2009’da D Smart kurulumunda yer aldı. 2011’de CNN TÜRK ekranlarında yer almaya başladı ve Türkiye Formula 1 yarışlarını anlattı

Bugün halen Arel Üniversitesi’nde 6 yıldır devam eden öğretim görevlisi unvanıyla akademik kariyerini sürdürmektedir. Marmara Üniversitesi’nde doktora programında çalışmalar yapan Tilev aynı zamanda değişik pek çok üniversitede NLP-İLETİŞİM SANATLARI-DÜZGÜN KONUŞMA TEKNİKLERİ-SUNUM TEKNİKLERİ adı altında dersler vermektedir. Türkiye’nin üst düzeydeki firmalarının yöneticileri için YÖNETİM VE İLETİŞİM-LİDERLİK-MODERN DÜNYA derslerine de devam etmektedir. Tilev aynı zamanda İLETİŞİM METOTLARI, DİKSİYON-FONETİK, RADYO VE TELEVİZYON SPİKERLİĞİ VE MAÇ ANLATIM TEKNİKLERİ üzerine değişik üniversite ve belediyelerin açtığı programlarda ders vermektedir.

Ödülleri:

1995 Marmara Üniversitesi Birincilik Ödülü (Yılın Spikeri)

1998 Maltepe Üniversitesi Birincilik Ödülü (Yılın Spikeri)

2004 Yıldız Üniversitesi Birincilik Ödülü (Yılın Spikeri)

2007 Arel Üniversitesi Birincilik Ödülü (Yılın Spikeri)

2008 UEFA İnternet Sitesi En Farklı Anlatım (Yılın Spikeri)

2012 Anabilim Koleji Birincilik Ödülü (Yılın Spikeri)

2012 Okyanus Koleji Birincilik Ödülü (Yılın Spikeri)

Medya Dünyası 

Kübra Esertürk’le Haberler Abant Tv’de 

Başarılı ve güzel spiker Kübra EserTürk’le haberler hafta içi her gün 13.00 Abant Tv’de. Her gün haberlerle ekranda olan güzel spiker habercilikteki başarısı ile dikkat çekiyor. Önümüzdeki günlerde Kübra Esertürk adını daha sık duyacağız. 

Kim Kimdir 

Ecem Karakaş 

Ecem Karakaş 1995’te İzmir’de doğdu. Halen Atatürk Üniversitesi Halkla ilişkiler bölümünde okumakta olan Karakaş Haldun Dormen Sahne Tozu Tiyatrosu’nda oyunculuk eğitimi aldı sonrasında Amerikan Kültür Dil Okulları’nda yabancı dilini geliştirerek Başkent İletişim Bilimleri Akademisi’nde Sunuculuk ve Diksiyon bölümünü bitirdi. Hayvan sever yönü olan evinde bir kedi besleyen Küçüklüğünden bu yana insan ilişkileri konusunda kitaplar okuyan ve çevresindekilere okuduklarını iletmekten haz alan Medyayı da bu yönlerinden dolayı tercih eden Ecem Karakaş Ocak 2016 tarihinden bu yana Türkiye Jokey Kulübü İzmir Şirinyer Hipodromu’nda sunuculuk yapmaktadır. Ecem Karakaş kendine özgü sunumu bu mesleğe dair yeteneğinin yanında ışıltısı ve güzelliğiyle de dikkat çekmektedir. Tüm bu nitelikleriyle Ecem Karakaş gelecekte de adını sıkça duyacağımız çok önemli bir isimdir. 

Fulya Öztürk :“Muhabirlik Benim Hayatım.”

Fulya Öztürk ile Muhabirlik ve Medya Üzerine 

Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz ? 

5 Ocak 1989 Yılında Adana’da doğdum. Ve hep derim İYİ Kİ ADANA’DA DOĞMUŞUM İYİ Kİ BU VERİMLİ TOPRAKLARDA BÜYÜMÜŞÜM DİYE…Çünkü bana çok şey kattı…17 yaşıma kadar Adana’da okudum. Liseyi Adana Gündoğdu Kolejinde bitirdim. Daha sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesini kazandım ve İstanbul’a geldim. Okulla beraber televizyon maceramda başlamış oldu.

 Neden  Medya ?

Çünkü bu sektör hakikaten benim hayalimdi. Ailem Avukat olmamı çok istiyordu ama ben bu meslekte olacağıma yürekten inandım. Ve zaten Adana’dan İstanbul’a geldiğim ilk yıl medyaya girmeyi başardım. Çünkü medya müthiş bir güç. Ve ben o gücün içinde olup muhabirlik yapıp toplumun  içinde olmayı , insana dair bir şeyler yapmayı çok istiyordum. Ve toplumun sorunlarını duyurmayı , bir acıya merhem olabilmeyi , bir insanın sesi olabilmeyi tüm yüreğimle çok istiyordum. 

Medyaya ilk adımı nasıl attınız ?

2008 yılında Doğan Medya Center’de staj imkanı yakalayarak girdim sektöre…Doğan Grubuna bağlı Star Tv İç Yapımlar’da  uzun süre asistan olarak çalıştım. Daha sonra CNN TÜRK Programlar departmanında profesyonel iş hayatına başladım. Sene 2009…O dönem Cem Seymen’le uzun süre çalıştık. Ondan çok şey öğrendim. Öğrenmeye de devam ediyorum.

Örnek aldığınız isimler var mı ?

Bir kişi…ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK…

Medya dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı ?

Kesinlikle… Bir yardım vakfı kurma hayalim var… Üstelik çocukluğumdan beri. Bunu gerçekleştireceğim . İnanıyorum.

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/ etkisi hissediyor musunuz ? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor ? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir ?

Rekabet olmalı bence . Çok yoğun bir baskı hissetmiyorum . Tabi herkes işini iyi bir şekilde yapıp ortaya güzel bir şey çıkarmak istiyor . Aslında rekabet duygusu dinamik tutuyor insanı. Nasıl bakarsan olaya yani...

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı ya da bu işi yapabilmek için sizce iletişim mezunu olmak gerekli midir ?

Bence Bu işi sadece İletişim Fakültesi öğrencileri yapmalıdır algısı yıkılmalı. Hiç alakası yok . Bu iş yeteneğe bakıyor bence…Kimsenin benim mezun olduğum üniversiteyle ilgilendiğini düşünmüyorum. Herkes bu kız bu işi yapabiliyor mu ? yetenekli mi? Ekran onu seviyor mu? Diye bakıyor…O yüzden Tıp Mezunu biri de bu işi yapabilir. Yeteneği varsa ve tabi ki çok istiyorsa…

Medya ile aranız nasıl ? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz ? Sosyal medya ile aranız nasıl ?

Süper. Çünkü Çağ iletişim çağı. Sosyal medyayı sık kullanıyorum. Önemli bir güç . İnternetsiz bir hayat düşünemiyorum. Sosyal medyadan gelen mesajlara da cevap vermeye çalışıyorum.

Gelecekte ne tür projeler olacak ?

Çok geleceği düşünen biri değilim. Kaderciyim biraz. Bakalım kısmet…

İyi muhabirliği nasıl tarif edersiniz ?

Muhabirlik benim hayatım. Müthiş bir keyifle yapıyorum bu işi. Ve bendeki o mesleki sevginin de seyirciye geçtiğini düşünüyorum. Çünkü gelen mesajların yüzde 95’i bu yönde. Ve tabii doğallık. Sağ olsunlar samimi buluyorlar. Ben ekstra bir şey yapmıyorum aslında . Yani sadece olduğum gibiyim. Ve bunu yansıtmaktan hiç çekinmiyorum. Muhabirlik sadece ceket giyip tek düze bir ses tonuyla konuşmak değildir. Muhabir robot değildir. Türk halkı samimiyetten çok iyi anlıyor. Büyük büyük sözler söylemeyi sevmiyorum ama vicdan sahibi, empati yeteneği olan, insan ve toplum faydasını gözetmeyenler yapmalı bence bu işi…İyi Muhabir Yaşadığı toplumu tanıyandır. Bence …(Yani bu benim düşüncem tabi) İnsanı sevendir. İnsanı , hayatı sevmeyen fayda bilincinde olmayan biri bunu layıkıyla yapamaz diye düşünüyorum bence.

Haber spikerliği düşünüyor musunuz ?

Herkes beni sokakta görmeye alıştı galiba. Benim de çok sık kullandığım bir cümle var. ‘’SOKAKLAR BENİM’’ diye.. Aşırı mutluyum. Sokakta. Hayatın tam içinde olmaktan. O yüzden ben Muhabir olmaktan bu işi yapmaktan çok mutluyum. Program sunuculuğu daha bana yakın olabilir diye düşünüyorum.

 İyi haber spikeri olmak için muhabirlik şart mı ?

Bence şart…

Sizce ekranda olmak için güzellik şart mı ?

Asla…Evet güzellik de belki bir artı olabilir ama Bence ENERJİ VE SAMİMİYET önceliktir…Onlar yoksa güzelliğin anlamı yok…Seyirci önce güzelliğe bakar evet ancak sonra enerjisini sevdiğine bağlanır. Duygusuz , hissiz bir güzelliğin bir şey ifade ettiğini düşünmüyorum.

 Yeni Medyanın (Sosyal Medya ve Internet) Geleneksel Medyayı (Radyo – tv gazete) Yok edeceği söyleniyor siz buna ne dersiniz ?  Yeni Medya sizce ne yönde ilerleyecek ?

Alıp başını gidecek bence..

 Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz ?

 Boş zamanlarımda muhakkak arkadaşlarıma vakit ayırıyorum.

Hayatımın Kitabı/ Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı ?

Hayatımın filmi Lion…İzlediğimde hayat felsefemin filmini yapmışlar demiştim…Hayatımın kitabı diyebileceğim tek bir kitap yok…Ama şöyle diyeyim. Zülfü Livaneli’nin bütün kitapları benim için özeldir.

Kırmızı Türk hakkında neler söylersiniz ?

Başarılı buluyorum.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Muhabirlik , Muhabirlik, Muhabirlik! Şimdilik vazgeçmem. Beni çok güçlü ve dinamik tutuyor. Hayatla ilgileniyor olmak insanın içinde olmak beni besliyor. Ama muhabirlik yapmazsam kesinlikle kendi programımı yapmak isterim ilerde…

Röportaj ve fotoğraflar : Cengizhan KAYA