Türkiye, Rusya ve İran'ın  Suriye'de "çatışmasızlık bölgeleri" kurulması için protokol imzalamaları çözüm için umutları arttırmakla beraber, Suriye’nin bölünmesine giden yolu açacağı kuşkusunu akla getiriyor.

Oluşturulacak çatışmasızlık bölgeleri, siviller için güvenli alanların kurulmasını öngörüyor. Bölgeler, Türkiye sınırındaki, muhaliflerin kontrolündeki İdlib’in tamamı, Şam’ın kuzeyindeki, kırsaldaki muhaliflerin kontrolündeki Doğu Guta, Humus ve son olarak ülkenin güneyindeki İsrail ve Ürdün sınırındaki Deraa ve Kuneytra olarak belirlendi. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında bu yerlere ek olarak Lazkiye, Halep ve Hama vilayetlerinin belli bölümleri de “çatışmasızlık bölgelerine” dahil edildi. Amerikan AP ajansı ise dört ‘çatışmasızlık bölgesi’ olduğunu yazdı. Bizim güvenli bölge olarak belirttiğimiz daha önce hükümetin dillendirdiği, gerilimi azaltma bölgesinde Fırat Kalkanı Bölgesi yer almıyor.

Yapılan açıklamada, "Çatışan taraflar arasında yukarıda sayılan bölgelerde hava unsurları dahil her türlü silah kullanımının durdurulmasını ve bölgelere acil ve kesintisiz insani yardım akışının sağlanmasını kayıt altına alındığı belirtiliyor.

Rusya’nın Suriye’den sorumlu temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, Suriye Dışişleri Bakanlığı’nın anlaşmayı memnuniyetle karşıladığını ve bu bölgeler üzerinde hava güçlerinin uçuşlarını durduracağını söyledi.

Suriye'nin tümünde yeni bir ateşkes isteyen ve İran'ın garantörlüğüne karşı çıkan muhalifler, kabul etmedikleri anlaşmanın ülkenin bütünlüğünü tehdit ettiğini ve Suriye'yi bölme girişimi olduğunu ifade ediyorlar.

- 6 Mayıs uygulamaya geçecek olan anlaşma ilk etapta 6 ay için geçerli olacak.

- Çatışmasızlık bölgeleri ve güvenlikli bölgeler ile kontrol ve gözlem noktalarının idaresini, garantör ülke birlikleri (Rusya, Türkiye, İran) sağlayacak.

- Çatışmasızlık bölgelerinde insani yardımların en hızlı şekilde ulaştırılması sağlanacak.

- Mültecilerin ve ülke içinde yerinden olmuş kişilerin dönmesi için gerekli şartların tesisi sağlanacak.

- Güvenlikli bölgelerin içinde silahsız sivillerin geçişinin sağlanması, insani yardımların iletilmesi ve ekonomik faaliyetlerin devamı için “kontrol noktaları” bulunacak.

- Güvenlikli bölgelerde ateşkese riayet edilmesinin sağlanması amacıyla “gözlem noktaları” yer alacak.

- Garantör ülkeler, ateşkese dâhil olan tarafların ateşkese uymalarını sağlamak için tüm gerekli önlemleri alacak.

- El Kaide ve IŞİD ile mücadele, çatışmasızlık bölgelerinin “içinde ve dışında” devam edecek.

- Garantör ülkeler ateşkese taraf olmayan grupların ateşkese dâhil edilmesi için çabalarını sürdürecek.

- Muhtıranın imzalanmasından sonraki iki hafta içinde “Ortak Çalışma Grubu” (OÇG)  kurulacak. OÇG’deki garantör ülkelerin temsilcileri çatışmasızlık bölgelerinin sınırlarını ve güvenlik bölgelerini belirleyecek.

- Garantör ülkeler, 4 Haziran’a kadar çatışmasızlık bölgeleri ile güvenlikli bölgelerin haritalarının hazırlığını tamamlamak ve silahlı muhaliflerle terörist grupları birbirinden ayrıştırmak için gerekli adımları atacak.

Bu arada Esad’ın Türkiye’ye karşı PYD’ye yol verdiğini, ABD’nin açıkça ağır silahlar vererek, kollarına terör örgütü armaları takarak, sınırımıza askerlerini getirerek  PYD’yi desteklediğini unutmamak lazım. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rusya’nın YPG ile ilişkisi bizim Suriye’deki mücadele alanımızda değil” dese de, Rusya’nın da Afrinde PYD ile işbirliği yapan askerlerinin fotoğrafını bilmiormuş gibi  inceleteyim demek suretiyle oyaladığını unutmamak lazım.  Ayrıca Türkiye’nin,  “Rakka Operasyonu için Suriyeli Araplardan ordu kuralım” önerisine sıcak bakmayan ABD’nin bölge ile ilgili planlarında PYD’ye biçtiği rol ile Rusya ve İran’la olan ilişkilerini de doğru değerlendirmek gerekir...

Kısacası güney komşularımızın yaşayacağı gelişmelerle bölge dışı aktörlerin bölge ile ilgili plan ve projeleri bizi de etkilediğinden proaktif bir siyaset takip etmek ve masada yer alabilmek için de taşın altına elimizi koymak zorunda kalıyoruz. Bu da ya terör, ya milyonlarla ifade edilen mülteci akını, ya ekonomik sorun ya da farklı siyasi çatışmalara zemin yaratıyorsa da ülkemizin hak ve menfaatleriyle, sorunların hedefinde kalıp mağdur olan insanlara da sırtımızı dönemeyiz.