Bir gün Hasan-ı Basrî'ye Ömer bin Abdülazîz, yazdı ki: “Nedir bana, mühim nasihatiniz? Zira hükümdar oldum, bilcümle Müslüman’a, muvaffak olmam için, tavsiyeniz ne bana?”

O da cevap verdi: “Yâ Emîrel müminin, çoktur mesuliyeti, idare edenlerin. Şunu bil ki bir sultan, bedende kalp gibidir, o iyi olur ise, milleti de iyidir. Bozulur milleti de, bozulursa o sultan. O halde sen kendine, dikkat eyle her zaman.

Gerçi bugün sultansın, tebaana hükmedersin, lâkin bir gün sen dahi, ölüp kabre girersin! Şimdi hep sevdiklerin, yanındadır bu günde, lâkin yalnız kalırsın, kabire girdiğinde. Bil ki imtihandasın, yâ Ömer sen şu anda, öyle amel eyle ki, kaybetme imtihanda. Sana yazdıklarımın, ilâçtır her birisi. Ve lâkin kullanmazsan, hiç olmaz fâidesi.”

Hasan-ı Basrî ona, başka bir mektubunda, buyurdu ki: “Bu dünya, biter elbet sonunda, zîrâ bu, bir konaktır, ölünce sona erer, ebedî kalacak yer âhirettir yâ Ömer. Dünyayı üstün tutan, zelîl olur akıbet, zira Hakk Teâlâ dünyaya, bir zerre vermez kıymet.

Süslenmiş gelin gibi, cezbeder dünya seni, ahmak olan kaptırır, dünyaya kendisini. Evet, gerçi dünyalık, lâzımdır her mümine, lâkin onun sevgisi, girmemeli kalbine. Zira kalp, nazargâh-ı ilâhîdir aşikâr, dünya muhabbetinin, orada ne işi var?

Dünyayı seven kişi, düşer onun ardına ve lâkin hiç bir zaman, eremez muradına. Her gün ayrı düşünce, her gün ayrı bir keder, ona kim aldanırsa, ömrünü heder eder.

Hâlbuki dünya benzer, insanın gölgesine, yakalamak istesen, o kaçar senden yine. Sen dünyadan kaçarsan, o gelir hep ardından, tecrübe edilmiştir, bu böyledir her zaman.

Yâ Ömer, bu insanlar, uyumaktadır, ancak, melekül mevt gelince, aniden uyanacak. Hakk Teâlâ dünyaya, verseydi biraz kıymet, vermezdi kâfirlere, dünyadan zerre nimet.

Yâ Ömer; peygamberler, âlimler ve veliler, ona aldanmamayı nasihat eylediler. Zira âhiret için yaratıldı bu insan ve hesap verecektir, dünyada yaptığından. Hem dahi sonu yoktur, ebedîdir ahret, orada iki yer var, ya Cehennem ya Cennet. İnsan sonsuzluk için yaratıldı yâ Ömer, öyleyse buna göre âhirete değer ver.”