Zaman zaman ahkam keser de televizyon programlarında, gazete ve dergi sayfalarında ve tüm sporların anası olan atletizm sporu için; “Türk atletizmi neden olması gereken yerde değil” şeklinde serzenişlerde bulunuruz ya…

Alın, size bu ve benzeri sorulara karşılık olacak, gerçek bir olaydan söz edip “İşte size cevap” diyeyim.

Hadise ülkemizin en fazla göz önünde olan yörelerinden, Muğla ilimizin turizm cenneti Bodrum’da gerçekleşiyor.

Türkiye Atletizm Federasyonu programında yer alan 3. Turkcell Küçükler Atletizm Yarışmaları'nın, "Cheetos Türkiye'nin En Hızlısı" organizasyonunun Bodrum seçmeleri Turgutreis'te yapılıyor.

Atletizm pisti olmayan ve zemini inanılmaz bozuk Turgutreis Stadı'ndaki seçmelerde hakem olarak beden eğitimi öğretmenleri görev alıyor. Yarışlara sekiz okuldan 10-14 yaş grubunda 170 öğrenci ter akıtıyor. Ne yeterli hakem, ne de kronometrenin bulunmadığı seçmelerde, statü gereği en fazla iki branşta yarışması gereken bazı öğrenciler 5-6 branşta birden yer alıyor.

Haydı bunları bir kalem geçelim;

Uzun atlama yarışlarının standartlara uygun olmayan kum havuzunda yapılmasına, yüksek atlama yarışlarında nizami çıta yerine, bildiğimiz plastik su borularının çıta olarak kullanılmasına ne dersiniz?

Sözüm ona hakem görevi üstlenen öğretmenlerin, sporcuların sık sık üzerine düşerek eğildiği su borusunu düzeltme çabaları ayrı bir komedi.

Standartlara göre en az 20 metrekare olması gereken düşme minder yerine, 5 metrekarelik uyduruk minderler ve fizik kuralları gereği tepe üstü, yanlamasına yuvarlanan küçük sporcuların sık sık canı yanarak yakınları ve öğretmenleri tarafından ilk yardım yapılması da ayrı bir parodi.

Haaaa, unutmadan söyleyeyim; yüksek atlayıcı bir sporcunun kafa üstü yere düşmesinin ardından, ekstra önlem olarak yaylı yataklar konuyor. Yani bayağı büyük bir fedakarlık gösteriliyor. Hak yememek gerek değil mi?

(…………..)

Size bırakıyorum, yukarıdaki parantezin içine ne yazarsanız yazın ve bir kez de seslice okuyun…

Yukarıda yazdıklarımın tümü gerçek ve de kelimesi kelimesine doğrudur.

Şimdi, tüm bunların ışığında sormak istiyorum; Bu koşullarda atletizm nasıl ilerler? Atlet olmak için mücadele eden ve arkadaşlarından sıyrılarak öne çıkan gençler nasıl, yabancı sporcular karşısında başarılı olur?

Altyapı sorunları, doping sarmalı, basiretsiz kulüp yönetimleri ve omurgasız yönetici profilleri ile haksızlık ve torpilin egemen olduğu bir spor dünyasıyla biryerlere varmanın zor olduğunun bilincindeyiz. Bu anlamda çalışmalarına ve kişiliğine inanıp büyük saygı duyduğum, Atletizm Federasyonu Başkanı sevgili Fatih Çintimar’a sesleniyorum. Başkan lütfen bu skandalı enine boyuna irdele ve gerekeni yap. Yap ki, dopinge karşı verdiğin mücadele gibi bu da ses getirsin.

Kalın sağlıcakla… 

Erden AKTOĞU

[email protected]